Darlık fukarayı sokuyorken bin ezâye,

Zenginlerimiz verdi gönül zevkisafâye.

Bir yanda aciz sesleri inletti zemini,

Bir yanda da saz nağmesi yükseldi semaye.

Tüccar yüze yüz kâra kanaât edemezken,

Yoksul yabana uğrayarak düştü çerâye. ([1])

Sabit gelir’in keyfi bozuk rengi uçuktur,

Döndürdü gıdasızlık onun kaddini yâye.

Bakkalla kasap vermez aman, eylemez insaf,

Devlet ne kadar tedbir alup olsa da saye.

Yüklendi geçim sıkleti bir dağ gibi bağra,

Dünyadeki asûde hayat kaldı gmâye.

Lahmacun ile baklavanın ismi anılmaz

Şakir Hoca der: Hasretim ol mahilikaye.

Rahmet fukaraye acı memurlara yarap,

(Emrak) la (Yener) ah ederek geldi düaye.

YENER - EMRAK


[1] Çera: otlamak