Atatürk’ün ölümü üzerinden 23 yıl geçti. Arkada kalan her gün, O’nun Türkiye’ye neler kazandırdığını bir kat daha büyüterek ispat ediyor. Öyle anlaşıyor ki, yüz yıllar sonra, Atatürk adı bu topraklarda yaşayan insanlar için insanlık tarihinin en büyük varlıklarından birini hatırlatacaktır.

O’nun eşsizliği nereden gelir?

Altı yüzyıllık Osmanlı İmparatorluğunun 1914-1918 savaşı ertesinde dağılması sonunda yıkıntıların altında kaybolmak tehlikesiyle karşılaşan Türk milletini kurtarışından mı?

Dünya tarihinde devlet kurtarmış asker ve komutan sayısı az değildir. Mustafa Kemal’in, kurtuluş savaşı başbuğluğu üstün bir başarıdır. Ama eşsiz sayılamaz.

Saltanatı kaldırıp yerine Cumhuriyeti kurmasından mı?

Devleti yeniden daha ileri şekille kurmak güzel bir şeydir. Fakat bu da başka örnekleri bulunan bir iştir.

Laikliği getirmesinden mi?

Batıda din ile dünya meseleleri birbirinden pek uzun ve kanlı savaşlar sonunda çoktan ayrılmıştı. Doğu’da böyle bir adımın atılabilmesi, özellikle Müslüman bir memlekette atılabilmesi gerçekten müstesna bir devrim bile dünya ölçüsünde eşsiz değildi.

Alfabeyi değiştirmesi, giyim kuşamda yenilik yapması, kadınları hürriyete kavuşturması, İsviçre medeni kanunu olduğu gibi alması, dili sadeleştirmesi gibi devrimler her biri ayrı ayrı olağanüstü değer taşıyan adımlardır. Lakin Atatürk’ün en büyük eseri parça parça bu eylem ve işlemler değildir.

Atatürk’ün en üstün başarısı Türkiye’ye getirdiği tam (akılcılık) tır. Gerçekten o, insan aklının bilim halinde aklın gösterdiği yolda yürümeyi biricik yaşama kuralı olarak tanımıştır. Hiç bir engelin aklın gösterdiği yolu tıkamasını kabul etmeye yanaşmamıştır.

Bilim halinde aklın zaferi insan oğlunun en büyük kazancıdır. Doğru memleketleri, yüzyılların birikintisi geri inançların pençesinde sefaletin, bilgisizliğin, adaletsizliğin, hastalıkların acısını çekmiş ce çekmektedir. Batı (uyanış) hareketiyle aklı yeniden bulurken doğu doğmaların amansız esaretine düşmüştür.

Bir doğu memleketi hüviyetine bürünen Türkiye’de, zaman zaman Batıdan örnek alma teşebbüsleri oldu. Gülhane Hattı (1839) Islahat ve Tanzimat cereyanları, gelenek ve görenekleri, doğmaların sultasını dolaşık yollardan çevirerek Türkiye’yi selamete çıkarmaya çalıştı. Fakat, Atatürk’e gelinceye kadar hiç kimse, karanlıkları yaran bir ışıkla bir ışıkla derdin teşhisini yapıp devayı uygulayamadı. O’nun, bu topraklar üzerinde yaşayan ve yaşayacak insanlara açtığı yolun değeri yıllar geçtikçe daha iyi anlaşılacaktır.

Atatürk, Türkiye’de uyguladığı Akılcı devrimleriyle bütün bir doğu dünyasına da yol gösterdi. Asya ve Afrika kıtalarında “uyanış” hareketleri bundan dolayı O’ndan ilham aldıklarını söylerler. Hindistan’dan Tunus’a kadar Atatürk bir semboldür.

Türk gençliği! Atatürk’ü sevmek aklı sevmektir, bilimci olmaktır, doğmaların kölesi olmamaktır. Türk gençliği! Atatürk başladı. Bitiremeden öldü. Batı aleminden hala çok pek çok gerideyiz. Atatürk sana yolunu açtı, hazırladı, engelleri yıktı. Batı daha doğrusu (bilim) gök yüzünde dolaşıyor. Atatürk’e layık olmak istiyorsan, insan gibi yaşamak emelindeysen, yürü, koş, atıl, sıçra… Yetiş!...

(TANİN)