Abdürrahman Aygün (*)

General

Recebi şerifin ilk cumasına tesadüf ettirilmek üzere; beynelislâmu“Leylei Regaib” adlı mukaddes bir gece vardır ki, Hazreti Risaletpenah Efendimizin sulbi pederden rahmi pâki Amine’ye intikal ettiği söylenir ve kandiller yakılmak suretile tes’id dahi edilir.

Regaib kelimesine bu güne kadar verilmiş olan mefhum, makalemize serlavha olarak yazdığım tarza tebdil edilmek şartıyla bu babda ne kadar tezahurat, ne kadar takdisat ve ibadat yapılırsa yapılsın, hatta bunların az bile geleceğini söylemekle beraber, pek nazik olan tezimizi bir kaç cihetten tamik ve tahlil etmek isterim. Şöyle ki :

1 — Sulbi pederden rahmi madere intikal keyfiyeti; her halde bir ana ve bir babanın mutlaka ve mutlaka cinsî münasebetle bulunmalarına vabeste kalıp müstakbel çocuk bilâ istisna her kim olacaksa olsun, bu muamelinin şu gece veya şu saatte icra edil, d iğini, ilân, adabı muaşeret noktai nazarından hiç bir vakit boş ve mergub sayılamaz...

Yeryüzünde bulunan 300 milyon dan fazla Müslümanın; Leylei Regaib namı altında bu gayri nezih tes’ide ve daha açık bir ifade ile ruhi pâki Hazreti Fahri Alemi rencide eylediğine şüphe etmediğim bu kaba hitaba bilmem kaç asırdan beri devam etmesi, şaşılacak ve cidden esef edilecek ihmal ve düşüncesizlikten başka bir şey değildir.

Amma denecek ki: (Generalim; bunu ilk defa sen mi anladın?.

Senden evvel bu kadar büyük zat gelmiş geçmiş. Onlar bir şey söylememişler de işsizlik yüzünden bunu kurcalamak sana mı düştü?. Ve böyle bir mevzu nereden aklına geldi?.) Aklıma nereden geldiği sorgusundan vazgeçmeniz şartıyla; cevaben derim ki: (Kudemanın bu emsele ile meşgul olup olmadıklarını bilmiyorum. Çünkü şimdiye kadar böyle bir şeye rastlamadım. Eğer bu sözlerime rağmen meşgul olanlar varsa, işte siz kendi kendinizi tekzib ediyorsunuz, demektir. Yok, hakikate ilk defa ben ortaya atılmış isem “Bana ne mutlu Çünkü tezimin nezaheti ve hesabatımın şehadetini, Baylar sîz ne derseniz, deyiniz. Bizzat ben kendim çok takdir ediyorum. Her halde tasvib olunacağına fazla inanıyorum.”

Eskilerden bu kadar nazik bir meselede niçin uğraşanlar zuhur etmemiş itirazına şunu da ilâveten der meyan ederim ki: (Mahud İznik konsilinde yani 1600 seneden beri, Hazreti Ruhullahın rübubiyetini iddia edenler neden hakikati görememişler de dalalette kalmışlardır? Şimdi benim gibi biri çıksa da bu hatayı fahişi tashihe kalkışsa, buna karşı mukabele! (Böyle şeylerle uğraşmak asırlarca kök saldırılmış bir itikadın tebdiline çalışmak sana mı kaldı?) tarzında olur mu? Bilâkis bu yeni hakikatçının dediklerini ilmen, tarihen, aklen ve mantıken nazarı itibara almak lâzım gelmez mi? Şüphesiz: Evet diyeceksiniz, değil mi? İşte ben de bu muhik hükümlere itibaren çok samimî düşüncelerle ortaya atılıyorum. Bununla beraber ikisinin doğruluğunu ve nezahelini bana isbat edenin ilk defa ellerinden öpeceğimi daha şimdiden ilân ederim ve bittabi davamdan dahi vazgeçerim.

2 — Âdet ve ahlâk cihetlerinden teemmül olunduğu takdirde dahi meslenin doğru olamayacağına hükmetmek lazım gelir. Erbabı haysiyetten hiç bir kimse alâ meleinııas; “Bu gece refikamla muamele-i cinsiyede bulundum ve onu gebe bırakdım”dememiştir ve diyeceğini de beklememelidir. Şu halde Recebin ilk haftası içinde takdisve şenliği yapılan “Rahmi mâdere intikal, meslesi âmme tarafından nasıl anlaşılmıştır? Yani bu mukarenelin ebedî surette meçhul kalacağı aşikârdır.

3 — Eğer Hazreti Âmine’nin ve Cenabı Abdullah’ın böyle tellallıkta bulundukları iddia edilirse, bu keyfiyet bu mübarek çiftin muazzez ruhlarını rahatsız edecek büyük bir iftira teşkil eder.

4— Eğer düğün ve ilk zitaf dolayısıla mes’lei intikalin tesbiti cihetine gidildiği ileri sürülürse, bir ihtimalden başka mahiyeti bulunamayan mevzu-i bahs düşünüşün ne dinen, ne aklen ne de tarihen hiç bir kıymeti olamaz.

Çünkü her zaman zifafda takarrüb iddia edilemez, mutlaka da hamile kalınamaz. Aradan ayların ve hatta yılların bile geçtiği hiç de nadir değildir.

Binaen aleyh: “________________ __ „ ile şahsî saadetleri bu derece ilâ edilen Hazreti Fahri Kâinat için intikal meselesini tamim ne kadar gayri nezih ise, bu şekilde bir isnad da o kadar gayri sarihdir. Ve biç şüphesiz ki; büyük İslamiyet âleminin hayatı daimcainde sağlam ve muazzez bir mevki tutamaz.

5 — Ben biliyorum; yukarda yazdıklarımı esasen iddia eden bulunmamıştır. Beynel ulema bu hâdise en sağlam, en doğru, en makul gibi gösterilmek üzere “İntikali nuri nübüvvet mes’lesi ileri sürülmüş ve sürülmektedir. Evet; bu nazik mes’elenin sıhhatine ben şahsen belki herkesten fazla inanmakla beraber her gözün bu nuru göremeyeceğini, nitekim 40 bu kadar sene sonra kur’an ile, mucizatiyle ortaya atılıpta, emri celiliyle resmen ve alenen herkesi vahdete ve dini Islama davet eylediği halde; bir çok Arap ulularının bizzat Hazreti Muhammed’i görüp anlayamadıklarını burada hatırlatmak isterim.

Eğer rahmi madere intikalde bu nur kuvvetli bir ışık gibi alelade gözlerle görülebilseydi, hiç olmazsa Hatemülenbiya Efendimiz Hazretlerinin hasım ve akrabaları ve bele mutlak surette amcaları ve aglebi ihtimal Kabi- lei Kureyşiu bütün erkek ve kadınları vahitsiz kendisine iman ederlerdi ve yahut davet vukuunda derb-l knbulü c h.-t'ııe gidelerdi. Esasen bu nur, Cenabı Abdullah’a annesinden, annesine de yine bir muamelei cinsiye ile baba­sından ve ona da ayni veçhile dolaşa dolaşa Hazreti İsmail’den ve daha umumi bir ifade ile Hazreti Âdem Aleyhisselam’dan gelmiş bulunacağından, bu sayede hiç bir Peygamberin bilhassa kendi kavmi tarafından tekzibi hadisesi vukua gelmemeliyidi. Halbuki keyfiyet tamamen makûs cereyan etmiş, kendilerine inanılmadığından dolayı cenkle muharebeler vuku bulmuş, hatta Hazreti Kuran'ın dahi haber ver­diğine göre bir çok Peygamber bu gi­bi körler tarafından şehit bile edilmişlerdir. Binaenaleyh; “intikali nuri nübüvvet, mes’elesi hu kadar nazik bir işde hücceti kalia olamaz. Nerede kal­dı ki:

6 — Hesap cihetinden yapılan incelemeler dahi; Recebin ilk Cuma gecesini hiç doğru göstermemiş ve müddeti tabiiyeden 40 gün noksanlığın meydana çıkarmıştır. Bu da ispat eder ki ‘İntikali nuri nübüvvet, maddî olmaktan ziyade manevîdir. Filhakika velâdeti nebeviyenin 12 Rebiülevvel pazartesi sabahına tesadüf etliği müttefikin fih bulunduğuna göre rahmi maderde normal kalma müddeti olan 9 ay 10 günün geriye ircaı halinde, intikal keyfiyetinin Recebe değil, belki Cemaziyülevvelin'en aşağı 25 şine tesadüf etmesi lâzım gelir.

Veladeti nebevi 12 Rebiülevvel olduğuna göre Hazret! Fahri Alem efendimizin;

GÜN

11

Rebiülevvel..

20

Bir evvelki ay olan Seferden

30

Sefere nazaran bir evvelki ay olan Muharremden

29

Muharreme nazaran bir evvelki ay olan Zilhicceden

30

Zilhicceye nazaran bir evvelki ay olan Zilkadeden

29

Zilkadeye nazaran bir evvelki ay olan Şevvalden

30

Şevvale nazaran bir evvelki ay olan Ramazandan

29

Ramazana nazaran bir evvelki ay olan Şabandan

28

Leylei Regaib, Recebin azamî ilk ba ftası sonunda yapıldığ için mütebaki eyyamdan ki cem’an:

240

240 Gün valdelerinin batnında kalmış olmaları lazım gelip bu müddet otuzar günlük itibariyle ancak sekiz aya tekabül ettiğinden bu hesapça en aşağı 40 gün kadar vakitsiz doğmuş bulunduklarını kabul icab eder. Halbuki bütün Peygamberan: izam hazeratının Ekmeli mahlukat olarak yaratıldıkları ve biç birisinin arızalı ve eksik doğmadığı şüphesiz bulunduğu cihetle 9 ay 10 günlük tutarı olan (280) ne nazaran 40 günlük bu farkın yerini bulmak iktiza eder. Yani şu ufak hesap bize gösteriyor ve ispat ediyor ki asıl davamız olan nezahet meselesini hiç de nazarı dikkate almasak bile rahmi maderde normal kalva müddetinin tamamlanması için ya doğum tarihinin 21 Rebiülahire kadar götürülmesi, yahut Leylei 'Regaibin Recebde değil 40 gün önce 25 Cemaziyülevvelde tesidi bir zaruret halini alır ise de ne çare ki doğum bir hadise! kat’iye olup vak’anın akabinde nevzadın bağırması ve ağlaması bile kendi kendine bir şahid sayılacağı gibi, lohosanın yayında ebelik, bazı hısım ve akrabanın ve hatta teklifsiz komşu kadılarının bile hazır bulunmuş olmaları pek tabiîdir. Erkekler tarafından gönderilen veya kendiliğinden koşan müjdeciler de ayrıca canlı birer tarih hükmüne girerler.

Nitekim: “,.... filanın bu gün bir oğlu dünyaya gelmişti” diye o vazifeyi bu gün gazeteler bile yapmaktad.

Doğum’un bu derece kat’îliğine. mukabil, rahmi madere intikal tarihi aksine olarak bilinemeyeceği gibi bunu taharri, hesap ve araştırma dahi,hiç bir zevk ve nezaket yoktur. Ve esasen ana, baba bu hususta az çok bilgisizlik içindedirler.

İş böyle olunca; bittabi doğum tarihinin tebdiline lüzum görülmeyeceği gibi Recebin ilk Cuma gecesi bırakarak 40 günlük farkın izalesi için de ta Cemaziyülevvele kadar uzanmağa ihtiyaç yoktur. Çünkü biz senelerden beri beslediğimiz kanaati katiye ile, Recebin ilk Cuma gecesini rahmi madere intikal değil, belki (Tahakkuku hamli Hazreti Âmine) tezde kabul etmiş bulduğumuz cihetle fi mabaad mezkûr geceyi bu namla tesidimiz bütün hataları def’aten tashihe ve onları tenzihe kifayet eder...

Esasen hakikat dahi bu merkezde olup Leylei Regaib’den rahmi madere intikali fi mabaad hatırlardau çıkarmak ve bunun yerine Hazreti Risaletpenah Efendimize, Anneleri Hazreti Amine’nin hamile bulunduğunun anlaşıldığı mefhubunu tamim etmekten ve çıkarılacak bütün takvimlerde ayni veçhile yazdırmaktan başka yapılacak hiç bir şey yoktur. Bizim takvimlerdeki “Beşareti Hamli Hazreti Meryem, cümlesi de bu tarzdadır, Vallahü â’Iem bissevab,”

Zaten “regaib, kelimesinde “intikal manası yoktur. Lugatın ise rağbet olunan şey ve çok vergi manalarına gelen ragibenin cem’inden başka bir şey değildir.