İMAM GAZALİ

Gazianteb’in ihtiyar kalesinde bir türbe var. Halk buna (İmam Gazâli) der. Kale, Gaziantep Müzesi Müdürlüğü emrine geçmeden önce, halk buraya mum adar, burada hâcet dilerdi.

İmam Gazâli, Gaziantep’te medfun değil; bu belli. Faka, İslâm dünyasının bu din ulusu, seyehati sırasında Haleb’e, Şam’a giderken, Anteb’e de uğramış, o zaman (Küçük Buhara) denen ve bir ilim ve irfan merkezi olan Anteb’in, kalesinde bir müddet kalmıştırda, bunun hatırası olarak Antepliler, bu büyük adamın ikâmetgâhını sembolik bir türbe şekline koymuş olabilirler. Bu, mühim bir problemdir; Bunun incelenmesi ve aydınlanması, Müzemiz Müdürlüğüne ve Gaziantepli aydınlara düşer.

HAMAM GAZEL

Gaziantep’in (Yazıcık) semtinde bir de (Hamam Gazel) vardı. Burası 40 basamakla inme bir yeraltı havuzuydu. Bu havuzun yanı başında birde çimecek: (Gusülhâne) vardı. Tek hücre halindeki bu çimeceğe, gusül icap eden erkekler, günün herhangi bir saatında gidip yıkanabilirlerdi. Bu kastal ve bu çimecek, kutsal sayılırdı. Çünkü, rivayete göre, Kaledeki Devletiye (İmam Gazali) ye, güsül iktiza ettiği zaman gider burada yıkanırmış. Onun için halk buraya, İmam Gazali’nin hamamı anlamına: (Hamam Gazel demişler. Buranın suyunda da hastalara şifa, diye içirirlerdi. Şimdi bu havuz da doldurulmuş ve kapatılmıştır.

KAZIMLARIN KARA DUT’U

İmam Gazâlî Hazretleri kalede oturdukları sırada, onu sevenlerle ona inanmıyan, hep onun hakkında tartışırlarmış. Rivayete göre:

Münkirler bir gün kaleye, bu ermiş’in huzuna çıkmışlar ve ondan bir keramet göstermesini istemişler. Devletli o sırada ocakta yamak pişiriyormuş. Ocakta yanmakta olan odunlardan bir köseğiyi (Ucu alevli odunu) kapmış, aşağıya fırlatmış. Köseyi havada uçarak gitmiş ve kale yakınında, kaleye 200 metre mesafedeki (Kâzımlar)’ın evinin avlasına düşmüş, yere saplanmış ve ansısın yeşermiş. Bu köseği bir dut dalı imiş.

Köseği havada giderken kaledekiler bakmışlar, bakmışlar:

  • A’mme (Ama) gediy (Gidiyor) haaaaa…

demişler. Bunun için bu köseğinin düştüğü ev çevresine (Amm’e Dairesi) demişler.

A’MME DAİRESİ

Osmanlı devrinin mahalle taksimatında bir de (Daire) teşkilhatı var idi. Bir kaç mahalle birleştirilir bir daire meydana getirilirdi. Benim çocukluğumda Antep 32 mahalle ve sekiz daireden ibaretti. Mahalle adlarının sonuna bir de (Bölük) kelimesi eklenirdi. Ben Kale altı civerındaki (A’mme) dairesinin (Kazaz Bölüğü Mahallesi)’nde 1888’de doğmuşum. (A’mme) Kur’an-ı Kerimin otuzuncu cüzünün baş sûresinin da adıdır. Bizim A’mme dairesinin adını bu süre adına bağlıyanlar da var. Bu da bir ihtimal.

KARA DUT’UN ESRARI

Benim çocukluğumda bu karadut ulu ve asırlık bir ağaçtı. Bu ağaç sayesinde Kâzımlar’da (ocak) olmuştu. Çocuğu hastalanan kadınlar uzak mahallelerden çocuklarını getirirler, Kâzımlılara avsınlatsınlar, mukaddes dut ağacının gövdesi çevresini de yedi defa tavaf ettirirlerdi. Çocukken, hastalandıkça rahmetli annem de beni bu eve götürür, bu geleneğe göre işlem yaptırırdı. Ben de dut mevsiminde bu kara duttan doya doya yirdim.

SONUÇ

Bu inanışla ve davranışlar, bâtıl bir itikad ama, ağaç sevgisi bakımından da sosyal bir önem taşır. Kaşki bütün Türkiye ormanları ağaçlarınada böyle bir kutsallık verilse de (Dokunanları çarpar!) dense de ormanlarımız insafsız ellerin tahribatından kurtulsa!...

Şakir Sabri YENER