Yunanistan’da, İtalya’da, Fransa’da, Almanya’da ve daha sonraları sıra ile bütün dünya milletleri tarafından kültürel alanda halkın en büyük eğitim vasıtalarından birisi olan tiyatronun kuruluşu ve gelişimi Türkiye’de Atatürk devrimlerinden sonra başlar.

Bilindiği gibi ikibin beşyüz yıldanberi hem akademik bir sanat kolu olup, hem de insan topluluklarının eğitiminde en büyük rollerden birini oynayan tiyatro, “Üç duvarlı dünya,, diye tasvir edilmektedir.

Sinemanın icadından sonra değerini kaybedeceği tahmin edilen tiyatro, bilâkis daha çok değer kazanmıştır. Çünkü, tiyatro hiçbir zaman amacından şaşmamış, daima halkın yararına çalışan bir kurum olarak kalmıştır. Sinema ise kısa zamanda, esas amacından çok şey kaybederek bir ticaret metaı olmuştur. Böylelikle, halkın sanat gücü ile eğitilmesini bir tarafa iterek, duygularına hitap edip, çoğu zaman hislarini istismara kadar gitmiş olan sinema, hiçbir zaman tiyatronun yerini alamamıştır.

Uygarlık açısında leza çağına ayak uydurmuş bulunan batılı milletler; yalnız büyük şehirlerinde değil, kasabalarında, hattâ köylerinde dahi tiyatro kurmayı ihmal etmemişlerdir. Çünkü uygarlığa kültürel eğitim yolu ile gidilir; tiyatro bilhassa geri kalmış ülkelerde çok büyük bir önem taşır. Mesela Türkiye’mizde lise ve üniversitelerimiz bir yana, ilkokullarımız dahi ülkemizin bütün çocuklarını çatısı altında toplayamayacak kadar azdır.

Maalesef halkımızın %60 ının okuma-yazma bilmediği de bir gerçektir. Böyle bir ortamda tiyatrodan daha verimli bir eğitim düzeni düşünülemez. Çünkü tiyatro (Cahit Atay’ın Pusuda adlı komedisini Gaziantep Gençlik Tiyatrosu Kültür Derneği’nin yardımı ile sahreye koyduğu gece, açış konuşmasını yapan Av. Hulûsi Yetkin’in dediği gibi) “Gözleri görüp kulakları işiten her vatandaşın kendi varlığından yararlanmasını saklar. Yayınlanan kitaplarla kültürünü geliştirmek, ancak, belirli bir okul eğitiminden geçmiş olanlar için mümkündür!”

Büyük önderimiz Atatürk’ün üstün dehâsı bu gerçeği kavramış ve yerinde bir kararla Başkente devletin yardımı ile gerçek anlamda ilk büyük tiyatro, kurulmuştu. Ama ne yazık ki, aradan geçen bu kadar zaman zarfında ancak pek az şehrimize sirayet etmiş olan tiyatro Türkiye’de kendisinden beklenen büyük görevi ifa edememektedir. Gerçi Devlet Tiyatrolarımız dünya çapında kısa zamanda büyük bir şöhret yapmış yapmış milletler arası tiyatro festivallerinde çeşitli mükâfatlarla taltif edilmiştir. Fakat, Devlet Tiyatrolarımızın dünya çapındaki başarıları, dikkat edilecek olursa yalnız sanat alanındadır. Tercüme edilen klâsik temsillerin halk eğitiminde gerekli rolü oynadığı iddia edilemez. Bu temsiller ancak kültürlü bir kütlenin sanat zevkini tatmin eder. Oysaki bizim için tiyatronun halk eğitimi görevi daha önemlidir.. Çünkü halkımızın yukarıda da belirtiğimiz gibi %60 ı okuma-Yazma bilmemektedir. Geri kalmış bir ülke olarak hızlı gelişmelere ayak uydurmak için halımızı mutlak surette eğitmek zorundayız. Ekseriyetinin iyi ile kötüyü ayırt edemediği bir toplumda iyi insanların, iyi fikirlerin yaşama gücü kötülerinkinden azdır. Şu halde mahalli tiyatroların Türkiye’de en kısa zamanda kurulması hızlı gelişmemiz için şüphesizki zorunludur.

Şunu da kabul etmek zorundayız ki, muazzam bir personel gücü ve büyük bir kapital isteyen bu işi tamamen hükümetten beklemek zamansız ve yersiz bir hareket olur. Belediyelerin ve kültürel faaliyette bulunsu tekâmül etmiş derneklerin birleşerek her şehirde önce amatör sonra geliştirilerek profesyonel birer tiyatro kurmaları mümkün ve en akla yakın yoldur.

GAZİANTEP GENÇLİK TİYATROSU BU AMACA HİZMET EDEBİLİR Mİ?

Gaziantep Gençlik Tiyatrosu’nun çalışmalarını yakından izleyen birisi olarak bu konuda bazı açıklamalar yapmayı uygun buluyorum:

Hevesli gençlerin bir araya gelerek amatör bir zihniyetle kurmuş oldukları Gençlik Tiyatrosu şimdiye kadar birçok tulûat komedilerini sahneye koymuş olmakla beraber henüz yukarıda özetlediğimiz amaca hizmet edecek nitelikte değildir.

Kültürel olayları yakında izleyen Gaziantep Kültür Derneği yöneticileri, Cahit Atay’ın Pusuda adlı komedisinin temsilinden sonra gençlerle daha yakından ilgilenmişler ve o zaman yerinde bir bir teşhisle amatör aktörlerimizin gerçek bir tiyatro kavramı içinde eğitilmeleri gerektiğini ileri sürmüşlerdi. Bu konuda büyük bir hassasiyetle çalışan kültür Derneği yöneticilerinden Abdullah Özer’in devamlı araştırmaları neticesinde bu düğüme de bir çözüm yolu bulunmuştu:

O günlerde şehrimiz İlköğretmen Okulu Müdürlüğüne yeni tayin edilmiş bulunan İhsan Kurt, Abdullah Özer’in aracılığı ile İlköğretmen okulu tiyatro salonunda yapılan bir toplantıda gençlerle tanıştırılmış ve uzun seneler tiyatroya görevli bulunduğu şehirlerde emek vermiş olan değerli öğretmenden gençlerin yetiştirilmesi istenmişti. Teklifi memnuniyetle karşılayan İhsan Kurt, elindeki imkânları da seferber ederek derhal çalışmalara başlamıştı.

Fotoğraf: 20 Ağustos 1963 Salı günü oynanan “Esirler”den bir sahne

ORTAYA ÇIKAN GÜÇLÜKLER:

1 – Gaziantep Gençlik Tiyatrosu oyuncuları arasında kız eleman yoktur;

Gerek telif ve klâsik tercümelerde, gerekse Türk yazarları tarafından kaleme alınan senaryolarda oyuncu adedinin aşağı – yukarı yarısı kız elemanlardan teşekkül etmektedir. Bu kaideye göre istisna teşkil eden eserler pek mahduttur. Ve bu kızsız eserlerin çoğu, son yıllarda Türkiye’nin en ünlü tiyatro topluluklarını seyretme imkânlarını bulan Gaziantep halkı için yetersiz ve basittir. Ve ayrıca halk pisikolojisine de uygun değildir.

Senelerdir Tiyatro adı altında şehrimize gelen tulûat kumpanyalarının bıraktığı kötü etki yüzünden şehrimizin aydın aileleri dahi kızlarının tiyatro temsillerinde rol almalarına rıza göstermemektedirler. İşte bu para kazanmaktan başka amacı olmayan tulûat kumpanyalarının bırakmış olduğu kötü etkiden halkımızı kurtarıncaya kadar maalesef genç kızlarımızdan istifade etmek imkânsızdır.

2 – Gaziantep’te bir tiyatro salonu olmadığı için sinema salonlarından istifade edilmektedir. Sinemacılarımızın salon için istedikleri kira bedeli bir hayli yüksektir. Bilhassa tiyatro mevsimi olan kış aylarında salon için istenilen kira bedeli 800 – 1000 lira civarındadır ve bu rakamlar Gençlik Tiyatrosunun devamlı temsiller vermesine büyük engellerden birisini teşkil etmektedir.

ÇÖZÜM YOLU NE OLABİLİR?

1 – Şahsi kanaatıma göre Gaziantep Kültür Derneği tarafından tertip edilebilecek olan bir “SENARYO YARIŞMASI,, birinci proplemin çözüm yolu olabilir.

2 – Şehrimizde imarcılığı ile büyük bir şöhret yaparak halk arasasında adetâ efsaneleşen Sayın Valimiz Salih Tanyeri, vadetmiş olduğu tiyatro binasının yapımını mümkünse ön plâna alabilir.

“ESİRLER’İN,” TEMSİLİ VE TENKİDİ

Milâttan önceki devrin ünlü tiyatro yazarlarından birisi olan Plâtus, bugüne kadar “Esirler” adlı trajedik komedisi ile aramızda yaşamayı başarmıştır. Fakat Gençlik Tiyatrosunun Plâtus’un “Esirler” ini seçmesinin asıl sebebi yukarıda belirttiğimiz çeşitli sebeplerdendir. Bugün Devlet Tiyatrosunun dahi %75 oranında başarabildiği klâsik temsilleri Gaziantep Gençlik Tiyatrosunun %100 başarmasını beklemek şüphesizki insafsızlık olur. Buna rağmen Gençlik Tiyatrosu çeşitli sebeplerden dolayı esas temsil edileceği tarihten on gün önceye alınan “Esirler” 20-Ağustos-1963 gecesi Marmara sinemasında bugünkü şartlar altında kendinden beklenenden fazlası ile başarılı olarak temsil etmiş bulunmaktadır. Bilhassa iki kişinin temsil boyunca hiç aksamadan oynamaları istikbâl için çok şey vaadetmektedir. Harp sonunda asil bir aileden esir alınmış olan Flokretes rolündeki Ömer Eğitmen’le, Esir tüccarı Hego rolündeki Sabri Güçdemir’in muvaffakiyeti küçümsenmeyecek kadar büyük bir taktir toplamıştır. Diğer elemanların da daha başarılı olamamalarının sebebi yukarıda da belirttiğimiz gibi bazı sebeplerden temsilin on gün evvele alınmasındandır.

Kendisine verilen rolü büyük bir başarı ile oynayan Ömer Eğitmen’in evli ve iki çocuk babası oluşu, günde onaltı saat bir lokantada çalışmak mecburiyetinde kalmasına rağman tiyatroyu “ikinci evim diye” tasvir etmesi halkımızın imkânlar müsbet olunca yalnız zenaatta değil, sanat’ta da çevresine parmak ısıttıracak güçte olduğunu isbata kâfidir sanırım. Bu konudaki yazılarımıza daha sonra da devam edeceğiz.

Fotoğraf: 20 Ağustos 1963 Salı günü oynanan “Esirler” den bir sahne