Kalayi maarif satılır üklarındaki

Bazârı hüner madeni ilmi ulemadır

(Nedim)

Geçen hafta yazdığım bir yazıyı şair Nedim’in: “Bilgi ve bilginler madeni, hüner pazarı olan sokaklarında kültür kumaşı satılır” manasına gelen beyti ile bitirmiştim. Bu beyitte İstanbul sokaklarının kültürlü havası dalgalanmakta, bilgi kaldırımlarının kokusu tütmekte bir medeniyet muhitinde yükselen seviye belirtilmektedir. Şimdi gözlerim Halkevi merdiveninin yanı başındaki pencerelerden yayınevi vitrinlerine kadar utanan sokağın boşluğu üzerinde Şair Nedim’in İstanbul kasidesinin sehbeyti olan bu iki berceste mısraı nurdan bir levha halinde asılmış gibi görüyor.. Ve bu dekor, bu kültür pazarının vitrinlerinden taşan maddi, manevi ışıkları, Halkevi kütüphanesinin pencerelerinden fışkıran aydınlıklarla birleştirerek sokakta bir kültür çağlayanı meydana getiriyor. Ve bu çağlayanın aynasında Lise ve Eneleğim sağma renkleri dokuyor. Gönül, bu manzaradan daha büyüğünü görmek istiyor: Bir kunduracı bazarındaki ve yahut bir manifaturacı sokağındaki dükkanlar kadar bu gibi kültür gıdası satan mağazaların da çoğalacağı zamanı görmek istiyor..

Bu hülya ile yaşarken açılacak kütüphane şubeleri ile beraber kitap sayısının da on binlerce artacağını düşünerek zaman anlamı karşısında sabırsızlaşıyor, aç gözlülüğe düşüyor.. Şimdi dimağımda hürriyetle esaretin, istiklâl ile boyunduruk altına girmenin manası canlanıyor ve gözlerimi Hindi Çini’de Tel örgüsü̈ kampının beşyüz aydın insanı, sansörden beş kitabın karanlık sayfaları arasında bunaltarak sıkıntı ve yokluk ören demir çemberine çeviriyorum. Orada Fransızca bir kitaptan tercüme yapabilmek için gereken diksiyoner ihtiyacını, kampta bulunan bir tek diksiyoneri el yazısile yazarak çoğaltmak suretile karşılıyorduk. Şimdi bu gibi ihtiyaçlarımızı, vitrinlerdeki kitaplâra parmağımızın bir işaretile giderebiliyoruz. Şehrimizde bu kültür gıdası mağazasının Balıkesir gibi İstanbula yakın bir kültür merkezine tercihan açılmış olmasına bakılırsa Nedimin yukarıdaki beyti anlamının Gaziyurdumuz hakkında da okunabildiği kanaatına varılıyor. Artık, her hangi bir okuma isteklisinin aradığı bir kitabı bulamaması korkusu ortadan kalkmıştır. Çünkü vilâyet yayın evlerindeki kitap durumunun ayarlanması için her ay sonunda gereken liste vilâyetlerden merkeze gönderilmektedir. Merkez de her an yayınevinde her kitaptan kaç tane kalmış olduğunu bilmekte ve gereğini yapmaktadır. Ancak burada bir noktaya dikkati çekmek isterim ki yukarıda yazdığımız beytten Nedimin maksadı İstanbuldaki kitapçı dükkânlarının çokluğunu anlatmak değil, orasının bir kültür merkezi olduğunu tasvir etmektedir. Şair bu kasidesile İstanbulun Folklorunun zenginliğini belirtmiş oluyor. Folklorun manası halk bilgisi olduğuna göre, Nedim İstanbul halkını ideal bir görüşle halk bilgisi satıcıları olarak göstermeye çalışıyor. Acaba bu kumaşların alıcıları kimlerdir.

Mualim Nacinin

Marifet iltifate tabidir.

Müşterisiz meta, zayidir.

Beyti gereğince alıcısı bulunmıyan kumaşın değeri de olamaz. Fakat bu kültür kumaşları millî ve mahallî olduğu ve halkın ruhundan doğduğu için alıcıları da halktan başka kim olabilir? Bu kültür mağazamı da her gün yüzlerce kitabı şu ilkbahar günlerinde hayatlarının baharlarını yaşıyanların masalarına devrederken vitrinin göz kamaştıran ampulleri da şair Vasıf’ın

Bazarda kâlayi mharif satılır mı?

Mısrasına gülmektedir. Kıymetli sanat enstitüsü direktörümüzün ince zevki ve hakkile vakıf olduğu san’atın incelikleri, işliyen san’atkâr elinin üstün hünerile hirleşrek meydana gelen yayınevi, kültür sokağının en güzel dekorunu yaşatmaktadır. Bu güzellik bana şu kıtayı ilham etti.

Hünerdir dekorları, cevherdir billurları

Her kitap yaprağında vardır altın damarı

Çünkü sayfalarının fışkıran rengi sarı

Ölmesin bu durumu yaratan kufin eller

Diye parlamaktadır vitrindeki her eser...

Yazan: Sabri GÜZEL