Gaziantep Kültür Derneği mensupları olan bizler, bölgemizle ilgili bilgi ve fikirleri derleyip yayınlama çalışmalarına, beş yıldan beri artan bir ölçüde devam etmekteyiz. Yurdumuzun gerçeklerini metotlu ve ilmi şekilde tanımak için, yurdun bir parçası olan Gaziantep’te bir araştırma merkezi kurulması teklifini ortaya atan, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Profesörlerinden Cahit Tanyolun davranışını, biz Kültür Derneği mensupları sevinçle karşıladık.

Beraberlerinde kıymetli hemşehrimiz H. Uğurol Barlas ile Haşan Hazer, Oya Baydar, Muzaffer Sencer, Asistan Muhan Bali olduğu halde 6 Eylül 962 günü Gaziantep’e gelen Proferör Cahit Tanyolu candan karşıladık Sayın Profesörle bir fırsatını bulup konuştum Edindiğim bilgileri Gaziantep Kültür Dergisi okuyucularına sunuyorum:

— Hayatınızdan bahseder misiniz?

— Nizip’ln Saha mahallesinde 1914 yılındı doğdum, ilk okulu Nizipte okudum. Adana ilk öğretmen okulundan 1931 de mezun oldum Nizip merkezinde bir ay kadar ilkokul öğretmenliği yaptım, aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsü imtihanını kazanarak Edebiyat bölümünde 4 sene okudum ve mezun oldum: İlk öğretmenliğim 1936 yılında Yozgat Lisesindedir. Daha sonra Çorum Ortaokulunda, 1938 de tzmirde Edebiyat öğretmenliği yaptım. İzmirde Aramak adında bir sanat dergisini Kemal Biibaşarla birlikte çıkardım. 1940 yılında İstanbul Eyüp Ortaokulu, daha sonra Haydarpaşa Lisesinde öğretmenlik yaptım. İstanbulda öğretmenlik yaparken aynı zamanda Edebiyat fakültesine devam ediyordum. 1944 yılında fakülteden mezun oldum ve aynı fakültede asistan olarak çalışmağa başladım. 1948 yılında doktora yaptım ve 1952 de doçent oldum. 1962 yılında ise Profesör bulunuyorum. Edebiyat fakültesi Sosyoloji bölümünde öğretim üyesiyim. İngilizce ve Fransızcayı konuşur ve yazarım.

— Hususî hayatınızdan bahsedermisiniz?

Fotoğraf: Prof. Cahit Tanyol, Gaziantep Kültür Derneği Merkez Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Solmaz ile birlikte

— Evliyim Eşim,İstanbul kız lisesinde edebiyat öğretmenidir, iki çocuğum var, biri kız biri oğlan. Kızım Bilge İngiliz Ortaokulu son sınıf öğrencisi, Oğlum Tuğrul ise ilkokul son sınıftadır.

— Yazı hayatınıza ne zaman başladınız. İlk yazınız nedir ve nerede çıkmıştır?

— Çocukluğumdan beri en büyük meşgalem şiirdi, ilk yazım İsmail Habib Sevük’ün Adana Maarif Emini iken çıkardığı, önceki adı Maarif, sonraki adı Memleket olan dergide, 1928 yılında Ortaokul 2. ci sınıf talebesi iken «Taşbaşta Akşam» şiirini neşrettirdim. Şiir hece vezniyle yazılmıştır. 3 kıtalıktır. Asıl sistemli yazı faaliyetine İzmirde «Aramak» dergesinde başladım. Yazılarımda şiir tenkit yazılarımın ağırlık merkezini teşkil ederdi. Nurullah Ataç’la yaptığımız bir tartışma beni ve dergimi İstanbul basınına tanıttı. Birçok dergi gazeteler şiir ve nesirlerimi iktibasa başladılar.

— Yurt içinde ve yurt dışında tetkikleriniz nelerdir?

— Güneydoğuda Sosyoloji tetkikinde bulundum. Ingiltere Sosyal müesseselerinde 2 yıla yakın incelemelerde bulundum. Nizip’e bağlı Peşke-Binamlı köyüne ait bir incelemem vardır.

— Basılmış eserleriniz varmıdır?

— Evet vardır.

1- Sanat ve Ahlâk (II. ci cildi hazırlanıyor )

2-Sosyal Ahlâk (II. ci cildi hazırlanıyor)

3 nesir bir de şiir kitabım basıma hazırdır.

— Baraklar ve Türkmenlere ait ilk merakınız ne zaman başladı?

— Şiirle uğraştığım için halk türküleri toplamakla başladım. 1928 yılında Barakta Karacaoğlan ve diğer halk şiirlerine ait şiirleri toplamak benim için çok faydalı oldu. İstanbul Üniversitesine Sosyoloji kürsüsüne intisap ettiğim zaman örf ve âdetler sosyoloji üzerinde çalışmama bu Türkmen şiirleri sebep olmuştur. Barakta ilk olarak yazılı neşriyatta bulunan Ali Rıza Yalgın’ın «Cenupta Türkmen oymakları» ile Saadettin Nüshet Ergun’un çıkardığı eserler öncülük yapmışlardır.

Fotoğraf: Soldan sağa doğru ön sıra: Oya Baydar Prof Cahit Tanyol, H. Uğurol Barlas, Soldan Sağa arka sıra: Muzaffer Sencer Muhan Bali, Haşan Hazer,Mehmet Solmaz.

— Yazılarınızı ve İlmî görüşlerinizi hangi dergi ve gazetede neşrettiriyorsunuz?

—Cumhuriyet Gazetesi ile Kürsümüzün çıkardığı Sosyoloji dergisinde yazıyorum.

— Yazılarınızı nasıl hazırlıyorsunuz?

— Yazılarımı gece geç saatlarda hazırlarım. Yazmadan önce çoğu zaman yazacağım konuyu günlük hayatımızda ve zihnimde hazırlarım. Yazılarımda müsvedde yapmam. Âdetim değildir. Ekseriya yazıyı yazmadan önce, başlamadan önceki safhası yazıya oturduğum zamana nazaran daha uzundur. Bazan yazı masasına oturduğum zaman yazmayı tasarladığım şeyden başka yazılar yazarım.

— İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Enstitüsüne bağlı ilk araştırma merkezinin Gaziantep’te açılmasına öncülük yapıyorsunuz. Araştırma merkezi konusunda bilgi verirmisiniz?

— Memleket gerçeklerini metodlu bir şekilde tanımak için çeşitli bölgelerde sosyal araştırma merkezlerinin kurulmasına ihtiyaç vardır. Üniversitelerimizin Sosyoloji kürsülerine veya Sosyoloji enstitülerine bağlı araştırma merkezleri sosyal değişmeleri devamlı bir kontrol altına alacaktır. Sosyoloji bugün artık nazari bir bilim dalı olmaktan çıkmıştır; Sosyal alana ait olayları inceliyen pratik bir bilgi haline gelmiştir. Araştırma merkezleri Enstitülerin laboratuvarı gibidir. Gaziantep ilinde bir araştırma merkezinin kurulmasını candan temeni ediyorum.

— Gaziantep’te Kültür hareketlerini nasıl buluyorsunuz? Mevcut hareketler tatmin edicimidir?

— Türkiye’de en verimli Kültür hareketlerini Antep’te gördüm. Eski halkevleri ve odaları gelenek ve göreneklerini geliştirerek, devam ettirerek halka faydalı olmayı düşünen Gaziantep Kültür Derneğinin çıkardığı Kültür dergisini cidden takdir ederim. İstikbalde daha iyi kıymeti anlaşılacaktır. Önemli olan halkevlerinin kapanma ve açılması değil gayelerini gerçekleştirmektir. Kültür Derneği, Politika dışında eski halkevlerinin ulaşmak istediği hedeflere doğru yürümektedir. Gerek Folklor gerek kültürel alanlarda çeşitli yayınlar yapmakta bulunan Kültür Derneği bütün şehirlere örnek olmalıdır. Gaziantep’te bir Sosyal araştırma merkezi açmak cesaretini bana, Kültür derneğinin bu güzel teşebbüsleri vermiştir.

— Dünün gençliği ile bu günün gençliği arasında ahlak bakımından bir fark görüyormusunuz?

— Gerek dünün, gerek bugünün gençliğinde eksik olan ideal yokluğudur. İdeal ancak memleketi kurtaracak bir düşünce sistemi çerçevesinde meydana gelir. Gençlik neye inanacağını bilmiyor. Önünde büyük fikir liderleri yok. Ezberlenmiş, klişe haline gelmiş bir takım söz ve kanatlar gençliğe ideal olarak teklif edildiği içindirki o şaşkındır. Bu yüzden ideali besliyen fikir olmayınca çeşitli nesillerin ayni ideal olayı çevresinde toplanması mümkün olmuyor. İnsanları yükselten, kişiliği kuran ve yaşatan inanılmış fikirlerdir. Sözüme açıklık vermek için inanılmış fikirler diyorum. İnanılmış kanaatlardan ayırmak istiyorum. Bir memlekette fikirlerin yerine kanaatlar hakim olursa; bir memleketi klişe kalıpları ve kanaatler idare ederse, böyle bir memleketin gençliğinde ancak faydacı ve çıkarcı bir düşünce ön plâna geçer. Kişisel faydalar genel faydalar yerini tutar. Bu bakımdan gençliği suçlamak haksızlıktır. İyi örneklerden mahrum ergin bir nesil bulamadıkları için onlara acımak lâzım

— Tetkikatınızı yaptığınız İngiltere ile Türkiye arasında Sosyoloji bakımından ne gibi farklar vardır?

— İngiltere ile Türkiye, iki ayrı âlem halindedir. İngiliz toplumu ve toplumu İdare eden kurallar, bir başka memlekette uygulanmasına imkân olmıyacak kadar İngiliz halkının özelliğini taşır. İngilizler bizim için bir taklit konusu olmaktan ziyade bir düşünce konusudur. Batı dünyası içerisinde üzerinde en çok düşünmemiz gereken bir memlekettir. Batı sosyal davalarını kendine göre nasıl çözümlemişse; Bizimde kendi meselelerimizi kendi gerçeklerimize göre çözümlememiz gerektir.

— Türkiye’de ilköğretim davası bugünkü tempo ile halledilebilir mi?

— Halledilemez. Çünkü öğretim dâvası kendi başına halledilecek konu değildir. Kalkınmayı öğretime bağlamak âdet olmuştur. Türkiye için çözülmesi gereken en mühim dâvadır. Sosyal ve ekonomik gücü çoğaltmak memleket gerçeklerine uygun eğitimöğretim müesseseleri kuralım. Yoksa şunun bunun yaptığını biz aynen yaparsak bu iş halledilemez.