Gözleri ve gönülleri okşıyan tabiat yeşillinin sindiği fıstık ağaçlarının ve ÖMER HAYYAM’ın şarabına aşk ve heyecan katan nadide şarapları veren uçsuz bucaksız bağların süslediği Güney Doğu Anadolu'nun güzel ve mutlu bir kenti; arı gibi çalışkan halkı, içli aşk ve kahramanlık türkülerini terennüm eden halk şairleri ve gelip geçmiş evliyaların dillere destan hatıra ve menkibeleri ile binlerce insanın gönüllerinde yaşıyor...

Ömür bohçasını düren anaların göz yaşları içinde yurdunu, yavrusunu ve Güllüsünü korumak için 6.000 evladını bir an da toprağa veren ve her karış toprağı tarih kokan ve mutlu insanların yaşadığı Gaziler Ülkesi ANTEP şehri...

Antep’ten Suriye hududuna uzanan Kilis yolunun 28 inci kilometresinde yatan ve engin bir aşk ve ilham kaynağı, coşkun ve kahraman yüzbinlerce Anteplinin kalbinde yaşayan KOCA ŞAHİN, henüz dünya güneşine gözlerini açmamış bahtsız yavruları dahi toprağa mezar eden insafsız düşmana. 6.000 Antep evladının intikamını, kan kustururcasına almış olmanın huzur ve rahatlığı içinde şahadet parmağını ULU TANRISINA yükseltmiş bulunuyor.

Kabına sığmaz Türk ruhunun en temiz heyecanlarını ve iç duygularını aşağıdaki mısralar ve bu korkusuz Türk evladının, toprağını kana, bulayan ve zulüm eden düşman ve yardakçıları karşısındaki kalpleri heyecana sürükleyen direnişini ve kendisini taşkın bir mubabbetle sevenlerin içli ve samimi düşüncelerini ne güzel dile getiriyor.

Şahini sorarsan otuz yaşında,

Süngüyle delindi köprü başında.

Çeteler toplanmış ağlar başında,

Uyan ŞAHİN uyan gör neler oldu,

Sevgili Antebe düşmanlar doldu.

Kimi yaralanmış kanlar saçıyor.

Kimi süngülere bağrını açıyor,

Kimi yavrusunu almış kaçıyor,

Uyan ŞAHİN uyan gör neler oldu,

Sevgili Antebe düşmanlar doldu…

Bu mert Türk evladı, bundan tam 45 sene evvel, topluyabildiği bir avuç genç ile amansız bir savaşa giriyor ve Gaziantep-Kilis yolunu kapayarak düşman birlikleri arasındaki irtibatı kesiyor ve düşmanın yüzüne karşı büyük bir iman ile "Cesedimi çiğnemeden Antep’e girmezsiniz" diye gür sesiyle haykırıyordu.

Sayısız kahramanlık örneğini vererek, üzerinde yaşadığı kutsal toprağı için gerçekten vadini tutan ve şehit düştüğü yerde bugün abidesi yükselen ve hakikatte sayısız kadirşinas Anteplinin kalbinde yaşıyan MERD ŞAHİN ve onu takip eden binlerce isimsiz kahraman; topa tüfeğe ve asrın en modern silahlarına sahip düşmana, akılları durduran bir direniş ve mücadele sonunda, layık olduğu ve hayatında asla unutamıyacağı dersi veriyor ve düşmana geldiği yere boynu bükük dönmenin ıstırabını da tattırıyor.

Asil ve coşkun bir ruha sahip insanların yaşadığı bir şehirde, surlarını ve burçlarını kendine has bir gurur ve azâmet içinde göğe yükselten bir KALE, bu beldenin tarih boyunca yaşanmış olaylarının adeta canlı bir şahidi olarak zamanımıza kadar ulaşmış bulunuyor.

Beraber yaşadığı insanlar ile asırlarca kader ortaklığı yapmış ve gönül rabıtası kurmuş ve büyük surların kuşattığı bu haşmetli kale, halk arasında dolaşan bir takım efsaneleri de sinesinde taşıyor... Bunu anlayabilmek bakımından sayın ve sevgili okuyucular bir an için gözlerimizi Mezopotamyanın İslâm hakimiyetine girdiği zamanlara çevirelim, Hazreti ÖMER'İN o devirlerde İslam Ülkesine kattığı Antep'den ayrılırken, muhafazasına bıraktığı birlik kumandanı şehrin surla çevrilmesi üzerinde durunca Halife kendisine şu cevabı veriyor:

— Antep esasında surla çevrilmiştir.

Bu cevap için birşey anlamıyan kumandan bu defa şaşkınlık içinde sorar:

— Nasıl? ya Emirel-el Müminin Hazreti Ömer o zaman açıklıyor:

— Antep çevresinde manevi surlarımız vardır. Sahabeden beş arkadaşımızı buraya gömdük gidiyoruz. Sait İbni Vakkas, Ökkeş, Karaçomak, Pir Sefa ve Davud Ejder bu bölgenin manevi bekçileridir. Allah şehidlerimizin mezarlarını küffara (kafirlere) çiğnetmiyecektir. [1]

Tarih sahifelerini sayısız kahramanlık destanları ile süslemiş bu çevrenin yeşille ve güzel her şeye meftun insanları aşk, şiir, türkü ve sanat aleminde ölçüsüz bir ruh zenginliği ve müstesna bir kabiliyet ile hiçbir yerden geri kalmıyor. Hayat ve tabiat ile bir arada kaynaşanların zengin ruh ve fikir ufuklarından beslenerek dile getirdiği halk türküleri bugün baştan başa bütün Anadolu'yu dolaşıyor...

İşte evlenip de aşkına ve sevdiğine doyamadan yıllar yıllı ıstırabını sevgisiyle birlikte kalbinde taşıyan genç bir dilberin hazin hikâyesini ve kendisini kalbten süzülen temiz bir aşk ile sevenlerin dile getirdiği EZO GELİN türküsü, sevdiğini en yakınlarından bile kıskanan, aşk ve sevgiden başı dumanlı bir genç kız için derlenen HELVACI GÜZELİ türküsü, yarına gözünü ve kaşını kurban edecek kadar içten bağlılığını saklayamıyan bir kalbin taşkın heyecanını ifade eden FES BAŞIMA türküsü, Sevgilisi Deriko için yanıp tutuşan bir çalgıcının DERİKO türküsü nihayet çalıştıkları kadar yaşamasını bilenlerin içki ve eğlence meclislerini süsleyen ve bu toplantılara renk katan LAMBADA ŞİŞESİZ YANMAZ MI türküsü Gazianteplinin tatlı gönül aleminin zenginliğini ne güzel ve samimi canlandırıyordu.

Anadolu’nun hiçbir yerinde görülemiyecek birçok evliyaların hayat felsefelerinin ve menkibelerinin yurdu, yeşile ve tabiata aşık; çalıştığı kadar yaşamasını gerçek anlamda bilen aşk ve heyecanını şiir ve türkü halinde dile getiren insanların yaşadığı GAZİANTEP, kendisini tanımak istiyenlerin her zaman kalbinde yaşayacak, tatlı ve unutulmaz hatıralara gönüllerde daima taht kuracaktır.


[1] Cemil Cahit GÜZELBEY (Gaziantep evliyaları)