Körpe dimağların istibdat fırtınasiyle kasılıp kavrulduğu yıllarda, mutlakiyet rejiminin hüküm sürdüğü devirde gençliğe verilen kıymet sıfır, Fakat ehemmiyet pek büyüktü.

Devrin hükümdarı istibdad baskısı altında bulunan enerjik gençliğin bir gün tahtını başına devireceğini biliyordu. Fizan, Taif, Magosa Kızılsultanın korkulu rüyalarının mahsulü; tehlikeli günlerinin en sadık bekçileri idi. Parlayan kıvılcımları onlar söndürür, düşünen kafaların ışıklarını zindanların karanlıkları yutardı. Sultanın emniyet ve selâmeti için Marmaranın mavi enginleri Türk gencine mezar oIurdu.

Meşrutiyet rejimi de istibdad devrinde tahayyül edildiği gibi uyuşuk ve hareketsiz bir gençlik istiyordu. Tahayyül edildiği gibi diyorum:

Çünkü Türk genci hiç bir zaman hiç bir devirde uyuşuk ve hareketsiz kalmadı. Sonsuz enerjisini daima muhafaza etti. Kanını sönmez bir kıvılcımla tutuşturdu. Doğruluğunu kabul ettiği bir fikir önünde ölüme kadar gitmekten asla çekinmedi.

Evet gençlik Meşrutiyet devrinde de ihmal edilmişti. Ve bu hal o günün, o rejimin ideolojisine temamen uygundu; çünkü meşrutiyet bir inkilâpdan ziyade bir şekil değişikliği idi. Mutlakiyetin idare makinesi esaslı surette tasfiye edilmemiş, aynı fena düşünce ile kılık değiştirerek karşımıza çıkmıştı.

Arasıra necmi âti, Ümidi istikbal, ricali âti, müstakbeli hayat, şebabı bîhemta gibi gençliğe verilen beylik unvanlar, çocuklara verilen şekerleme kabilindendi. Evet meşrutiyet rejimi de gençliğe lâyık olduğu mevkii vermedi.

Gençlik bütün dünyanın gözü önünde, ihtiyar tarihin gıbta ve takdirle nesilden nesle nakledeceği en çetin imtihanları kazandı; hayat safındaki mevkiini kılıcının kuvveti, kanının şiddeti, kafasının kudreti ile aldı.

Mektep sıralarından Çanakkale siperlerine atıldı; cihanın takdirlerini kazandı. Kurtuluş savaşına aynı heyecanla koştu? Niçin döğüştüğünü bilerek çarpıştı. Antep kalesinden Haymana ovasına, Afyon sırtlarından İzmir kıyılarına kadar memleketi bugüne kavuşturmak için koştu. En büyüğünün itimadını kazandı. Hayat safında lâyık olduğu yeri aldı.

Çünkü inkılâp davalarına midesiyle değil, kafasiyle bağlanmıştır.

Bugün Cumhuriyetin sağlam temelleri, Türk gençlerinin omuzlarına dayanıyor. Biz gençler inkılâp ateşinde eridik. Onun çelik örsünde dövüldük; yurdun dört bucağını keskin kılınçlar gibi çevirdik.

înkilâp yolunda üzerimize düşen ödevi gücümüzün bütün şiddetiyle başarmağa çalıştığımızı gören Ebedî Şefimiz, pek haklı olarak, ‘’Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sîzsiniz; siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız.”

“Ey! yükselen yeni nesil; istikbal sîzsiniz, Cumhuriyeti biz tesis ettik. Onu iylâ ve idame edecek, sizsiniz ‘’ demişlerdi.

Bütün dünyanın gözü önünde söz veriyoruz; Bu itimada lâyık olduğumuzu her vakit, her yerde isbat edeceğiz; ‘’Muhtaç olduğumuz, kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.,,

Kâzım GÜNAY