[1]

Anayurdun cenubuna (Kılıç Ali beyin geçmesi büyük bir hadise ve çok önemli bir inceleme konusu olmuştur. Enerjisi zorlu fertlerin sosyal hadiseler üzerine alan etkilerini bu olga çok güzel ispat etmektedir. Sosyal basınç ne kadar doğru ise, ökelerin sosyete üzerine olan etkileri de o kadar gerçektir. Tarih bu gibi örneklerle dolu olup yalnız Gazininki eşsiz ve örneksiz olacak kadar yücedir.

(Kılıç Ali beyin Elbistan’a gelip oradan Pazarcık’a geçmesi, yalnız Antep’in değil, bütün bu dolayların yüzünü güldürmüş, gönüllerde umut, sevinç ışığı uyandırmıştı.)

İşte Türk’ün bu çok acı günlerinde Kılıç Ali Bey, şimal ufuklarında bir şimşek gibi parladı. Bir şimşek gibi Elbistan’dan Pazarcık’a ve oradan Maraş’a geçti, Sakçagöze geldi.

Buraya gelinciye kadar birçok başkanlarla ünü artmış, ertekliği her yanı tutmuş idi. Onun keskin zekâsı önüne gelen kimseyi bir bakışta anlayışı. Anı hadiseler karşısında hemen bir karara gelip bunu yürütmekte hiç bir suretle irgilmemesi, herkeste kendisi hakkında sonsuz ve ölçüsüz bir güven uyandırmıştı. Bunu çok tipik bir örnek ile ispat edelim:

Fransızlar burada iken Türk halkının yüze gelenleri, önemli bir iş olursa, şehrin doğu ucunda kapalı bir yerde bulunan Şeyh camiinde toplanır ve konuşurlardı. Gene bir gün, Kılıç Ali beyin Sakçagözde bulunduğu sırada bir toplantı olmuş, memleketin ne olacağı hakkında bir konu açılmıştı. Hatırımda kaldığına göre İstanbul’dan gelen uyuşturucu ve aldatıcı bir telgraf üzerine idi. İstanbul’u kim tanıyordu ki? Hepsi bir ağızdan:

Bizim reyimiz Kılıç Ali beyde diye bağırdılar. Halbuki buradaki halkın yüzde doksanı daha Kılıç Ali beyin yüzünü̈ görmemişti.

Demek ki daha uzaklarda iken bu halkı kendine bağlamış, iradelerini kendi iradelerinde toplamış idi.

O geldi. Herkes te gördü̈ öyle bir zamanda ve öyle bir geliş geldi ki!!...

Büyük psikolog olmayanlar, büyük hareketler yapamaz derler, Bu sözün doğruluğunu biz burada bütün anlamıyla gördük.

O geldi, Herkesle konuştu ve görüştü. Kılıç Ali’nin karakteri, çok kimselerde bulunmayan birçok meziyetlerden örülmüştü. İlk görüşte yaptığı sempati .... Uyandırdığı ilgi .... Kendi küvetine karşı herkese erdiği kanaat son derece, yüksekti. O, aynı zamanda ilgilendiği şeylere karşı çok küvetti ve canlı idi ve herkesi de kendi arkasından sürükleyip götürmek erkinde idi.

İşte bu sebeple yüreklerde kaynayan erkinlik duygusu, hemen coşkun bir heyecan seli şeklini almıştı. Ondan sonra bu sel hiçbir engel tanımadı. Ondan sonra bu heyecan elini hiçbir kuvvet .... Yakıcı, yırtıcı, parçalayıcı hiçbir madde durduramadı. Damarlardan akan kan topraklara karışırken, vücutlar paramparça olup her uzvu bir tarafa saçılır ve serpilirken bu sel durmadı, dinmedi, eksilmedi. Ve gittikçe coştu.

Hiyerarşi denilen eski sosyal merdiven yıkılmış idi. Kan ve ataş içinde durum yürüyor, demokrasi fikri, ilerliyor., Dedikodular bir kasırga gibi savruluyordu ve hiçbir kimse bundan kurtulamıyordu.

Fakat Kılıç Ali eşsiz ve önürdeş (rakip) siz idi. Çünkü o, halkın Kılıç Ali paşası idi. Bu unvan, Abdülhamid’in bol keseden verdiği bir unvan değil, halkın ruhundan doğmuş. Halk türkülerine geçmiş unutulmaz, silinmez, kaldırılmaz yüce bir unvandı.

Kurşun ve gülle sağnakları altında istifini; bozmayan Arslan yürekli bu kahramanın hakiki büyüklüğünü buralarda, kısa bir zamanda halk ruhu üzerinde yaptığı derin etkilerde aramalıdır.

İşte Kılıç Ali, savaş kurularına can ve ruh vermiş, her yandan savaş için çeteler katına koşmuş ve nizamlı bir asker gibi iş görmeye başlamışlardır. Aynı zamanda az küvet ile çok işler görmüş, en çetin zamanlarda bile kimsenin manevî küvetleri eksilmemiştir. Bu suretle dahi eşsiz bir teşkilatçı olduğunu göstermiştir.

Bugün Antep’e ait her işe büyük ilgiler gösteren, her Antepliye karşı sevimli çehresinde, parlak gözlerinde sonsuz bir sevginin ışıkları parlayan Kılıç Ali; işte Antep’e böyle karanlık günlerde gelmiş, her yanda umut, küvet, güven uyandırmış, dünyada eşi görülmedik şanlı bir savaşın en büyük bir âmili bulunmuş olduğundan Gaziantep savaşı tarihte Kılıç Ali adiyle beraber yazılacak ve bu iki ünlü isim birbirinden hiçbir vakit ayrılmayacaktır.

Bugün Fahri hemşeriliğinden ötürü her Antepli kıvanç duymakta, her Anteplinin gönlünde silinmeyen, eksilmeyen ve gittikçe artan ateşli bir Sevgi içinde yaşamaktadır.


[1] Bu kısım kortumuzu çok güzel aydınlattığı için A. Muhtar beyin bir yazısından alınmıştır.