Evvel zaman içinde halbur saman içinde, deve dellal iken, eşşek hambal iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, o yalan bu yalan fili yuttu bi yılan, eşşe binipte deveyi kucağına alan, buda mı yalan? Hımhım ile burunsuz birbirinden uğursuz, Allahın kışı, tandırın başı olurda dururmu? Bir varmış bir yokmuş Allahın kulu çokmuş.

Vaktiyle zamanında bir padişah varmış, bu padişahın üç dene oğlu varmış, bir gün padişah düşünür taşınır oğullarını evermeye kalkar, dellallar çağırttırılır; bütün halka duyurulur, delkisi gün büyük bir meydanda şehzadeler toplanırlar ve ok atarlar. Büyük oğlanın oku büyük vezirin evine düşmüş. Ortancıl oğlanın oku ortancıl vezirin evine düşmüş. Küçük oğlanın oku da bir fıstık ağacına saplanmış.

Büyük oğlan büyük vezirin kızını almış, ortancıl oğlan ortancıl vezirin kızını almış Güccük oğlanda, bu atışı üç kere tekrarlamış üçündede ayni ağaca saplanmış. Babası gazaba gelmiş, sen benim oğlum delsin, çekil karşımdan, bi dahada gözüme görükme demiş, benim bi yalız bi oğlum olsunda, o da getsin göynünü kötü bi fıstık ağacına gaptırsın demiş. Veziriynen haber göndererek, get Allah belasını versin, gendini evlatlıktan sildim demiş.

O ağacın altında da bir meymun yatarmış. Küçük oğlanın eltileri gayınlarının bir meymun sevdiğini gayın babaları padişaha söylemişler.

Kayınbabalarıda onlara der ki; şimdi gelinime iki nuğ iplik göndereceğim eğer gerçekten meymun değilse bu ipleri eğirir bana geri gönderir, yok eğer zaten sahden meymunsa zaten pambık pambık eremez demiş, bu pambı davılnan zurneynan üç gelininede göndermiş, önce büyük gelininin, sona ortancıl gelinikine en sona da güccük gelinine pambı verirler, güccük olan pambı alır ne yapacağını şaşırır o sırada gulana bi ses gelir gendine derki; kalk filan yerdeki fıstık ağacının altına get, meymunu şibani, meymunu şibani, şimişahın sana selamı var; gayın baban bana iki nuğ pambuk göndermiş, bir gat kadın elbisesiyle, bir kat erkek elbisesi, bir pençe de altın vermeliymişde der. Erkek elbisesini gayın babana, gadın elbisesini gaynanana, altınlarıda gelen davulculara ver dedikten sona sabah gelsinler ipliklerinide alsınlar de der, olan bunları tıpı tıpına yapar ve elbiseleri gönderir. Aradan bi müddet zaman geçtikten sona, gene gelinler ellerini eline vurarak güccük gaynımız bi meymunu seviy diye gayınbabalarına sölerler. Padişah da bu sefer gelinlerini davet eder ve en güccük gelinim meymunsa ettiğim davala gelmez yok er maymun delse bu davata gelir der. Bir gari gönderip bunları davete buyur ettirir. Güccük olan hele bir düşünüym der. Gari goyup gittikten sona meymun oğlanın goynuna girerek oğlana sorar; o garı sana ne söyledi der. Oğlanda söyler. Gızda oğlana 40 tene tâkdıraban göndermeden, has bakcıya gadır halı döşeyip, başının sarını ayaklarımın altına sermedikten sona, üstünede bi çüt gümüş haphap goymadıktan sona benim ayalım hiçbir yere gidemez de der, olanı tembehler. Garı da gider bunu padişaha aynen söyler.

Padişah bu sözlere çok ökelenir. Ben ne gadar kötüymüşümki, ne gadar alçak adammışım kine benim sarığım ayaklar altına gezecekmiş der.

Bende kenayi bu rezilliği göze alıp o meymun gelini görecem der. Geri gari gelip olana haber verip padişahın hazır olduğunu söyle. Akşam olur yine gız gelip olanın koynuna girer, yine gız o gari niye geldi der, olan babasının her şeyi gabul ettiğini söyler, gızda olana get o fıstık ağacının altına meymunu şibâni, meymunu şibâni, şimişahın sana selamı var otuzd okuz tene meymun vermeliymiş de der; meymunlar gelir kız meymunlara meymun donunu çıkaran saçını darasın elbiselerini giysinler der ve gızlar birer birer taktırabana binerler ve yola revan olurlar. En sona gızda asbabını çıkararak kendi arabasına biner ve olana tembeh ederki benim meymun donumu yakma, sona yaktığın takdirde beni bi daha göremezsin der, oğlan yakmayacağına söz verdikten sona gızla beraber arabaya biner ve has bakçaya varırlar. Bir gece oğlanın evinde galırlar o gece garı goca olurlar. Sabahleyin halıları depeliyerek, gümüş hapbabı geyerek has bakcaya ener, saray cariyelerinin bunu görür görmez dudakları tıhadak yarılır padişah gızı görür görmez aklının yitirir demek benim gelinim bu gader gözelmiş der, eğer bende bunu sana sardırırsam banada bu padişahlık haram olsun der. Gel gelelim oğlana: Oğlan düşünür. Şimdi ben bunun meymun donunu yakmazsam geder bir daha gendini göremem. Şayet yakarsam bir daha eski halına geçemez der, bir mangal ataş yakarak gızın meymun donunu galdırıp ataşa atar, cayır cayır don yanmıya başlar. O sat gız asbabın gokusunu alır. Koşar ulaşamaz meymun donu yanmış. Gız olana ben sana demedim mi? asbabımı yakarsan beni bida göremen diye der, boynunun kökünü görürsen beni bida görürsün der, eyer beni ararsan demir çarık yırtılanadar, demir çöven eyilenedar ara der ve azına bi boncuk atarak uçar gider.

Padişah oğlunu bahcadan sürer defol garşımdan gözüm görmesin seni beni gelinime doyurmadın der, oğlanı bakçadan atarlar, olan kör pişman olarak yattığı eve döner bi demir çarıkla bi demir çöven alır. Ya bulurum yârımı ya yolunda ölürüm, o gün yatar, danesi gün sabahleyin al Allah kulunu zapteyle delini diye yola koyulur. Az gider uz gider dere tepe düz gider, altı ay bir güz gider, üstünde başında hal kalmaz. Hayli bir yol daha gettikten sona bir bakır galaya varır. Kalanın altındaki çeşmenin başına oturur. Kaladan bi gız su doldurmaya gelir, gıza sorar. Bakır kaladan inen gız bakır tastan su içen gız şimşahın galası buramı der, gız gendini bir eyi bozduktan sona geç bir şey bilmediğini söyler. Oğlan saatlerce yalvarır. Nihayet gız: Bundan ötede bir gümüş gala var ora sor belki biliydir der ve çeker gider.

Kör pişman olan oğlan tekrar yola goyulur, az geder uz geder hayli bi zaman yol alır aç susuz bir gümüş galıya varır. Galanın altındaki pınarın başına oturur gana, gana bi su içerken bi de bakar ki galadan bi gız eniy, gıza sorar. Ey gümüş galadan enen gız, gümüş hapbaba binen gız gümüş tastan su içen gız, şimişahın galası bumu der. Gız önce sölemek istemez fakat oğlan çok yalvarır. Gız dayanamaz, derki burdan ötede bi gala var ora get belki onlar sana bişey sölerler der ve savışır geder. Olan kör pişman yola goyulur. Biz gelelim gıza, gız üç günce dellallar çarttırırki benim altın galada oldumu her kim söylerse gafasını uçurturum, der 9 ay, 9 gün, 9 saat, 9 dakika 9 saniye tamam oldomu, oğlandan bir oğlan çocuğu dünyaya gelir. Oğlan 8-9 yaşına gelir. Biz haberi oğlandan alalım.

Olan altın galaya gelir pınarın başına oturur, galadan bi gız pınara doğru ener. Olan gıza sorar Ey altın galadan enengız, altın hapbaba binen gız, altın tastan su içen gız, şimişahın galası buramı? Gız bi şey bilmedeni söyler olan yalvarır yakarır gızın göynünü eder, gız biliyorum ama söyleyemem der, çünkü sölersem başımı uçurturlar, sen beni geriden takip et ben suru hangi gapının önünde çalpandırırsam o gapı gendinin gapısıdır der ve savışır geder. Bir böyk gapının önünde suyu çalpandırarak geçer, olan gızı takip ederek gapının önünde durur ve Allah yoluna deyerek, bir parça yiyecek ister bu sırada gapıya bi cariye çıkarak olana biraz yiyecek bişeyler verir, akşamüzeri olan gene kapıya gelerek sadaha ister, gene savarlar, bu sırada gızın olu ve gız pencereden surfey silkelerler, olan aşada ekmek kırıklarını toplar bunu gören gız cariyeye; niye fakire ekmek vermediğini sorar cariyede verdeni sölerse de bi kere da vermesini buyurur cariye çoco alarak gapıya çıkar, fagat çocuk yamulur, yamulur olanın üstüne düşer, cariye ne gadar dutarsa, dutsun imkanı yok zapdedemez: Olanda gendi çoccu sever. Cariye bunu hanımına ulaştırır, gız hemen anlar ki dilenci gendinin gocası, cariyeye içeri almasını söler. Hizmetçi gapıy acar olanı içeri alır ve hanımın emriynen tıraş ettirilir. Sırma elbiseler, geydirilir, envayı türlü esanslar sürdürülür birez sona sultanın önüne çıhardırlar, o zamana gadar gız; ben sa meymun donumu yakma dememişmiydim, beni diynemedin bu dertleri başa getirdin şimdi sana iki deynek çektirir dışarı attırırdım amma ne çareki içerde bir ciyerin var.

Yi içde bu çoca şükter der. Bigaç gün orda galdıktan sona olan: Ben babamın memleketine gedecem, er ayalımsan arhama düşer gelirsin der. Gız gel bu sevdadan vazgeç baban seni öldürüp beni gendine alacak en eysi burda galak der.

Olan bir türlü haber anlamaz, eğer ayalımsan arhama düş gel yoksa ben gedecem der. Gız gene, yi içde şu olana şükret, öl dediğin yerde ölmiye, gal deden yede galmıya mecburum der.

O gün yatıp delkisi gün erkenden kalkıp yola revan olurlar.

Sözde tez vahıtta geç memleketlerine varırlar.

Padişaha müjdeler giderki olun aylesini buldu geldi diye, padişah kendi hesabına çok sevinir, hemen gelinini olunun elinden almak için bir çare düşünür, bulamaz vezirlerini ile ahıldaneleri huzuruna çağırtır, onlardan bu işe bi çare bulmalarını ister. Onlarda olunu öldürmesini söylerler, bu iş için bi çare düşünülür, ahıldanelerden biri derki; bi gazan saman gaynat suyuna çim yatayın altınada ekmek gırı ser, olun seni görmiye gelince ona artık öleceni gendinden bir arzusu olduğunu söle, ondan olmayacak bir şey iste bulmak için getsin gelmesin gızda sa galsın derler.

Padişah bu fikri çok benir, hemen aynini yaparak olundan bir çirtik üzüm ister ve getirdinse getirdin yosa kelleni uçururum der.

Olan babasına: baba ben sa bu zaman üzümü nerden buluym der babasıda bilmem, nerden buluysan bul getir yoksa garışmam der.

Olanın yüzünden düşen yüz parça olarak eve gelir. O zamanader ailesi sorar. Şahım niçin yüzün böyle sallanıyor dedi, olanda babasının gendinden üzüm istedeni söyledi, gız heç canı sıkma dedi. O fıstık ağacının altına get, meymunu şibâni, meymunu şibâni, şimşahın sa selamı var bir salkım üzüm vermeliymiş de, gız bu zaman bizim bağ kesme mevsimimizdir, der. Olan geder gızın dedini aynen yapar ağacın içinden bir el çıkar ve dalıynan beraber bir salkım üzüm verir. Olan üzümü alır babasına götürerek işte istediğin üzüm der, Padişah şaşırır galır.

Padişah ahıldaneleri çağırtır onlara: ölüme saldım geldi bunu ne etmeli: der bu sefer heç olmayacak bir şey isterler, Padişah olunu çağırtır ve ona derki; olum senden bir dileğim var. Benim ağıldaki en besili goyunumu bazlatıp hiçbir yere ganını pisini bulaştırmayacak ve bu goyunu yiyeceksin der. Olan şaşırır, babası yoksa sen öldürtürüm der. Olanın yüzünden düşen yüz parça olarak eve gelir aylesi gene sorar, gene niçin canın sıkılıyor der, olan meseley oldu kimi anlatır gız olana derki: Get o fıstık ağacının altına meymunu şibani, meymunu şibani şimşahın sa selamı var en güccük gasabı vermeliymiş de der. Olan geder aynisini söler, ağacın içinden boyu bi garış, sakalı iki garış bir köse çıkar olanın ardına düşerek gelir. Cüce önce bey babanın işini görelimde sona yenge hanımı görürüz der. Neyse uzatmıyalım padişahın önüne gelirler. Padişah güler. Hiç bu adam böyle bir şey yapabilirmi diye güler.

Cüce padişaha derki: Ben bu goyunu eğer yersem üstünede senin başını yememe söz veriymisin der. Padişah vezirlerin ve halkın önünde söz verir. Havluya girerek bir çekişte goyunu cüce yutar. Garnı doymadığı için, halka çağırır, gelin bahın garnım doymadı. Padişahın kellesini yiyeceğim der ve bir sohumda padişahın gafasını yutar. Halk şaşırır kalır. Sonrada padişahın tacını oğlanın başına koyarlar. Adalet ve hak yerine geldi derler. Olanda 40 gün 40 gece davul zurna çaldırır bu hayirli günü kutlarlar.

Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine.

Not:

Bu masal Gaziantep şivesi ve tabirleriyle aynen yazılmıştır. Masal Gaziantep şehrinde yayılmış masallardan biridir.

Masala 40 seneden beri bilen annesinde Abdullah SOYLAĞ derlemiştir.