Biri Hicrî 922, Diğeri yine Hicrî 927 tarihli, yani 446 ve 441 senelik

Gaziantep’te (Şamşıh oğlu) denen bir aile var. Bunun asıl doğrusu (Sam şeyhi oğlu) dur. Antebin 10 kilometre kuzeyinde (Sam) denilen Cennet gibi bir koy var. Bunun yakınında, dergimizin adını taşıdığı meşhur (Başpınar) varki bu derginin birinci sayısın da bu pınarın vasfı hakkında bir başmakale yazılmıştır. Bu köyün arazisi de bu pınardan sulanır.

Vaktile bu köyün tamamı bu Şamşıh oğullarına vakfedilmiş. Bunun Antep’te söylenen hikâyesi şöyledir:

Yavuz Sultan Selim Antebe geldiği zaman buradaki en şöhretli bi âlim ve mutasavvıfla görüşerek arzu etmiş. Meşhur muta savatlardan Şeyh Aüdürrabman Erzincani evlâdından olup Antep’in o zamanki ilmi ve fazlile meşhur olan Mevlânâ Muhittin Muhammed adındaki zata haber vermişler. O da Yavuzun yanına gitmiş ve görüşmüş. Konuşuk sırasında Yavuz buna sormuş:

— Hocafendi dünyanın tadı nedir?

Hoca cevap vermiş:

—Yiyip içmek, O...p, s...mak

Yavuz böyle bir büyük âlimden terbiyeye muhalif sözün su duruna hayret ve biraz da hiddet etmiş ve:

— Bu nasıl söz hocafendi? demiş. Yavuzun hiddetini gören hoca:

— Pek âlâ öyleyse sen O...p sı., ma! demiş ve hocanın bedduasına uğrıyan Yavuz Sultan Selim tam üç gün üç gece def-i hâcet edememiş. Bu halden çok muztarip olan Sultan hemen şeyhi çağırtmış ve özür dilemiş Elini öpüp duasını rica etmiş. Hoca dua edince Yavuz def'i hâcet ederek rahata kavuşmuş. Bunun üzerine bu köyü hocaya vakfetmiş.

Hikâye burada bitiyor. Eğer doğru, eğer yatan her ne ise bu büyük ve sulu köyün o zaman bu hocaya verilmesi için halkça kâfi bir sebeb. Ama belki işin realitesi bundan başkadır. Her hâlde evvelâ Yavuzun, sonra oğlu Sultan Süleymanın böyle bir köyü bu zata vermeleri boş bir şey değil. Muhakkak ki bu adam çök büyük bir adamdır. Yavuz gibi cihanı titretmiş bir. Padişahın yaptığı iş herhalde gelişi güzel bir iş değildir. Bu zatın Yavuzun bu kadar teveccühünü kazanmasının hakiki sebebi kâşki bilinse de bu sebeb bir efsane olmaktan çıksa? Zaten her efsanenin altında mutlâkâ bir hakikat saklıdır. Bu olaydaki gerçeği de meydana çıkaracak bir sahip zuhur çıksa da bizi aydınlatsa ne iyi olurdu?

Her iki vakfiyenin de başlarıda padişahların imzası demek olan tuğralar vardır. Yazılana layıktır. Satır sonraları her ferman da olduğu gibi yukarıya doğru kıvrılmış şekilde eğridir. Kâğıdı (Top kâğıdı) dediğimiz kalın kağıttır. Bu talik yazıların okunması güç olduğundan bunların birer de sülüs ve okunaklı güzel yazı ile yazdırılmış şekilleri vardır. Her dördü de sarı ve ustuvanî bir maden boru içinde dürüm gibi dürülmüş olarak saklanmaktadır. Kahve değirmenine benzeyen bu kabın üzerinde, Mekkeden gelen şerbet taslarının üzerindeki gibi nakışlar vardır ve âyetler yazılıdır. Ben bunlardan şu kelimeleri okuyabildim (Lâilâhe iilâhu Elmelik-ül Kuddus üsselâm-ül mü'min ...) bu boru kabın çok yazıkki kapağı kaybolmuş. Bunun yerine bir tenike kapak yaptırılmıştır. Buna çok yazıkki dediğimin sebebi de âyetlerin başı bu kapaktan başlaması ve bu kapağın kaybolması yüzünden yazının başlangıçta okunamamasıdır. Boru kap bir de kayış mahfaza içindedir. Bu da ustuvanîdir. Doğrusu sahipleri bu vakfiyeyi iyi saklamışlar ve bununla da bu memleketin 446 senelik asil bir ailesine mensup olduklarım isbat etmektedirler. Bu mensup oldukları aileye karşı aynı zamanda büyük bir kadirşinaslıktır. Vakıf bu gün bu aile bu vakıftan istifade edememektedirler ve kendi emeklerde yaşamaktadırlar. Bana bu vakfiyeyi veren bu aileden olan zatta bngün Gaziantebin uzun çarşısında bakallık etmektedir. İşte bu vakfiyeyi saklamak sayesindedir ki kendi ecdatlarını kaybetmektedirler.

Sultan Selim Han Aleyhürrahmetü velgufran Hazretlerinin vakfiyesi Suretidir

Sene: 922 Hicrî

Ferman-i âlişan ve tuğrây-i kîtisitan i Hakâânî oldur ki şimdiki halde iftihar-ül-meşâyıh-ilmü’ teverrıîn merhum ve mağfurün lehu Şeyh Abdürrahman Erzincâni Kuddîse Sirribunun evlad-ı zev-il ihtiramından dârende-i ferman-i aliyy-ül kadr ve Refî uşşau mefhar-ül-fudalâ-ül muhakkıyn merci ul-ulemâ-ül müdakk’vn Mevlânâ mahmut dâme fadlühu siddei saâdetbahşıma gelüp istid'a yı himmet ve inayet, eylediği ecilden ben dahi onun hakkında marâhimî cemîle-i şâhâne ve mekârim-i celile-i Pâdişâhânem zubûra getürüp Ayintâp nevâhîsinde Sam demekle tesmiye olunan karveyi mezârîden min kadîmil-eyyam ilâ yevmi fethina el-mübarek bile tasarruf olunu gelüp hudud i erbaa-i mümtâzesinde dâhil cümle-i muzâfât ve mülhakaatile hasbeten lillâh-il kerîm ve taleben lirizib îl-cesîm kendüsüne ve kendüsü biiradet il melik-il mütâl intikal ve irtibal eyledüğünden sonra nes len baade neslin ilâ en yerisallah-ül arda ve men aleyhâ işbu sene isna ve işrîn ve tisa'mie zilhiccesinin beşinci günüde ki yevm-el isneyn vakf-ı sahihi şerî eyleyüp eline hükm-ü cihanmutaa-i lazim- ül-ittihaımı verdim ve buyurdum ki ba'delyem bıtarîk-il vakfiye tilhassa taht-i yedinde olup karye-i mezbûreyi tasarruf kılup de devami devlet-i ebed peyvendim duasına iştigal göstere olbapda benüm evlad-i hilâfetmenâb ve ensabi saadetintisab ve vüzera i izâm ve ümera i fibâm ve baki erkân i devlet ve ayân-i memleket ve sair huddâm-i encüm ihtişamımdan ve gayri halkdan muhassalen hiç ferd i âferîdeden kâinen men kâne bivechin min-el-vücûh ve sebe ben min-el-esbâb mâni ve dâf’i olmıya ve dahi ve taarruz kılmaya ve her kim tağyir ve tâtîl ve yâ tahvîl ve tebdil etmek istiyo fein nemâ ismuhû alellezîoe yübeddilû nehû silkine münselik olanlardan olub inidallab melûm ve muâteb olalar ve şöyle bilalar ve bu hükm-î muhkem i âlemârâmı tugrây-i kişverküşâyimle muhallâ ve mücellâ görenler mazmunu meyûnun muhakkak ve fahvây i hümâyûnun musaddak bilübitimâdi tâm kılalar Cerâ zâlike ve hurrir-el-emr-ül-âlî-yevm el isneyn-il hâmisi i min şehr-i Zilhiccetilmübârek liseneti isna ve işrîn ve tisimie.

922

Buyurdum ki

Bu vakfiyenin alt kenarında da şu ibare yazılıdır:

Mütevelli-i vakfı karyei Sam

Sam Şeyhi zade elhâc

Kasım Efendi

Vakfiyenin arkasında da şu ibare yazılıdır:

Evkaf ceridesine kayd şüd Ayıntab

Sultan Süleyman Han tâbe serâh hazretlerinin mukarrernamesi suretidir

Sene: 927 Hicrî

İftihâr ül-ümerâ-il-kiram muhtâr ül-küberâ-il-fihâm zülkadri ve lihtiram Ayıntap Sancağı Beyidâ me ızzühu ve mefhar-ül-kudat-i velhükkâm mâden-il-fadl-ı velikrâm refî-i hümayunum vasıl olucak malum ola ki merhum babam Sultan Selim Han Aleyhir rahmetü velgufran kutb-ul-ârifîn Umdetülvasılîn merhum ve mağfurün leb Şeyh Abdürrabman Erzincan'ıkuddise sirruhunun evlâdından işbn dârende-i ferman-i vacib-ül-kabul vel’ız’iân kudvetülulemâ-il-mütebahhirîn üsvetülfudala il-müteverri -în elraanzur-u bienzar-i inâyâtil melikissamed mevlanâ Muhammed dâme tevfîkubu ye vakfeyle düğü Sam nam karyeye hariçten kimesne dahl ve taaddi etmek bâbında dergâh-ı merahîmbahımdan hükmi şerîf-i cihanmutaaım taleb olunmağın buyurdum ki hükm-i şerîf-i vâcib-ül ittibaım ile vardık da karye-i mezbure hususunda müşârün ileyh merhum babam tâbe serâh verdüğü vakıfnâme-i şerîf ve benüm erzâni kılduğum mukarrer name i hümayunuma nazar edüp göresiz dahi anların mucebiyle amel edüb zikrolunan karyenin âmme i hukuk-u şeriyye ve kâffe-i rusnm i urfiyyesine ve bir nesnesine sancağı cânibinden ve subaylardan ve sair Sipâhîlerden ve ümenâdan ve ummâlden ve gayriden hiç ihdâ kâinen men kân bivechin min-elvücûh dahi ve taarruz ettirmeyüp min cemî i'vücuh serbist ve maktu-ul-kadem ve merfu-ul-kalem mumaileyhe tasarruf ettüresüz dahletmek istiyenleri dahi men ve def edesüz men ile memnû olmayub ziyade inad edenleri ismi ve resmi ile yazub degâh-i muallame bildüresüz ve eğer şimdileri Müşarünileyhe ait ve râci olan hukuk ve rüsûmdan kimesne nesne dahi almış ise ki ne mikdâr olunduğu sabit ve zâhir ola her kimden müteveccih o lurise hükmedüb giru-î kusûrzâhir edesiniz alıvermeyinç olmayasız şöyle bilessiz ve bâdennazar bu bükm-i hümâyûnumu mumaileyhin elinde ibka edüb alâmet-i şerîfeme itimad kılasız tahrîren fî evâil-i Muharrem sene seb’a ve işrîn ve tis’a mie 927.

Bimakam-i Kustantaniyye

Yine bu vakıfnamenin de alt ve sağ kenarında eğri ve sülüs bir yazı ile şu ibare yazılıdır.

(Mütevelli-i vakf-ı karyei Sam Sam Şeyhi Zâde elhac

Kasım Efendi

Vakıfnamenin arkasında da yine sülüs yazı ile şu ibare yazılıdır: Evkaf ceridesine kayd şüd Ayıntab