Antep, geçmişte, idari teşkilât bakımından, kâh kaza, kâh Sancak olmuştur. Sancaklar, Kaymakamlıkların üstüdür. Bunun en büyük Mülkiye âmirine: (Mutasarrıf) denir. Mutasarrıf Validen emir alır, Kaymakamlara da emir verirdi. Bir de (Müstakil Sancak) vardı. Bu sancaklar da vilâyetle değil de, doğrudan Hükümet merkezile, yani dahiliye Vekâletile muhabere ederlerdi. İşte Gaziantep, işgalden kurtulduktan sonra, yani 25 Aralık 1921 de, bir (Müstakil Sancak)tı. Onun için 8 Şubat 1338 (1922) de, Gaziantep’te ilk sayısı çıkan siyasi bir gazetenin adına da (Gazisancak) dendi ve pek manâlı bir ad oldu.

Bu gazetenin ilk sayfasının en başında: Sayı rakamı, gazetenin çıktığı gün adı, Hicrî ve Rumî tarihler bir satır halinde yazılıdır. Bu satırın altında boydan boya bir çizgi var. Bu çizginin altında şu denişmez yazılar okunur:

(GAZİSANCAK)

Müdir-i Mes’ul:

Her türlü müracaat müracaat Müdir-i

Mes’ul namına olmalıdır.

İdarehane:

Gaziantep Karagöz caddesinde

Daire-i Mahsusa

Aylığı sekiz, nüshası bir kuruştur.

Günü geçmiş nüshalar yüz paradır.

Sahib-i İmtiyaz:

Gazetemizin mesleki dahilinde yazılara sütunlarımız açıktır.

Evrak-ı vâride derç edilsin edilmesin iade olunmaz

Şimdiki Pazartesi ve Perşembe günleri çıkar.

“Müdafaa-i Hukuk-ı Milliyyenin naşir-i efkârı Halk gazetesidir”

Gazetenin 40 ıncı sayısının 176 ıncı sayısına kadar olan her nüshasının başında, yukarıki yazılardan sonra hemşehrimiz İshak Rafet Bey’in şu beyti ar:

“Hamdolsun Sancağı koymadık çamurda, Tam altı bin kurban verdik bu uğurda.”

Gazetenin Sahib-i imtıyazı: Ferit. (Hey’et-i Merkeziye Reisi.) Müdir-i Mesulü: 1-39 sayılarınki: Mehmet Sabri. (Güzelbeyoğlu.) 40-176 sayılarınınki de Abd-ül-Hak Hamid. (Dr. Hamit Uras.) Dizildiği ve basıldığı yer ise: Gaziantep: Karagöz Caddesindeki Havadis Matbaası)dır. Bu matbaa, Rahmetli Attar oğlu Rüştü efendi (Rüştü Atalar)nindi. Gazetelerin eb’adı denişiktir: 31x47, 25x41, 20x30

Gazisancak gazetesinin elimizdeki koleksiyonunun son sayısının tarihi: 27 Teşrin-i evvel (Ekim) 1340 (1924)’tir. Buna nazaran koleksiyon mevcudunun 285 adet olması icap eder ama, arada: 101, 277, 278, 279, 280, 281, 282, 283, 284 sayılı 9 nüsha mevcut olmadığı için, hepisi 276 nüshadır. Bu gazete 285 sayıdan sonra çıkmaya devam etmiş midir? Yoksa hepisi bu kadar mıdır? Bunu tesbit edemedim.

Gazete, 176 ıncı sayıdan sonra Mesul Müdür adı yazılmadığı için bunun da kim olduğunu bilemedim.

Gazetenin belli bir başyazarı yoktur. Sabri beyin idare ettiği 39 sayısının başmakaleleri, çok kere kendi tarafından yazılmıştır. Bazılarını da Ali Cenani Bey yazmıştır. 40’tan başlıyan beşyazılarda ya imzaların ilk harfi yazılı; ya da üç yıldız var. Bazılarında da açık isimler vardır.

Gazetede, bazı devlet büyüklüklerinin ve hükümet erkanının muhtelif telgrafları, mesajları, beyanatları; Şeyh Sunusî’nin, Ziya Gökalp’ın da birere yazıları var. Bunlardan başka: Gaziantep Mensupları M. Şahin, Kılıç Ali ile o zaman Gaziantep’teki kalem sahiplerinden Ömer Asım (Aksoy), Zeki (Savcı), Ekrem Cenani (halen Gaziantep Mebusu), Ahmet Muhtar (Göğüş), İshak Rafet (Işıtman), Hikmet Turhan (Dağlıoğlu), Asaf Talat (Gaziantebin o zamanki Mutasarrıfı), Şahabettin (Gaziantep Sıhhiye Müdürü), Şükrü (Sultani Müdürü), Musa Kazım (Sultani Türkçe Muallimi), Celalettin (Sultani Muallimlerinden), Kazım Neşat (Sultanî Muallimlerinden), Fazlı (Danışman), Muallim Hasan Tahsin, Demircioğlu, Hurşid Enver, Mahmut Ragıp, Rüştü (Atalar), Said Sabit, Said (Toprak), Şakir Sabri (Yener) gibi zatların manzum, mensur, ciddî, mizahı çeşitli konularda yazıları vardır.

Mizah yazarları, (müstear) adlar veya remziler kullanılmakta. Mesela Rüştü Hoca: (Nişter), Dervişoğlu Sait Hoca: (Keçe Kepenek), Zeki Savcı: (Şehit. Zeki bey, ciddi yazılarında da Şehid imzasını yazar.) Kâzım Neşat (Seviç Kaan), Şakir Sabri Sebri (Şeşper) mütear imzalarla yazmışlardır. Bunlar özadlarını bildiklerimdir. Özadlarını bilmediğim mizah muhabirrleri de şunlardır: Nasreddin, Arı, Bomba, Muallim, Çiftçi Falcı, Rüzgâr, Bedri, İncili Çavuş, Üç Yıldız, Metelik Nanay, İt Ürütmez.

Gazisancak’taki ciddî ve mizahî yazıların hepisi biri birinden güzel, hepisi de on bir ay harpten sonra yer ile bir olmuş ve bir sene de işgal altında inlemiş bir şehrin dertlerini dile getiren edebî ve ateşli yazılardır. Şimdi mizahî yazılardan bir örnek alalım:

TEBERRUDAN KARŞILIK

“Meclis-i Umumi bu seneki Maarif Bütçesini tevzin (Denkleştirmek) ve Muallimîn maaşatına sarfedilmek üzere varidar ksımına, hibe ve teberruden ibaret bilmem kaç milyon kuruşluk karşılık koymuştu. Dün bir muhabirimiz şöyle bir muhavereye (Konuşuka) kulak misafiri olmuştur:

- Nasıl, Maarife hibe ve teberru vuku buluyor mu?

Muallim- Evet, üç aydır.

- Nerelerden?

Muallim- Biz maaşları teberru ettik”

Bu fıkra, o zaman üç aydan beri aylık alamayan feragatkâr irfan ordusu komutanlarının maaşlarını, hibe ve teberru gibi hayalî ve sudan bir karşılık koya cahil Meclis-i Umumi üyeleri zihniyetile ne güzel bir alay, değil mi?

Yarı şaka, yarı ciddi şu yazıyı da alalım:

“GAZETEMİZİN MESLEKİ”

Ayda sekiz defa çıkar,

Cehaleti, zulmü yıkar,

Hak sözüle canlar sıkar,

Gazisancak yamandır ha!

“Korman!” dersem yalandır ha!

Renksiz insanları boyar,

Kötülüğü çabuk duyar,

Hâin göze bakmaz oyar,

Gazisancak yamandır ha!

Halk dilinden çalandır he!

Geçmişe geç nazar eder,

Fikirlere eker bider,

Doğru yolu serbest gider.

Gazisancak yamandır ha!

Düşmüş eli tutandır ha!

Şakir Sabri YENER

Keçe Kepenek

Gazisancak: Sayı: 40

5 Zilkaade 1340

29 Haziran 1338 (1922)

Mizah yazılarının değişmez başlığı: (Kıssadan Hisse)’dir. Bunun altında (Mizahi) kelimesi yazılı. Ondan sonra, mizahin konusuna göre de özel bir başlık var. Mizah yazılarında (Keçe Kepenek) müstear adını taşıyan Sait Toprak'ın şaka yazılarının ayrı ve değişmez bir başlığı var: (Benim karnım Kanne Katirembiz mi?) Kanne: Gaziantep halk dilinde, şişe demektir. Katirembiz: Vakiyle Antep’in cam fabrikası olan, Şehreküstü semtindeki (Cıkcıkçı Mağarasında yapılan ve içki 15 kilo kadar peynir alan bir nevi beli ince, alt ve üst kısımları yayvan, ağzı bir elin kolay girip çıkacağı kadar geniş, peynir kavanoz idi. Bu mağarada, bayramlardan önce, dibi küçük bir lastik top gibi şişkin; boğazı elli santim uzunluğunda ince tüp gibi, bir nevi eğlence şişesi daha imal olunurdu. Çocuklar bunlardan bayramda alırlar, içine boyalı su doldururlar, eğlenirlerdi. Güzel bir çocuk oyuncağı idi. Antep’te bu cam sanayi, İkinci Cihan Harbinde yine, inkişaf etmiş ve birçok sürahi vesaire yapılmıştır. Şimdi maalesef ne bu mağara ne de bu sanat kalmıştır, tarihe karışmıştır.

“Benim karnım kanne, katirembiz mi?” sözü Gaziantep atasözlerindendir. Büyük, küçük bütün Gaziantepliler bunu sık sık kullanırlar. Bir adam birine bir sır söyler, o da bunu saklamayıp başkalarına ifşa ederse, sır veren adam ona sitem eder: (Yahu senin ağzında bir ayran eğleşmezmiş. Sırrımızı başkalarına da mı söyledin?) der. O da cevap olarak (eeey, ne yapayım. Benim karnım kanne katirembiz mi? der. Sait Toprak da kötülüklere tahammül edemeyen bir adam olduğu için, kulağına çalan gizli kötülükleri hemen kalemine dolar ve bu başlık altında bir mizah yazısı yapar. Bu kudretli nüktedanın, bu buluşu cidden takdire değer.

Gaziantep Kültür Derneği Kitaplık kolunda bulunan Gazisancağın 276 sayı koleksiyonu, Gaziantep’in 37 sene öncesine ait, tarihi vesikaları çok kıymetli yazıları sinesinde saklayan bir hazinedir.

Bu gazetede sayın dilcimiz Ömer Asım Aksoy’un da manzum, mensur o kadar çok ve hepsi birbirinden güzel yazıları var ki, yalnız bu yazılar bir (Gaziantep Antolojisi) meydana getirmeye yeter.

Gazisancak’ın her sayısında: (Ölmez Sözler) başlığı altında bir de Antep veya dünya atasözü var. 55’nci nüshanın baş yazısı Arapçadır. Başlığı şudur: (Beyânât-i Hadret-i Seyyid iş-Şerif Ahmed üs-Sünüsi liceridetina.) Tercümesi: Seyyid Şerif Ahmed Sünusi Hazretlerinin gazetemize beyanatı. Şeyh Sünusi o zaman Antep’e gelmiş ve Pazarbaşı zade Nuri Bey’de epey zaman misafir kalmıştı.

Ziya Gökalp’ta 1923 yılı martının son haftasında, Diyarbakır’dan Ankara’ya giderken Antep’e de uğradı burada kaldığı bir iki gün içinde ricamız üzerine Gazisancak Gazetesine bir yazı verdi. Gazisancağın 2 Nisan 1923 tarih ve 118’nci sayısında yayınlanan bu önemli belgenin ve tarihi yazının başlığı: (Türkiye Türklerinin Etnoğrafik tasnifi)’dir.

Rüştü Atalar Merhumun çok değerli olduğunu tahmin ettiğim kütüphanesini de ya Kültür Derneğine ya da Gaziantep Kütüphanelerinden birine hediye etmek sureti ile bir (Rüştü Atalar Köşesi) kurarak adını ebedileştirmelerini aydın bayan kızlarından rica ederim.

Gazisancak Koleksiyonuna dair olan bu inceleme yazısını Merhum İshak Rafet beyin şu şiir ile son veriyorum.

"MA'Ni,,

Ben gönül şairiyim,

Bahtı kara biriyim,

Güzelim kaçma benden,

Ne cinim ne periyim.

Seneler geldi geçti,

Ayrılık deldi geçti,

Feleğin sitemleri,

Baştan yükseldi geçti.

Rüzgâr oldum estim ben,

Unutuldum ölmeden,

Garibe kim ağlasın?

Gurbette can verirken.

Ay doğdu nur elendi,

Gölgeler minelendi…

Seni hatırladım da.

Yüreğim iğnelendi.

Sular gibi akarım…

Hem yanar, hem yakarım;

Sevmesem yaşayamam,

Sevmekten de korkarım.

İshak Rafet

Gazisancak. Sayı: 64.

Tarih: 3 Safer 1341

25 Eylül 1338 (1922)

Not: (İngilizlerin Antebi işgalleri sırasında, Merhum Hüseyin Cemil (Göğüş)’ir, yine Rüştü efendinin matbaasında çıkardığı (Antep Haberleri) adlı gazete kolleksiyonu da o zaman İngilizle le müthiş kalem mücadelesini sinesinde saklıyan bir kolleksiyon ve bir tarihî belgedir. Bu kolleksiyonun şimdi Gaziantep’te doktor olan, merhum Rüştü Atalar’ın kızı Dr. Yıldız Tosun’da olduğu haber alınmıştır. Eğer doğru ise ve bu kolleksiyonu da -emaneten olsun- alarak inceliyebilirsem, onu da aziz okurlarıma sunarım. Bu kolleksiyonun çok mühim yazıları ve mücadeleleri ihtiva ettiğini, Hüseyin Cemil ile beraber bu gazetede mücadele eden aziz dostum Zeki Savcı söylüyor.

Şakir Sabri YENER