“Gaziantep Esnaf ve Sanatkârları Sesi” adlı haftalık gazetenin geçmiş sayılarında şu başlıklı bir yazı çıktı: “Nasıl Tanıtalım Bilmem Ki?” Başlık çok hoşuma gitti bende öyle diyorum “Nasıl tanıtalım Bilmem Ki”

Arasıra “Kayacık İlkokulu Başöğretmeni aziz dostum Tevfik Üner’i okulunda ziyaret ederim. Geçen gün bana şöyle dert yandı:

“Bu sene Gaziantep ilkokullarından kabul edilen bir dördüncü sınıf (Tabiat bilgisi) kitabı var. Bu kitapta, Anadolu’nun sebze ve meyvelerini şehirlere göre sayarken ne yazık ki bizim şehrin kıymetli ürünlerinden: Fıstığından, zeytininden, Hasankeyf tütününden, çeşitli üzümlerinden, pekmezinden bir kelime ile olsun bahsedilmemiş.

Bunu gören dördüncü sınıf öğrencilerimiz hemen kaleme sarıldılar, kitabın iki yazarına da birer mektup yazdılar ve üzüntülerini şu şekilde belirttiler:

(Sayın bay, kitabınızdan istifade ediyor ve seve seve okuyorduk. Ne fayda ki kitabın “bitkilerden nasıl faydalanıyoruz? Çevremizde yetişen sebze ve meyvalar” konusuna geldiğimizde büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Avrupa’da ve Amerika’da bile ün almış ürünlerimizden o güzel fıstığımızdan ve başkalarından bir kelime ile olsun bahsedilmeyişine çok hayret ettik ve çok üzüldük. Kitabınızda bir kelime ile olsun bizim Gaziantep bilgilerine sebze ve meyvalarına niçin yer vermediğinizin sebebini bildirmenizi saygılarımızla rica ederiz.)

Adres: Mithat İli

İstanbul Eğitim Enstitüsü Kimya-Fizik Öğretmeni

İstanbul

İkinci adres:

Ö. Bedlî Taradu

İlköğretmen Okulu Biyoloji Öğretmeni

İstanbul

İşte azizim, çocuklarımızın hislerini harekete getiren bu kitaba ve yazarlarına ben de çok hayret ettim.

Tevfik Beyden bunları dinleyince benim de içim sızladı ve bu küçük yavrucukları çok takdir ettim. (Tevfik Bey acaba Gaziantep ilkokullarından bu kitabı kabul eden bütün dördüncü sınıf öğrencileri tarafından da bu feryat yükselmiş ve böyle mektuplar yazılmış mıdır?) dedim. (Orasını bilmem) dedi.

Benim aklımın erdiği elli yıldan beri bu Gazi şehri tanıtmak için kitaplar dolusu yazılar yazıldı. Ben de çok yazdım, çizdim hiçbir fayda vermedi, bir netice elde edilemedi. Gaziantep fısfığının adı halâ (Şam fıstığı) olarak duruyor. Yine tekrar ediyorum: Nasıl tanıtalım bilmem ki?

Ben şöyle düşünüyorum: Gaziantep’in altına kocaman dört teker bağlayıp İstanbula götürmeli veyahut İstanbul’u öyle yapıp Antebe getirmeli. Ta ki bu iki kardeş şehir birbirini yakından görsün ve tanışsınlar.

Bilmem siz ne dersiniz?

Şakir Sabri YENER