Oyun kış geceleri eğlence toplantısında kapalı odalarda, salonlarda, çoğu zaman erkekler tarafından oynanır.

Şekli şöyledir:

Oyuna katılanlar, araları 50 şer santim kadar açık olukları halde, sol ayakları üstüne diz çökmüş, sağ bacaklarını da, herkes kendi sağındaki arkadaşının kucağına uzatmış olarak dâire şeklinde yere otururlar, bir halka teşkil ederler.

Herkes kucağındaki çıplak ayağı, sol elinin avucile taraklık kemiğinden sım sıkı kavrar, sağ elini de yumruk yapar, bekler.

Ebe, bu hazırlığın tamam olduğunu görünce «Başlıyoruz!» der. Kucağında tut tuğu ayağın tabanının sert kısmına, yani ökçesine:

«Geni gibi gergiden.» diye var kuvvetile yumruğunu indirir. Bu işlem soldan sıra ile teker teker bütün oyuncular tarafından tekrarlanır, herkes ta banına birer yumruk yimiş olur.

Sonra ebe "Geni Gidi Gergiden"

Gel üzüm yi sergiden!,,

der kucağındaki ayak tabanına iki sümsük daha vurur. Bu da oyuncular tarafından sıra ile tekrarlanır, her oyuncu bir önceki ile birlikte tabanının ökçesine üçer zorlu yumruk yimiş olur.

Oyun, her seferinde en baştaki mısra’dan başlanmak, her mısra söylendikçe bir sümsük indirilmek suretile aşağıdaki tekerleme bitinceye dek devam eder; oyunun sonunda herkes, tabanına 154 yumruk yimiş olur, ki sonuna kadar dayana bilenleri sağ ellerde, sağ ayaklarında takat kalmaz, bir süre kımıldanamazlar, yerlerinde, kalakalırlar.

Yumruğa dayanamıyanlar, istedikleri zaman oyundan çekilebilirler, kalanlar saflarını sıklaştırırlar.

Bir çok satırları manzum mısralara benziyen tekerlemenin tamamı şudur:

Geni gidi gergiden: [1]

Gel üzüm yi sergiden; Mizmiz’inen, Mezere;

[2] îtler gider bazara;

Bazar yeri daşlıca;

Bi geçi vurdum kıçlıca;

Ali Beyin atı var;

Atının payvatı var. [3]

Çakal, Cartıl, Tıhnatan; [4]

Zemge, Zevkir, Mahraman, [5]

Balıklağı, Ayip Oğlu, Elbehan; [6]

Varmı bunların müslümanlığında bir günam ?[7]

Şallak; [8]

Mallak: [9]

Çek ayak!

Daaayak.

Tekrar ediyorum: Ebe, kendisine her sıra geldikçe tekerlemenin neresine gelmişse o satırı söylemeden mutlak baştan başlar, her satın söyledikçe de yumruğu indirir. Onun için yumruk toplamı 154’tür.

Ben çocukluğumda, gençliğimde bu oyunu çok severdim, sonuna kadar dayanırdım da.


[1] Bu mısra’ın ne demek olduğunu anlayamadım (Gidi) sözcüğü belli, kötü bir söz: (Pezevenk) demek. Bu sözcük kimi vakit şaka yollu bir azarlama deyimi olarak da kullanılır; “Yinemi yaramazlık, seni gidi haylaz!” misâlinde olduğu gibi. Zaten tekerlemelerde pek mâna da aranmaz ya!

[2] (Mizmiz), (Mezere): Gaziantep’in il merkezine yakın iki köy adıdır. Mezere: Arapça mezraa kelimesinin türkçeleştirilmiş şeklidir. Mezraa: zeredilecek, yani ekin ekilecek yer demektir.

[3] (Payvat): At bukağısı, köstek. Bu kelime de Farsça: Pay-bend kelimesinin türkçeleştirilmişidir. (pay): ayak; (bend): bağlama demektir. Kelimenin asıl türkçeleşmiş şekli (pavant)’tır ama, (at) sözüne kafiye olsun diye (payvat) denmiştir.

[4] (Çakal), (Cartıl), (Tıhnatan)

[5] Bu altı köy de Gaziantep il merkezi ne bağlı köylerdendir

[6] (Balıklağı), (Ayip oğlu - Eyyup oğlu), (Elbehan - Eblehan) : Gaziantep’in belli birer semtleridir.

[7] (Var mı bunların müslümanlığında bir güman?) mısrâı da buralarda oturanların hepisinin dini bütün müslüman olduklarını ve bunda kimsenin, şek ve şüphesi olmadığını ifade eden bir övgü mısrâ’ıdır.

[8] (Şallak): Antep’e özgü bir sözcüktür. Eskiden mezbahadan kasaplara sırtlarında et taşıyan kasap çıtaklarına Gaziantep’te : (Şallak) derlerdi. Şimdi etler, et kamyonlarile taşındığı için bu deyim de tarihe karışmıştır.

[9] (Mallak)’ın bir anlamı yoktur. Bu, her halde şallak sözcüğüne eklenmiş anlamsız bir sözcüktür. Türkçemizde anlamlı bir kelimeye, anlamsız bir benzerini eklemek bir gelenektir: (Sopa mopa - Tencere mencere) gibi.