Bugünün dünyasının kat ettiği yol yanında senelerden beri elde edilmesi istenilen sonuç hiçte parlak görülmüyor. Sık sık işitilen ismine teknik veya sürat devri denilen bu devirde dünya, insanların bir mahallesi feza ise yolu yapılan bir nahiyesi haline gelmiştir. Bu ilerleme hamleleri devrin ölçülerine göre değerlendirilecek olursa senelerin nasıl ve nelere mal olduğunu üzülerek görürüz. Bu memleketin evlâtları olarak bundan böyle ne üzülmeli ve ne de düşünmeliyiz. Yapılacak tek çıkar yol çalışmak yoludur.

İleri kalkınmanın kendisinin keşfedilen ve ileri memleketlerin yanına çıkan yol müspet işlerin değerlendirilmesi yani teknik ve teknik öğretim yoludur. Her şeyin başında teknik ve bunu takiben sanayi gelmektedir. Yurdumuzda işlenecek madenlerimiz ve enerji kaynaklarımızla sanayileşme şartlarına sahibiz. Gelişmiş bir sanayi, hiç şüphe edilmesin ki ticareti, ziraatı, ilmi ve hatta turizmi beraberinde sürükleyecek ve hayat standardımızı en ileri merhalesine çıkaracaktır. Yeter ki bu sahada yer alacak elemanlarımızı uygun bir oran dahilinde ve meslek dallarında çok hassas bir makina parçası yaparcasına üzerinde titreyerek yetiştirelim. Burada yetişecek elemanın çokluğundan ziyade iyi kalitede yetiştirilmesi üzerinde durulmalıdır. Bu da şüphesiz ki imkânlarla elemanlarla elemanlar arasındaki orana bağlıdır.

Bir manikayı meydana getiren parçalarının görevleri ayrı ayrı olduğu halde bir araya gelince kendi hüviyetlerinin dışında yepyeni bir makina meydana getiriyorlarsa, teknik personel durumu da aynıdır. Bir fabrikada görevleri ayrı ayrı olan sanatkârların gayesi bir işin sonunda birleşiverir fakat:

Pistonu, segmanı bulunmayan bir motor diğer bütün parçaları tamam olduğu halde nasıl çalışmazsa kalifiye işçisi, ustası, teknisyeni bulunmayan bir fabrikanın diğer bütün elemanları bulunsa da bu fabrikada motor misalinde olduğu gibi çalışmamaya mahkûmdur. Bu yolda da karşımıza teknik öğretim, dolayısıyla Erkek Sanat Enstitüleri çıkıyor.

Yurdumuzun her tarafına yayılan bu müesseselerin görevi, teknik öğretimin gerçek manası olan teknolojik bilgiyle mücehhez ve yapıcılık kudreti kazandırılmış, sağlam karakterli insanları yetiştirmektir.

Hocalarımızdan birinin söylediği gibi, (sanat güzeline, zanaat ise çirkine takılacak bir addır diyecek bir aydın olsa olsa sahte bir aydındır. Güzelliğin giremeyeceği bir esiri düşünebilmek için sadece geniş bir kültürden değil sathiüir görüşten mahrum olman lazımdır) Sözüne bende ilâve ediyorum. Bu devir çalışan ve yapan insanların devridir. Fikirler çarpışacak eserler konuşacaktır. Bununda yine Teknik Öğretime ve bunun temelini teşkil eden Erkek Sanat Enstitülerine verilecek önemle olacağı kanaatindeyim.

Orhan SAVAŞERİ