Saygı değer dinleyicilerim:

Konumuzun objeleri milletlerin sür’atle yükselmesinde Halk eğitimi mi, yoksa okul mu daha müessirdir? Biz ekip olarak milletin yükselmesinde Halk Eğitiminin daha aktif rol oynadığı kanısındayız. Muazır arkadaşlarımızın bu konuda ne düşündüklerini henüz bilmiyoruz. Muhakkak ki düşünceleri bizden ayrı ve bize karşıt olacaktır. Kazanalım veya kaybedelim, her iki halde de kendimizi kazançlı addedeceğiz.

Tezimi savunmaya geçmeden önce Halk Eğitiminin tanımını yapmak yerinde olur.

Halk Eğitimi: İnsanlara yapmak istediklerini yapabilmeleri için eğitim yoliyle yardım etmek demektir. Şu halde biz Halkla kendi işini yaparken ona lazım olan bilgiyi vermeğe çalışacağız.

Her meslek erbabına mesleğinin gerektirdiği bilgileri verirken, onu işinden alıkoymuyacağız, daha ziyade aldığı bu bilgilerle başarının yollarını gösterecek işini ve görevini daha da çok sevmesini sağlıyacağız.

Muarız arkadaşlarım okulların öneminden bahsedecekler, bunu biliyoruz. Okul temeldir, esastır. Ama, işte o kadar… Temelden başka bir şey değil. Bir şey değil. Bir binanın temelinin beton arme harçlarla atıldığını farzedelim, duvarları harçsız taşlarla örtüldükten sonra neye yarar?

Hepimiz İlkokulu okumuş hocalarız.. İlkokulda öğrendiklerimizle kalsaydık, bu gün halimiz ne olurdu.? Hatta Öğretmen Okulunda aldığımız bilgiler bile yetmiyor da, bir çok eksik ve noksanlarımızı telafiye çalşıyoruz.

Hiç okulsuz millet olur mu? Okullar kalksın demiyoruz. Biz, fakat milletlerin hızla yükselmesinde halk eğitimi ön plâna alınmalıdır diyoruz. 100-200 senede bir kaç nesil mahvolarak kalkınmak istiyorsak muarızlarımın fikirlerini kabul ederiz.

Sizinle okuyanların şöyle bir istatisliğini yapalım. Bu yıl ilkokullara Antep bölgesinden 34 bin küsur öğrenci devam ediyor. Bunların kaç tanesi ilkokulu bitirecek onu tahmin edemem. Birde Orta dereceli okullara bakalım. Bu okullara ilkokulların ancak onda biri devam edebilir.

Üniversitelerde ise: 300 Küsur öğrenci olduğunu farzedelim. Görüyorsunuz ya, ilk okula devam eden öğrencilerin ancak % biri yüksek tahsile devam edebiliyor.

Sorarım size? Tahsile devam edemiyen %99 öğrenciyi ne yapmalı? Bunları ihmalimi etmemiz lazım? İşte Halk Eğitiminin degeri , kendini burada gösteriyor.

Bir an için muarız arkadaşlarımızın fikirlerini kabul etsek bile, bir milletin sür’atle kakınması için okul’ların esas olduğu düşüncesini imkan dahilinde görmüş olsak, o zaman iktisadi kaderimizi ellerinde tutan ve çalışan bütün vatandaşları okullara doldursak, memleketin nasıl bir manzara arzedeceğini göz önüne getirelim:

İş başındakilerin genel bir grev ilan etmesi demek olmaz mı? Bütün iktisadi durumumuz felce uğramış sayılmaz mı? Belki cevabınız şu olabilir, okulları gündüz değil de gece dershaneleri açarak halkı eğitelim derseniz o zaman halk eğitimini müdafaa etmiş olursunuz ki size teşekkür etmemiz lazım gelir.

Size tarihten bu konuda büyük misaller verebilirim. Deli Petronun Rus miletini nasıl eğitip kalkınma sağladığını, Osmanlı Devletinin başına nasıl belâ olduğunu hepimiz biliriz. Petro işe mekteplerden başlamadı. Fransız ihtilâlcilerini gözününe getirelim. Mirabolar, Janjak Russolar, Dantonlar Fransız ihtilâlini meydana getirmek için işe okullardan mı başladılar ?

Daha eskilerden mi misal vermemizi istiyorsunuz? Hazreti Muhammed fikirlerini çok geri bir Arap milletine yaymağa başladığı zamanda okulmu açtıda 23 senenin içerisinde bürün Arap yarımadasındaki yaşıyan benliklerine gönüllerine hükmeyledi, yepyeni bir iman kurdu. Onun izinden gidenler 30 sene sonra İspanya yarımadasını Orta Asyayı Hindistana kadar ellerini geçirdiler. Bu zamana saadet asrı diye adlandırılır. Hz. Ömer’in kurduğu âdil idareye bir bakalım. Hz. Ömer hangi üniversitede okumuştur?

350 Milyon Hindistana hükmeden Buda da böyle 400 milyon Çin’e ahlâk prensipleri telkin eden Konfiçyusda böyle hep işe halk eğitiminden başlamışlardır.

Yakın tarihten misalmi istiyorsunuz ? Onu da arzedeceğim. Bizim Inkilâp tarihini ele alalım. Orta çağın iskoIastik ve geri bir zihniyetle yetişen Türk milleti, Balkan harbinde birinci Cihan savaşında manen ve maddeten bitkin ve yorgun bir halde iken Ulu Önder Mustafa Kemal’in Başbuğulunda İstiklâl savaşına katıldı. Atatürk, bu bitkin ve yorğun milleti harbe hazırlamak için okullar, üniversiteler mi açtı? Harp kazanıldıktan sonra 7 senenin içerisinde misli görülmemiş ne büyük inkılaplar yaptı. Eğer bu inkılâpları yapmak için okulların verimini bekleseydi uzun senelere ihtiyaç vardı. İnkılaplar yapıldığında okullar azdı diyelim bu gün bir çok okullar açıldı. Fakat buna rağmen, halkevlerine Devrim ocaklarına, Türk ocaklarına çeşit çeşit derneklere ihtiyaç hissediyoruz, halkı eğitmek için.

Halk eğitiminde eğiticinin büyük başarı elde edebilmesi için davasına gönülden inanması lâzımdır. Baltacıoğlu davasına inanan 4 adam 4 milyon insanı istediği tarafa inançla sürükleyebilir der.

Halk eğitimine inanacağız.

Namık Kemil’in Hürriyete inandığı gibi, Ziya Gökalp’ın Türkçülüğe kendini verdiği. Mehmet Akif’in manevi değerlereönem verdiği gibi, Behçet Kemil’in Atatürk’e aşık olduğu gibi inanacağız. Ve işte böyle başlıyacağız.

İnkılapların korunmasını mı istiyorsunuz? Halkı okutacağız ve seviyesini yükselteceğiz. Onları doğruya, iyiye ve güzele inandıracağız. İktisadi durumumuzun düzelmesini vurgunculuğun ortadan kalkmasını mı bekliyoruz. Yetişkenlerin eğitimi ile uğraşacağız.

Sözlerime son verirken hepinizi saygı ile selalarım.

(Işık’tan)

Zerrin ÖZBAŞ