Sayın Yurttaşlarım,

Bugün dil inkılâbımızın 13 ncü yıl dönüm günüdür, yani öz dilimizi düzenlemek için 13 yıl önce bugün kurultay toplanmıştı. Dil bayramınız kutlu olsun.. Dil inkilabımızı gerektiren sebepleri anlatatmadan önce bir noktaya işaret etmekliğime müsaadenizi rica edeceğim: Dil inkılabını yapmağa bizi icbar eden sebepleri anlatmadan önce işaret edeceğim nokta şudur: Her inkilap ve içtimai hayattaki her olay kendisinden önceki olaylarla herhalde ilgilidir. Hatta her olay kendisinden evvelki olayın neticesidir. Bunu bîr misal ile izah edeceğim: Edebi tanzimatı icabbettiren siyasi tanzimattır. Siyasi tanzimat ise, o zamanki idarede husule gelen hercümerç ile her şeyimizde münevverlerimizin duyduğu islahat ihtiyacının neticesidir. Garbın yükselişi karşısında her şeyimizi yenileştirmek gerekiyordu.Fakat tanzimat inkilabı tamamiyle taklidi inkilâp olduğu için ve tatbikatında hatalar yapıldığı için başarı ile neticelenememişti. Bu inkilap fikir, inkılabını takip etmediği yani halkı okutma esası üzerine kurulmadığı için gereken neticeyi yaratamadık. Meşrutiyet inkilabı da koyu bir istidadı takip etmişti. Şimdi bahsimize gelelim: Dil inkilâbının sebebi dildeki ikilikti, halk dili yazı dilinden bambaşka bir dildi. Fakat halk dilini bu dile uyduramıyor, ve onu benimsemiyordu. Bereket versin ki bu anlaşmazlık ve benimsemezliçrin öz dilin korunması bakımından ona zararı değil belki menfaatı olmuştu. Eğer onu benimsemeye çalışsaydık bugün ana dilin izlerini bulmakta çok güçlük çekecektik. Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasının bir sebebi de dildeki hu ikilikti. Münevverler halkı böcek sayıyorlardı, halkı böcek sayan tabii ondan faydalanamazdı, halbuki en büyük kudret halkta idi, fakat devlet arasında müthiş bir uçurum vardı. Halbuki en kuvvetli dilin halk dili olması gerekti, içerisinde ayrılık bulunan bir dil bir milleti içinden yıkmağa yetiştirdi. Dile girmiş olan yabancı kelimeler eğer ait oldukları dilin kaideleri ile beraber girmişlerse bu hal tamamile kapitülasyon demekti. Kunu dille il birbirinden ayrılamaz diye izah etmek mümkündür. Bir toprak nasıl ordu ile muhafaza olunursa milletin manevî varlığıda temiz bir dille korunabilir. Ordunun erleri nasıl ki Türk erleri ise, dilin kelimeleri de öz Türkçe kelimeler; kuralları dâ türkçe kurallar olmalıdır. Sözün kısası dillerde uluslarla birlikte yükselir alçalır, bir ulusun sosyallıkta ne kadar ileri gittiğini anlamak için onun dilinin geçirmiş olduğu safhalara bakıvermek yetişir. Şimdi bir mesele daha çıkıyor: Acaba yabancı kelimelerin dilimize girmesi dilimizin yetersizliği yüzünden mi idi? Şüphesizki hayır. Büyük bir millet olan ve eski çağlarda büyük bir medeniyet geçirmiş olan Türkün tarihi gibi dilininde büyük olması gayet tabii bir şeydir. Hatta bir zamanlar dilimiz kendi öz cevherlerini yabancı uluslara bağışlamak cömertliğinde de bulunmuştur. Fakat sonraları Osmanlı Türkçesi de Osmanlı Türkiyesi gibi olmuştur. Türkleri geride bırakan yabancılar gibi türkçe kelimelerde yabancı sözlerden geri kalmışlardı. Hâlbuki bu gün güzel dilimizin bütün dillerin en cana yakını olfugunda bütün dünya dil bilgileri ittifak etmektedirler. Dilimizin acayip bir şekil almasının bir sebebide dilimize girmiş olan arapça, farsça kelimelerin oynadığı (Türeme) rolleridir, sonra şurası da şüphe götüremezki esasen bir birlerile akrabalıkları bulunan bütün dillerin doğduğu yer insanların ve insan medeniyetinin olduğu gibi (Orta Asya) dır. Akınlardan sonra osmanlı adı gibi bir de osmanlıca meydana geldi. Bu dil ulema kuvvetinin medresenin dili oldu. Halkı isyanlara sürükliyen, hükkere müşkül kı gibi bir de ün diulema kuvvetinin medresenin dili oldu. Halkı isyanlara sürükliyen, hüknlı adı gibi bir de ün dikere müşkül kı gibi bir de ün diulema kuvvetinin medresenin dili oldu. Halkı isyanlara sürükliyen, hüknlı adı gibi bir de ün dikere müşkül kı gibi bir de ün diulema kuvvetinin medresenin dili oldu. Halkı isyanlara sürükliyen, hüknlı adı gibi bir de ün dikere müşkül kı gibi bir de ün diulema kuvvetinin medresenin dili oldu. Halkı isyanlara sürükliyen, hüknlı adı gibi bir de ün dikere müşkül kı gibi bir de ün diulema kuvvetinin medresenin dili oldu. Halkı isyanlara sürükliyen, hüknlı adı gibi bir de ün dikere müşkül kı gibi bir de ün diulema kuvvetinin medresenin dili oldu. Halkı isyanlara sürükliyen, hüknlı adı gibi bir de ün dikere müşkül kı gibi bir de ün diulema kuvvetinin medresenin dili oldu. Halkı isyanlara sürükliyen, hüknlı adı gibi bir de ün diûmeti müşkül mevkiye sokan korkunç bir kuvvetin dili oldu. Bu dil kafeslerin göz duvarların kulak olduğu bir çağda koyu bir istibdadın konuştuğu bir dil olmuştu. Bugün meydana gelen dil yepyeni bir dildir. Kaleminden danılıyan kandan kurtuluş doğan, kızıl çağlayan olup düşmanı kana boğan Atatürk’ün dilidir. Bu gün meydana gelen dil göğsünde milletin talii hızla çarpan, çelik zenberek göğsü yeni bir tarih açan Atatürkün kurduğu dildir. Bugün düzenlenen dil harp ve sulh zaferlerinin kahramanı olan temkinli idaresile devlet gemisini selâmet sahiline eriştiren İNÖNÜ’nün ve İnönü çocuklarının dilidir. Her köşesinde bir bahar hayatı fışkıran, her doğup öleninde istiklâl sevdası coşan halkın dilidir. Saltanat tacını deviren çelik kolun coşkun şah damarları olan ulusun dilidir. Atatürkün İzmir zaferinin ferdasında ( memlekette maarif vekile olarak çalışmak isterim) demesi bu meseleye ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Halbuki halkın okuması için ne harfimiz ne de diliiz müsait değildi. Cumhuriyet hükümeti fikir inkilâbına esas olmak üzere once harf inkilabını yaptı. 1928 de evvela rakamlar değiştirildi. Ve millet meclisi bir millî alfabenin kabulunu ileri sürdü Maarif vekilliği de bu husus için bir encümen teşkil etti. Atatürk 1928 de (arkadaşlar bizim ahenkte zengin dilimiz yeni türk harflerile kendini gösterecektir) diye başlıyan meşhur nutkunu irat etti. Bu nutuk milletimizin kafasıyla, yazısıyla bütün alemimede niyetin yanında olduğunu gösterecektir) cümlesile sona eriyordu. Ertesi gün devlet reisi baş muallim oldu. Her sınıf halk yeni harflerle okuyup yazmaya başladı. Büyük zafer bayramının yıldönümü arefesinde 29 Ağustos 1928’de dolma bahçe sarayında toplanan Kurultay yeni harflerin kabülüne karar Verdi. Dil kurulu her sene çalışmalarını ilerletmektedir. Yakın bir gelecekte bütün dillerden üstün olan dilimiz noksansız bir gelişme ile parlayacak ve yeni nesle eksiksiz bir kültür dili olduğunu gösterecektir.

Yazan: Sabri Güzel