Evvel zaman içinde kalbur saman içinde küçük bir evde yaşıyan fakir bir bir avrat (kadın) ile birde herifi (Kocası) varmış. Herifin anası ölmüş kendine bir parça mal miras düşmüş öteki mirasçılar malı vermeyince herif zamanın kadısına varmış. Kadı efendi herifin yüzüne bakmamış. Fakat zenginlere ve güzel kadınlara Kadı ‘’Buyur, emriniz ne?’’ diye soruyormuş. Herif bir gitmiş, beş gitmiş, kendine kadı efendi: ne istiyorsun diye sormamış. Bir gün avrat dayanamamış. Ben kadıya bir oyun oynaym (Oynuyayım) kadılar dillinde destan olsun demiş. Avrat komşuları dolaşmış. Komşuların kiminden zubun (entari), kiminden avadanlık, kiminden acer çarşaf bulmuş, allıklanmış, kızıllıklanmış, süslenmiş, kadının huzuruna varmış. Çarşafını bir şeyle açmış, bir şeyle. İşveler yapmış. Kadı efendi ‘’Buyur buyur ne emredersiniz’’ demiş. Avrat çok gizli bir şey söylüyecem, odada kimse kalmasın demiş. Kadı odayı boşalttırmış. Avrat çarşafı üstünden atmış, herifim bezirgandır. Şimdi Mısıra gitti. Bu akşam rüyada sizi gördüm. Görmeye geldim demiş. Kadı efendide ‘’öyle ise bende bu akşam size geliym’’ demiş. Kadın gülmüş. Kadın evine dönmüş. Kadı efendi de möhsönünü kadının arkasından salıp eve öğren demiş.

Avrat eve gelmiş meseleyi herifine anlatmış, herifini zorla razı etmiş, ne yapacaklarını kararlaştırmışlar. Herif gitmiş bir zembil kürek kemiği, biraz da çıngırak almış eve gelmiş. Kadın bakanak, kemik ve çıngarağı ipe dizmiş. Davar postundan zubun dikmiş. Bir de külah yapmış. Külahın üstüne hacivat ve karagöz yapmış. Odanın içini komşulardan aldığı eşyalarla döşemiş, bir köşeye bir sandık yerleştirilmiş.

Akşam olmuş. Kadı efendi bir sini baklavayı möhsönün koltuğuna verir. Yeri şunları ver de gel, bende geliym der. Möhsün sinileri alır, avradın evine gider. Kapıyı şık şık şık döver. Kim o dey avrat seslenir. Möhsün de: Aç aç benim. Şunları al bacım, kadı efendi gönderdi. Aha Şimdi kendi de geliy der. Möhsön kor gider. Kadı efendi gelmeden adı Şekernaz olan avrat, sofrayı hazırlar, türlü türlü meyveleri, rakıyı, yemekleri sofraya düzer.

Kadı gelir, Feleknaz kadıyı sofranın başına oturtur. İkramda bulunu, işveler yapar kadıyı içirmeye çalışır. Kadı gel yatak der. Feleknaz der: Ben her zaman eylenmeden duramam. Ayıp söylemesi alışmış kudurmuştan beter. Ya sen çal ben oynuyayım ya ben çalıym sen oyna. Kadı efendi: Yok sen çalda ben oyneym (oynuyayım) der. Feleknaz testi urguna çeker çalmıya başlar kadı da oynar. Feleknaz bir yandan da türkü söyledikçe kadı coşar.

Kadın türkü söyler:

Şekernazı huzurdamı gördün?

Sen seni yerlere mi vurdun?

Okudunda kadı efendi bunumu gördün?

Çalkala gadı efendi çalkala

Irgala kadı efendi ırgala

Halbırla kadı efendi halbırla

Feleknaz bir yandan kadıya içirmeye devam eder. Kadı zil zurna sarhoş olmaya başlar. Feleknaz ayağa kalkıp koyun postundan diktiğini sana kürk giydireyim diye kadıya giydirir. Külahı kadı efendinin başına geçirir. Çıngıraklı ipi kadı efendinin beline sarar. Feleknaz çalıp söylemeye devam, eder, kadı efendi oynar:

Feleknazın zülfü halka

Sen mi fetva verirsin halka?

Gadı efendi iyi çalkala

Çalkala gadı efendi çalkala

Irgala kadı efendi ırgala

Halbırla gadı efendi halbırla

Kadı efendi kadın söyledikçe daha da coşar:

Feleknazın zülfü nazik

Ak kollar altın bilezik

Kadı efendim adına yazık

Çalkala kadı efendim çalkala

Halbırla kadı efendim halbırla

Irgala kadı efendim ırgala

Yeri şavralın sürünsün

Ardından möhsün yörüsün

Bu gece sandıkta çürürsün

Çalkala gadı efendi çalkala

Irgala kadı efendi ırgala

Halbırla kadı efendi halbırla

Bostan serhoşu atarım

Bu gece cumbuş yaparım

Sabah pazarda satarım

Irgala kadı efendi ırgala

Çalkala kadı efendim çalkala

Halbırla kadı efendi halbırla

Kadı efendi çalkalaya, içe içe, yiye yiye, halbırlaya halbırlaya, ırgalıya ırgalıya halden düşmüş. Tam o sırada sokakta katırların boynundaki çan sesleri duyulmuş. Bir adam Mamet katırı indir, Hösün, Ahmet katırları tut, diye bağırıyormuş. Felaknaz büyük telaşa düşmüş. Eyle iken tak tak tak kapı çalınmış Avrat:

-Aman başıma bizim taş düştü. Herif mısırdan geldi. Seni nereye saklasam ola? (Acaba) diye telaşlanır. Ve sonra: gel kadı efendi seni şu sandıga saklıyayım der. Kadıya sandığı sokar ve sandığın ağzını kilitler. Sofrayı toplayan Feleknaz neden sonra kapıyı açar. Kocası bağırır. Ben yoldan geldim. NE zamandan beri kapı dövüym (dövüyorum). Kulağın sağır mı? Der. Avrat:

-Başım ağrıydı da yatmış uyumuşum, duymamışım der. Karı koca böyle sert konuşa konuşa odaya çıkarlar. Ben çok yorgunum. Şu sandığın üzerine yatağımı aç da uyuyayım, yarın seninle bol bol konuşuruz der. Kadın: Yatağı şu üst başa açayım da öyle yat der. Herif ısrar eder, kadın ısrar eder. Herifin sözüne Feleknaz neticede boyun eğer. Herifi sandığı üzerinde yatmaya başlar. Sandığın içinde kadı efendinin gözüne uyku girmez. Oynadıkça çıngıraklar ses çıkarır. Herifte uyuma taklidi yaparmış. Çıngırak sesi geldikçe herif her seferinde karısına bağırmış. Çıngıraklar çın çın öttükçe herif: Avrat bu ne? deymiş. Avrad da: be herif ne bağrıyn, sıçanlar ceviz sandığını kemiriy, onların sesi deymiş. Herif üçüncüde, dördüncüde dayanamamış; yemin ederim ki sabahleyin bu sandığı pazara götürüp satacağım demiş. Sabah olmuş. Herif bir hammal çağırmış. Sandığı hamalın sırtına vermiş. Pazara götür demiş. Hamal yolda giderken, hamal hamal diye bir ses duyar. Hamal soluna sağına bakar kimseye göremez ve yoluna devam eder. Hamal epey daha gittikten sonra ıssız bir yerde kadı efendi: Hamal hamal ben sandığın içindeyim. Filanca yerde oğlum var, acı onun dükkanının önüne götür sandığı başkası almasın, oğlum alsın der. Hammal kadının oğlunun dükkanının önündeki meydanlığa sandığı inirir. Feleknazın kocası gelir, sandığın üzerine: Alan pişman satan pişman yazar. Sandığı herif satlığa çıkarır ve bağırır.

Herraç merraç

Alanda pişman

Satanda pişman

Iki yüz akçaya…. Kadı sandığın içinde neye döndüğünü bilmez. Akşamdan beri abdesti gelmiş altına pislemiştir. Kadı sandığın içinde döndükçe her yeri pis olmuştur. Hamal bu sırada kadının oğlunun kulağına eğilir, bu sandığı muhakkak al, baban benimle sana haber gönderdi der.

Kadı efendinin oğlu hemen pazara koşar ve 200 altına sandığı satın alır ve sandığı evine hamalla gönderir. Kadı efendinin beş oğlu beş gelini varmış. Evde sütler kaynıyor, ekmekler mis gibi kokuyormuş. Kadı efendi pislik içinde aç karnına sandıkta akşamı beklerken, kimseye görünmeden sandığı zorlar çıkarım diye düşünürken, ev halkı güle yala yemekleri yemişler ve sandığın başına toplanmışlar. Acep 200 altına alınan ve üzerinde: alan pişman satan pişman diye yazılı sandıkta ne var diye ev halkı merak içinde imiş. Sandığı açmışlarki bir de ne görsünler. Birden çok pis bir koku gelmiş. Babaları başında gülünç bir külah,, üstünde pislik içinde bir koyun postu, belinde kemikler, çıngıraklar, koyun pislikleri. Babalarını hemen hamama sokmuşlar. Kadı efendiye ne oldu diye sormuşlar. Kadı efendi kendine gelince: Ne olacak? Oruspu şehmetine uğradım demiş.

Feleknazın kocası da Kadı efendinin oğlundan aldığı 200 altınla bir güzel ev almış. Evin altına bir de dükkan yaptırmış, karısı ile rahat rahat yaşamıya başlamış. Kadı efendi de ne zaman ev ve dükkanın önünden geçerken içini çeker, kimseye bir şey söylüyemezmiş.

NOT: Bu masalı: Fevziye Akçabay, 62 yılından beri bilen Fatma isimli kadından; Altay Savcı 40 seneden beri bilen bir kadından; Reşat Özsoğuk masala 33 seneden beri bilen Ganime İyidoğandan, Hülya Tavşancıl bu masalı 60 senedir bilen Ayyuş isimli kadından; Gülsen İyikoçak bu masala on senedir bilen Bedriye İyikoçaktan derlemişlerdir. Masallarda ana konu aynı olmakla beraber teferruat çeşitli şekillerde ifade edilmektedir. Hulisi Yetkin tarafından bu derlemeler bir araya getirilerek yeniden yazılmıştır.