İnkılâpları yaratan ve yaşatan, ideal hayatın temellerini ku­ran unsurların başında tiyatro sanatı bulunmaktadır. Memleketi­miz gençliği, Halkevimizin aşıladığı ruh, gösterdiği sıcak ilgi ile temsil hareketlerinde gereken hızı almış bulunuyor, Gençliğin her alandaki isteklerini saygı ile karşılıyan evimiz, aldığı isabetli önlemlerle onu, fikir ve sanat cereyanlarından olduğu kadar sahne hayatının ışıklarından da nurlan- dırmıya çalışmaktadır.

İşte bu düşünce iledir ki evimizin aydın gençleri (para) piyesini temsil için şiddetli bir arzu göstermişlerdi. Lakin bu piyes evimiz için Kabul edilmiş olan listede mevcut değildi. Sahneye konulması için genel sekreterlikten müsade alınması lazımdı.

Halkevimiz gençliğin üzerinde önemle durduğu bu emeli gerçekleştirmek için icap eden mezuniyeti aldı, ve bu piyes, geçen hafta üstün başarılarla üç gece oynandı, Bu hafta oynanan (Zoraki tabip) de iki gece oynandı. Bu da muvaffakiyetle temsil edildi. Bunlardan evvel temsil edilmiş olan “Erkek güzeli,, ile diğer temsillerde de büyük başarı elde edilmişti.

Bütün bu temsillerde aldıkları vazifeleri her türlü takdirin üstünde olarak başaran bu gençleri evimiz namına tebrik etmeyi vicdan borcu biliyorum.

En şerefli ödevleri yüklenerek en büyük memleket ihtiyaçlarını karşılamakta bulunan bu çocuklar, ne kadar övünerek göğüs kabartsalar azdır. Eğlencelerin en faydalısı olan tiyatronun adetler görenekler ve yanlış kaanatler üzerinde yarattığı tesirde çok büyüktür. Çünkü içtiruyat bakımından yaptığı hizmetlerle hayatı harelet halinde göstermesi ve heyecanı şahlandırması itibariyle insanlara döktürdüğü göz yaşıyla kitap ve gazetelerden çok üstündür. “para” piyesi ayrıca bu bakımdan da tam zamanında teslim edilmiş bir piyes olmuştur.

Şimdi bir de geçmişe göz fırlatalım:

Cumhuriyet hükümeti kuruluncaya kadar tiyatro demek, bir facianın bir yokluk ve sızlanışın hikayesinden başka bir şey değildi.

Bizde sahne hayatının ilk müjdecisi Namık Kemaldir.

Ölürsem görmeden millet ümmid ettiğim feyzi yazılsın sen ki kabrimde vatan mahsun, ben mahsun. diye istibdat devrinin acılarını inliyen Namık Kemal, sağlığında milletini ülküye erdirecek ümid güneşini sahne hayatının fışkırtacağı ışıklarda aramış, ve son teselli perdesini “vatan” piyesini oynayan aktörlerin yurt sevgisi ile titreyen seslerinde bulmuştu.

Bir gece bu seslerle beraber göklere yükselen alkışlar arasında çalkanan Allah muradınızı versin! sözlerinden kuşkulanan jurnalcılar bu cümleden Sultan Muradın tahta çıkarılmasını istemek manasını çıkarmışlar ve o gecenin sabahında tiyatro binasını yıkdırmıya ve Kemali hayatının mezarı olan sürgün yerine attırmıya muvaffak olmuşlardı. Bu andan itibaren Kemal için ülkü ışıkları kararmış, kalbini kanatan, ruhu­nu kemiren olaylar bir üzüntü ve inilti silsilesi halinde onu hasretten hasrete sürüklemişti.

Meşrutiyet devrinde sahneye çıkan Türk kadınları pek çok engellerle karşılaştı, ve tabiî yine hiç bir iş görülemedi. Bugün her sahada yeşeren inkılâbımızla tiyatronun eski asık çehresi gülümsemeye milletimizin açılan talihi ile sahne şansıda açılmaya başlanmıştır.

Ebedî Şef Atatürk Darülbedayi heyeti ile ilk temaslarında Türk kadını sahneye çıkmadıkça tiyatrodan beklenen gelişmenin mümkün olmayacağını söylemişti. Bugün Halkevi sahnesinin bel kemiğini teşkil eden Türk kadınlarının ahneden yükselen sesi buradan en tesirli şekilde hayatı idare eden kanunları haykırmakta ve “tiyatro bir aynadır, onunla temas eden kendini görür” sözünün doğruluğunu isbat etmelktedir. Bende sözlerime gençliğe hitaben şu sözlerle son vereceğim.

Ey Türk genci, şeref seni bekliyor, sen ki geleceğin güçlü bir aile kurucusu olacaksın geçmişe bağlı kalma. Yaşamak kara alın yazısı değildir. Bizi altında ezen bir yükte değil. Yaşamak, kendimizde eskiyen çürümeye yüz tutan bir şeyi atmak demektir. Yaşamak, fırtınaların, kasırgaların kaynaştığı bir savaşlar alemidir.

Hiç fırtına, kasırga , yağmur ve bora görmeyen körpe bir fidandan başını öğünçle göklere kaldıran büyük bir çınar ağacımeydana gelir mi? Hiç dışarının kini, kıskançlığı, kötülüğü olmazsa içinizde fazilet canlanabilir mi? sıska tabiatları öldüren zehir dinçler ve dayanıklılar için kuvvettir.

Muhitından mütessir olmaya değil muhitında tesirler yaratmaya çalış, hedef ve şeref seni bekliyor korkma yılma!. Vazifen seni bekliyor!.

Yazan: Sabri GÜZEL