(Sayın Hocam Şakir Sabri Yener’in Kültür Dergisi sayı 17 de yayınlanan Nasıl Tanıtalım bilmem ki!.. yazısına cevabım:)

Bir Gaziantepli için en büyük ızdırap, memleketinin dışarda tanınmaması, mahsullerinin başka yerlerin sayılması olmak gerek. Olmak gerek diyorum. Çünkü böyle olmadığına yakinen şahit oluyoruz.

Bu hali bence, şu veya bu sebebe dayamağa çalışmak beyhude olur. Tanınamamanın ilk ve tek müsebbibi biz Gazianteplileriz.

Bir memleketin tanınmasını, hemşerilerin birbirini tutması ve sayması sağlar. Halbuki biz birbirimize karşı o kadar saygısız, o kadar yabancıyız ki…

“Bir yere bir Gaziantepli az, ikisi çoktur” sözü maalesef bir hakikattir. İki Gaziantepli bir araya gelince, birbirine destek olacaklarına diğerinin açık tarafını ortaya koymağa çalışırlar. Bir Gaziantepli hayatında en büyük darbeyi yüzde doksan, bir hemşerisinden yemiştir.

Bir Gaziantepli ne kadar yüksek mevkilere gelirse gelsin memleketine, ya hiç faydalı olmamış veya çok az faydalı olmuştur.

Şöyle gözünüzü kapayıp bir an düşününüz: memleketine faydalı olmuş, faydalı eserler bırakmış Gazianteplileri saymak için iki elin parmaklarının fazla geldiğini görürsünüz.

Bırakalım, bizi tanımıyorlar diye kabahati başkalarına yüklemeği kendini, memleketini tanıtacak olan bizler, önce birbirimizi tanıyalım, sevelim. Ve ancak ondan sonra başkalarından bizi tanımalarını ve saymalarını bekleyelim.

Orhan ÜNLER