Sayın Bayanlar, Baylar,

İlk Dil kurultayı bundan on bir yıl önce İstanbulda Dolmabahçe sarayında yapılmıştı. Onbirinci yıldönümünü kutlamak için toplandığımız Dil bayramının önemini kısaca anlatmaklığıma müsaadenizi rica edeceğim.

Önce bir noktayı arzetmekliğime müsaadenizi rica edeceğim ki, inkılâp hayatındaki bütün olaylar kendilerinden evvel vukua gelen hadiselerle ilgili bulunurlar. Binaenaleyh dil inkılâbımız üzerinde de daha evvelki hadiselerin tesiri olduğunda hiç şüphe yoktu. Osmanlı imparatorluğu Türkün ana dilinden faydalanmasına imkân vermemişti. Bunun sebebi Halkla devlet arasında olan anlaşamamazlıktı. Devlet halkı böcek sayarak okuduğunu kolayca anlamasını istemiyor, halk ta çok az bir kısmın ancak anlayabileceği bu acayip yazı dilini benimsemediği gibi, öz dilini yani kendinin kullanmakta olduğu esas dili bu acayip dile uydurmaktan sakınıyor ve çekini) ordu. Fakat bu sakınma ve çekinme işinin âna dili kurtarmak bakımından ora iyiliği dokunmuştur. Eğer halk o acayip yazı dilini benımsemiye uğraşsâydi anadilin bugünkü izlerini kolayca bulamıyacaktık. Cumhuriyet hükümeti halkın bilgisizliği üzerine kurulan İmparatorluğun temellerini yıkmıştı. Bundan onbir yıl. önce:, Türkün ulusal varlığını her yönden sağlamlaştırmak için tedbirler almış olan Atatürk o vatlığı kültür ve dil alanında da sağlamlaştırmak istiyerek Türkün her dilden zengin, yüksek temiz dilini yabancı dil hücumunun zararlarından kurtarmak için milleti ve milletin bilginlerini bu uğurda savaşa çağırdı.bâzı türem ve türemeleri bırakmak, onların yerine en doğrusu olup unutulmuş olanlarını koymak gerekiyordu. Bu uğurda usanmadan uğraşmak gerekiyordu. Günden güne duru dilimizin öz kaynaklarına kavuşarak zengine anadilile konuşmıya başladık. Türkün ve Türklüğün temelinden fışkıran kelimeler dilimize yerleşiyor, Ve yabancı kelimeleri kovuyor, yavaş yavaş bütün dil âlemini kekrelikten sıyrılmış bir ahenk ve düzen kaplıyordu. Bu öz dilin kendi diline uyduğunu gören halk ta kalbini açıyor, onda aşırı bir okuma yazma aşkı canlanıyordu.

Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasının bir sebebi de bud il ayrılığı olduğunda hiç şühe edilemez. Halka sesini ve düşüncesini duyurmasını bilmiyen ve en büyük gücün halkta bulunduğunu bilmiyerek halkı kendi alanında dermansız bırakmıya çalışanlar ondan bir fayda bekliyemezlerdi. Dil birliği bir milletin en kuvvetli varlığıdır. Her hangi bir yığını içinden yıkmak için onun diline ayrılık sokmak yetişir.dile sokulan yabanı kelimeler, biz zamanlar yani Lozandan evvelki kapitülasyonların oynadığı roller tamaile oynayorlardı. Hele o yabancı dillere ai tolan kurallar bu kapitülasyonları perçinlmişti, Az zamandan beri vaki olan uğraşmalar dilimizin güzellik ve zenginliğini ortaya koymuştu. Büyük bir ulus olan Türkün tarihi gibi dilinin de büyük ve geniş olması gayet tabii bir şeydir. Hatta öztürk dili kendi öz cevherlerini başka uluslara da bağışlamak cömertliğinde bulunmuştur. Dillerde uluslarla birlikte doğar, büyür, geniler veya daralır. Bir ulusun sosyallıkla ne kadar ileri gitmiş olduğunu anlamak için onun diline bakıvermek yetişir. Bu şaşmaz bir ölçüdür. Türk ulusunun eski çağlarda ne büyük bir sosyallık geçirmiş olduğunu eski dil hatıralarından anlıyabiliriz. Başka bir ifade ile dille İl biribirinden ayrılmaz demek çok doğru biz söz olur. Işte bundan ötürü Osmanlı türkçesi de OSmanlı Türkiyesi gibi idi. Osmanlı Türkiyesinde nasıl yabancılar iş başına geçerek Türkleri geriletmişlerse OSmanlı Türkçesin de de yabancı sözler yabancı konular ana Türkçeyi geride bırakmıştı. Bugün güzel dilimizin dillerin enc ana yakını olduğuna bütün dünya dil bilginleri inanmaktadır. Ve bugün o acayip dille konuşan soydaşlarımızın haline acıyoruz. Ve geriye dönüp bakmıya bile dayanamıyoruz. Işte bu hale sebebiyet veren şey öz dile giren Arapça ve Farsça kelimelerle onların dilimizde oynadığı türem ve türeme rolları idi. Halbuki dilimiz hiç bir yabancı dile ihtiyaç göstermiyecek derecede zengin ve güzeldir.

Türk dilini çok iyi tetkik eden bir müsteşrik: (Türk dili mükemmel bir akademinin tetkikinden geçmiş gibidir) demitir. Dil inkılâbından meydana gelen faydalar şu olacaktır:

(1) Türk dilini eksiksiz bir ifade vasıtası haline getirmek. (2) Türkçemizi muasır medeniyetin önümüze koyduğu bütün ihtiyaçları karşılıyacak bir üstünlüğe erdirmek. (3) Münevverlerle halkımız arasındaki ikiliği kaldırmak. (4) Türk dilini bütün dillere üstün ve yüksek tutan Türk; yabancı dillerle ibadet yapmayı, bırakaıak Tanrısına öz dilile yalvarmak,

İşte bu karara varıldıktan sonra bütün memlekette Ezan Türkçe okunmıya ve Hutbe Türkçe verilmiye başlamıştır.

Sayın hemşerilerim:

Dil inkılâbının yaratacağı faydalara ve onun kıymet biçilmez neticelerine inanıyoruz. Biz her güçlüğü yenen inkılâp yollarınıda sıçrıyan, şahlanan ismet İnönü ordusuyoz. İşte biz bugün bu maksatla yaptığımız törene. Millî Şefimizin yüksek varlığına bir daha bağlılık göstererek ve ona karşı gönülden tazimlerimizi tekrarhyarak başlıyoruz. Şimdi size Tevfik Fıkretin (Asker geçerken) manzumesi ile (Ömer Bedrettin)in (Asker dönüşü) şiirini okuyarak Osmanlıca ile Türkçe arasında bir benzetme yapmak İstiyorum, şimdi okuyunca göreceksiniz ki Fikretin meşhur olan (Asker geçerken) şiirinde Türkçe kelimeler çok ötürü de şiirin zevkine varılamıyacağı şüphesizdi, öz Türkçe olarak yazılmıştır, ve bunu herkes anlıyabilir.

Asker Geçerken

Nakkare önde bir müteharrik cebel gibi

Geçmekte zivekarı tarap meykibi zafer

Sancak o rengi al ile fecri ezel gibi

Ferki mehabetinde saçar mevce, mevce fer.

Herkes büyük küçük birikir rehgüzarına

Bir incizabı ruh ile pür şevki ihtiram,

Gözler dalar güzarişi salvat medarına

İsar eder kudumuna her nazra bir selâm.

Durmaz yürür ketibei ruhşanı mefharet.

Her lâhza bir nümayişi handanı mefharet ,

Yüzlerde, süngülerde, kılıçlarda berk urur.

Kalmaz günüde geçtiği yerlerde hissi şân,

Bazan durur selâmına bir kışla nâgihan

Bir seyfi amirane parıldar selâm dur.

Tevfik Fikret

Asker dönüşü

Hasretle çıkıyorken dağdan yokuş yukarı,

O açık alnı çekme sılanın rüzgârından

Bak kurtulan yurdunun taşları, toprakları,

Ayağımı öpüyor yırtık çarıklarından.

Esirgeme hemşehrim barut kokan göğsünü

Şu buğday kokan toprak dolsun ciğerlerine

Ak saçlı anactğm bekliyorken bu günü

Kaç kerre dua için el açtı tan yerine.

Kopmuş çolak kolunla, uzamış saçlarınla

Al mintana damlıyan şu sevinç yaşlarınla

Seni tanıyamazsa nur topu yavrun Mehmet.

Şu başları dumanlı dağlar tanırlar elbet.

Gün sökerken üstünde başaktan bir denizin

Dönüyor evlerine döğenden dönen kızlar,

Bütün seni bekliyor gökte saklı yıldızlar

Sevin koç yiğit sevin, göründü köyceğizin.

Çanta bağlı sırtını şu mağrur taşa yasla

Şen zafer türküleri çağlasın gür sesinde

Geçmişi hatırlatan çamdan oyulmuş tasla.

Kana, kana bir su iç sılanın çeşmesinden.

Ömer Bedredttin

Hatip bu üç şiiri okuduktan sonra Tevfik Fıkretin şiiriyle diğer iki şiir (yani Ömer Bedrettinin şiiri ve Dadal oğlunun koşması) arasında mukayeseler yaparak gerek Ömer Bedrettinin asker dönüşü ve gerekse Dadal oğlunun koşmasının üstünlüğünü isbat etmiştir. Sabri Güzel sözlerini bitirdikten sonra dil inkılâbı hakkında yazmış olduğu aşağıdaki manzumesini okuyarak sözü Fethi Duyara terketmiştir.

Dil İnkılâbı

İşte şen dilimizin aydınlığı göründü

Çünki duygusunun öz kılığına büründü.

Bilmiyenlerin böcek sayıldığı günlerde

Nerdeydi Türk dilini anlayıp yazan nerde.

Bugün yürekten bir ses gürlüyor bütün soya

O sesten hız alıyor Türk dili doya doya.

Kurulunca onbir yıl önce büyük kurultay

Başladı dil ordusu söküne alay alay.

İlk dil kurultayıyla dile temel atıldı

Arapçaya, Farsçaya karşı savaş açıldı.

Nekadar borçlanmıştık bu yabancı dillere

Her dili doyurmuşken öz dilden vere vere

Düşman tabyalarını bulduk bu savaşta da

Baş kaldıramaz oldu yabancı dil bir daha.

Ellerdeki tüfekler Türk dilinin kökleri

Eklentiler kurşundur koşacağız ileri.

Yaşa ey Millî başkan büyük dil bilgin başkan

Sana borç heceliyor damarda dolaşan kan.

Ey inkil ap yolunda koşan yurt çocukları

İlham kaynağınızda bir eşsiz dil pınarı

Yadırğılar atıldı öz dilden uzaklaıa

Yabancı dil ordusu tutuldu tuzaklara.

Türk dilinin göğünde güneşler yaratıldı

Karanlıklar, güçlükler geçmişlere katıldı.

Sabri GÜZEL