2- Beden aynası. (Kızındır, fakat oğlan evinden alınan para ile alınır.)

3- Yer, yatak. (Kızındır. Yalnız yüzü ile, içyüzü oğlan evinden alınan para ile alınmıştır.)

4- Sandık, dolap v.s. (Kızındır. Oğlan evinin parasıyladır.)

5- Çiniçanak.

6- Koltuk kanepe takımı. (Zenginlerde.)

7- Sandık içinde elbise, hamam takımı v.s.

8- Ayaklı lomba, çiçekdenlik, v.s.

6.KINA GECESİ

Cihaz töreni gibi bir törenle bir gece oğlan evinden yine kalabalık bir camaat gelirler. Kızevinden bir tepsi içine yugurulup konmuş ve her biri kaz yumurtası büyüklüğündeki toprakların üzerine yanık birer mum dikilmiş olan kına tepsisini hay ü huy içinde oğlan evine getirirler. Orada oğlanın eline yakarlar. Bunu yakanın bekâr olması şarttır. Bu da abb,s, (darısı) kendine olsun diye. Kınayı yakana kızevinden gelme ve dört köşesi sarı tel işleme bir çevre (tülbent mendil) verirler.

Tepsideki kına toprakları: 8-10 arasındadır. Fakat herzaman böyle olmak icap etmez, fazla veya eksikte olabilir. Bu topların üstü şeritli, halli kağıtlarla süslenmiş olur.

7. GÜVEĞİNİN SAKLANMASI

Kına yakılacak zaman hemen güveği kaybolur, saklanır. Bunu bir kalabalık ararlar, bulup pek curcunalı bir eda ile cemaatın ortasına getirirler. Huyhuy ile kınayı eline yakarlar.

8. GELİNÇİ GÜNÜ

Bu kına gecesini takip eden günde oğlanevinde bütün oğlanın kadın akrabası , komşuları, mahalle kadınları toplanırlar. Çalarlar, söylerler, oynarlar, eğlenirler.

Düğünün bu memlekette iki hususi çalgıcısı vardır Karahava,Esme Hanım.

Karahava:

Afrika zencileri gibi siyah, iriyarı heybetli ve 50 yaşlarında izbandot gibi bir kadındır. Bunun, bu düğünlerde çalmak için kendine mahsus bir zilli defi vardır. Bunu kendine mahsus bir ahenkle çalar. Sokaktan geçenler karahavanın çalgı sesini bilirler. Bazan buna komşu kadınlardan deplek (Darbuka) çalmasını bilen kadınlar da darbukalarıyla, büyük leğen veya teştlerin dış tarafına kaşık sapı veya başka bir tahta parçası ile vurmak suretile de katılırlar. Pek ahenkli bir heyet halinde çalarlar, söylerler. Antep tabirince: Hank- hareket başlar. Hakikaten bu yapmacık heyetin saz seslerinde, Gaziantebe mahsus vakur bir ahenk vardır. Her bekar oğlu veya kızı olanlar bu sesi işitince çocuklrını evlendirmek hasretini içlerinde istemiyerek duyarlar. Karahava heyetininnin türkleri çok defa arangmesi:

Ah bir yar elinden,

Yandım şebap derdinden.

Olan şarkı, veya:

Sakallının harinanı,

Geceden kalmaz dermanı:

Olursa ergen olsun,

Parçalasın yorganı.

Şarkısıdır. Bu şarkı, yüz tuvaletinin lüzumu hakkında ne güzel bir ihtardır değil mi? ben bu satırları yazarken hala karahava sazının ahengini içimde duyarım bu gelinci gününün öğle sanuna doğru oğlan annesi, ablası, yakın akraba ve komşulardan mürekkep beş on kadın örtünüp giderler, kızevinden gelini alıp götürürler. Hepsi de çarşaflı ve peçeli oldukları halde bunlar arasından geline beyaz bir çarşaf örterlerdi ve bu şekilde belirme daha aşikar olurdu, fakat şimdi bu adet batmışdır.

Esme kadın da düğünlere udiyle iştirak eder. Yani karahavadan biraz daha yüksek bir sazende demektir.

Memleketimizde bazen bu gelinci günü de düğün günü gibi mazere kazanları ve elbeştelerle pilo, cıvık yemekler yapılır. (Okuyucu) vasıtasile gelinciye çağrılmış olan kadınlar yerlar, içerler, hank – hareket ederler.

9. OKUYUCU KADIN

Oğlan, kız, bu gelinci ve onu takibeden düğün gününe oğlan ve kızevlerinin bütün hısım ve tanıdıklarını davet eden kadına (Okuyucu) denir. Bu kadın omuzunda bir torba, bütün davet edileceklerin annesinin (eğer anası yoksa bu düğünü idare eden akraba kadının) selâmını söyler. Falan filan eve gelinciye veya düğüne, yahut müteakip iki günde hem gelinciye hemde düğünde bütün çocuklarıyla buyurmasını söyler. Yani kadın kısmını davet eder. bu okuyucu bazen bir dal çiçek veya sedef teverir. Davet edilen evin hanımı bu kadına paradan, şireden, bulgur veya simitten canı hangisini isterse verir. Çünkü bu kadın fakir bir kadındır. Bu suretle bir de sosyal yardım işi sağlanmış olur.

(NOT:) Gelinci günü yemekli ise kız evinin de bütün davetlileri gelir, yer, içer, çalar oynar giderler. Bu gün yemekli de yemeksiz de olsa gelin ile beraber kız evinden ‘’Kız anası müstesna’’ kadın akrabalardan 5-6 kadın gelir, bunlardan bir kısmı akşamüzeri evlerine dönerler. 1-2 si geceyi orada ayrı ayrı birer odada geçirirler. Bunların bütün endişesi, bütün alaka ile takip ettikleri şey, gelin olan kızın bekaretini muhafaza edip etmediği meselesidir. Edememiş olana: (delik çıktı) derler. Kızlığını muhafaza etmiş olanın hususi alâmetini sabahleyin kız anasına götürüp gözü aydınlanır ve muştuluk (müjdecilik) alınır.

10. MAŞTA

Gelinçi ve düğün günleri davetlileri idare etmek, onları hakkile izaz edip ağırlamak, aşevinden

yemeği aldırıp misafirlerin önlerine koydurmak bir sofra misafirleri yemeklerini yedikten sonra, onu kaldırıp yeni bir sofra hazırlamak işini ve bu evlenmeye ait daha bazı işleri üzerine alan ve mühim roller oynayan kadına "Maşta” denir. Bu işi de Antep’te (Hızmalının kızı) denen bir aile yapar. Ve bu iş bu aileye mahsustur. Bunların bu toplantıları idare edişleri pek amiranedir. Cemiyetin büyük, küçük her ferdi bunların emrine itaat etmek mecburiyetindedirler. "Cıvık getiiiiiiir, pilo veeeeeeer;”diye bağırışları cemiyeti titretir. Zaten bu kalabalıkta da böyle bir otoriteye şiddetle ihtiyaç vardır. Bunlar bir bağırdılar mı bütün gürültü susar ve ortalık sütliman olur.

11.GERDEK GECESİ

Güveğinin akraba, ahbap ve komşuları gecenin karanlığı basar basmaz göveğinin evinde veya yakın komşusu bir evde toplanırlar, güveğiyi donatırlar. Güveğiyi giydirenin bekâr olması şarttır. Bunada çevre verilir. Göveği, telli zubun, bürümlü fermana, ayağı zaarifeli hasa tuman, gülşeftali yimeni, işlemeli yelek acem şah, başına acer fes üstüne 24 kert çember ile donatıldıktan sonra ayakta durdurulur, süzünür, somurtur. Antepte “Göveği gibi ne sorutıyn” diye bir de atalar sözü vardır. Şimdi bunu güldürmeye çalışırlar ve gülünç şeyler söylerler. O gülmemek için var kuvvetini sarfeder. Berikiler de güldürmek için aynı şeyi yaparlar; Nihayet biraz tebessüm eder etmez hemen alıp namaza götürürler.

12. GÜVEĞİ MUMU VE SAĞDIÇ

Güveği namaza giderken iki tarafında mumlar yanar. Bu şamdanlar ağaçtan yapılmış ve ağaç dalı gibidir. Hususi bir şekil taşır. Her bir şamdanın üzerinde 8—10 mum yanar. Bu şamdanlar renkli kâğıtlarla güzelce süslenirler. Bunları göveğinin sağında, solunda iki kişi tutarlar. Bunlara “Sağdıç” denir. Bunlar bu hizmetlerinin" hiç mükâfatını görmezler ve çevre filan da almazlar. Onun için Antep te: “Emeğim sağdıç emeğine döndü.”diye bir de atalar sözü vardır. Güveği namaza gidip gelirken önü sıra gazeller, ilahiler okunur, koşmalar söylenir. Camide imam efendi bir nikâh tazeleme bir de dua yapar. Bu dua yaz ise camiin avlusunda halka olunarak, kış ise camiin içinde yapılır. Duadan sonra güveği gider, evvela imam efendinin, sonra da oradaki bütün yaşta büyük olanların ellerini birer birer öper. Sonra sağdıçlar mumlan alırlar, öne düşerler. İlahimler susar şarkıcılar, türkücüler alır, bunlar susar, gazel ve koşmanlar alır, Alaylar, şaklar içinde güveğiyi evine getirirler. Hem de gidilen yoldan olmamak şartıyla. Bu gidiş ve gelişte güveğiye dostları epice iğne de bastırırlar. Fakat zavallı hiç sesini de çıkarabilir mi ki? Güveği evine gelir, köşkü ne oturur. Fakat kendi oturmadan evvel babası biraz oturur, işte bunun için Antep’te evlat karşısında bir babaya dua edilirken: “Allah seni köşküne oturttura!” derler.

Güveği de biraz köşkde oturduktan sonra artık kalkıp gelinin yanına gitmesi dostları tarafından teklif edilir, diğer bir kısım bu teklifi reddederler “insan bu cemaati bırakıp gider mi?Ayıp değil mi? derler, epey bu şekilde şakalaştıktan sonra, müsaade ederler kalkar, gider. 3—5 dakika sonra geri isterler. Çıkar gelir. Artık şakalar yeniden başlar. Vakit biraz geçti mi konuşmalar başlar.

— Canım artık bırakalım gitsin.

— Nereya: gidecekmiş, bizi bırakıp nasıl gidebilir?

— Hele haleeeee! kalbi de nasıl çarpıyyyy!

— Geceyi ikiye mi pöleceeeek? Biz burada saha daaan oturmuya geldik. Ev sahibinin misafiri bırakıp getmesi çok ayıp!..:

Şakalar biter, güveğiye irey verilir, herkes dağılır. Güveği de kalkar zifaf odasına girer, oradan da gizli cennete gider.

Gelinin yanına girince orada serili bir namazlıkda iki rikat namaz kılar.

Fakat batırılan iğnelerden abdestinin gittiğini de hesaba katarak yeniden abdest almak mecburiyetinde olduğunu zannediyorum. Namazdan sonra bu izdivacın hayırlı olması için Allaha yalvarır. Sonra gelinin yüzünden duvağını alır. Burada bir folkler işi var: Güveği gelinin yanına yaklaşınca evvelâ sağ ayağını gelinin sağ ayağı üstüne basarsa artık bütün hayatları boyunca güveğinin dili gelinin üzerine uzun olur. Yani güveği daima hâkimdir. Eğer gelin davranabilirde bu işi evvela kendisi yaparsa o zaman gelin hâkim olurmuş. Güveği ilk cinsi münasebette bulunupta, gelin de kız çıktığı sabit olduğu dakikada, kalenin fethedilmiş olduğuna bir alâmet olmak üzere havaya bir hava fişengi atılarak keyfiyet ilân olunur.

12 .GÜVEĞİ HAMAMI

İfaf gecesinin sabahı güveğinin yakın dost ve akrabalarından birkaç erkek, güveğinin kapısına gelirler, onu alıp hamama götürürler ayrı bir odada otururlar. Güveğinin eşi, dostu, akrabası, komşuları gelip kendisini tebrik ederler.

13. DÜĞÜN

Eğer oğlan evi zengin ise, gerdek gecesinin gündüzü, bir de muhteşem düğün yapılır. Kız ve erkek tarafının bütün tanışları, kadınlar ayrı, erkekler ayrı bir evde olmak üzere sabahleyin toplanırlar. Akşama kadar yirler, içerler, eğlenirler. Düğün yemekleri, Antep ta- birince (Pilo cıvık) olmak üzere çok zaman iki çeşittir. Cıvık: (Dorgama) denen patlıcan yimeğinden veyahut kışkabağından yapılan ( Kabaklama) dan ibaret olur. Onun için evlenmeler de ekseriya bu iki sebzenin bol bulunduğu mevsimlerde yapılır. Fakat daha zengin olanlar mükemmel üç beş çeşit yimekli, üzerinin tatlısıylada düğün yaparlar. Cıvık Elbeş’te denen ve çamaşır kazanına benziyen büyük kazanlarda, pilovda mâsere kazanlarında pişer. Bunun da hususî bir aşçısı vardır. Adı da (Ahmo) dur. Yemek, erkeklerin bulunduğu evde pişer. Kadınların bulunduğu eve duvardaki bir delikten verilir. Gerek düğün günü, gerek çeyiz gelirken, gerek kına gecesindeki memleketi velveleye veren maşallahçılann (Maşallaaaaaah, ma şallah nazar değmez işallah) sesleri de bu evlenmelerin orjinal bir numarasıdır. Hele kadınların: (Maşallaaaah, maşallah, Abbiside —Evlenenin daha küçük bir kardeşi nin adını zikrederek -, ... a olur işallah. Yaaaah, yah, Lilîlililı) diye yah ve zılgıt sesleri de yine bu evlenmelerin özelliklerindendir.

14.ŞABA

Gerek gelinçi günü, gerek düğün günü çalgıcı kadınlar tarafından çalınan çalgının ücreti olmak üzere (Şaba) çağrılır. Çalgıcı tefini eline alır, bir hanımın önüne gider (Şaaaaba! Filancanın hanımından) diye bağırır.

O da şerefinin götürdüğü kadar çıkarır, tefin içine para atar. Gelin hanıma, gelin anasına hep şaba çağırılır. Eğer düğün sahibi zengin ve kabadıyı ise çalgı parasını kendisi sağlar ve düğünü şabasız yapar. Karahavanın şaba çağırışı ve çok para verenleri methedişi kendine mahsus bir eda taşır. Fakat az verenleri de zemmetmez, bu adet değildir.

15.GÜVEĞİ SAHRASI

Bütün bu işlerden birkaç gün sonra güveğinin eşi, dostu toplanarak güveğiyi alıp bir kır sahrasına götürürler. Kış ise hususi bir odada eğlenirler, yirler, içerler dönerler.

16. NİKAHLARDA ÇAKI KAPATMAK

Eski bir itikada göre nikâh kıyılırken güveğiyi bir afsun ile bağlarlarmış. Ve cinsi münasebete muktedir olamazmış. Bunun önünü almak için nikâh memurunun “Ben de akd-i nikâh ettim,, sözünden az evvel, nikâhta hazır olanlardan birisi elinde ağzı açık tuttuğu bir çakıyı hemencecik kapatıverir. Böylelikle bu büyünün önüne geçilmiş olur.

17.YAH

Kına gecesi, gelinçi, düğün törenlerinde erkekler erkek tarafında kadınlar da kadınlar tarafında beşer onar kişilik birer grup halinde başbaşa çatarlar yah çağırırlar. Kadınlar yahtan sonra zılgıt da çalarlar. Bazen da yahını erkekler çağırır, kadınlar da onlara zılgıtla cevap verirler.

İki türlü yah vardır: Uzun yah, kısa yah. Bu yalılar memleketin her tarafında işitilecek kadar kuvvetle çağrılır. Hele güveği donatılırken:

Dört Gaziler yaman

Bir balıkçıl aldı kaçtı fesimi

Çok çağırdım işitmedi sesimi

şarkılarının her mısradan sonra çağırılan uzun yahlar pek ahenktardır.

18. ZILGIT

Kadınlar yah çağırdıktan sonra sağ veya sol ellerinin baş veya orta parmaklarının iç yüzünü ağızlarının üstüne dokundurup dokundurup çekerek kesik seslerle “Li li li lilılilili” diye bağırırlar. Gerek yah, gerek zılgıt işlerinin bize araplardan geçtiğini sanıyorum. Bunların meni arzuya şayandır.

19. GELİN GELİRKEN

Gelin oğlan evinin kapısından içeri ayağını atar atmaz evvelden hazırlanan kurbanlık koyunu kasap boğazlar ve gelin bunun üstünden atlar, eve girer, içerde Karahava şarkı söyleyerek gelini karşılar:

Gelir salını,

Giyer alını.

Evin gelini

Caaaanım sen hoş geldin.. Sen safa geldin..

Tabii şarkının ahengine uygun zilli def çalıyor. Sonra gelin yüksek bir gelin köşküne, kaynanasının elini öptükten sonra oturtulur. Yanılmazsam bu köşke de yukarda zikrettiğim gibi evvela kayın valide oturur. Ne ise gelin hanım köşke oturduktan sonra sıra ayakkabısını çıkarmıya gelir. Bir kadın gelinin terliklerini getirerek, iskarpinlerini yahut daha evvelki adetlere göre ediklerini çıkarır. Ve terliklerini giydirir. Tabii buna mukabil 5-6 mecidiye de bahşiş alır.

20. YEMEK BAHŞİŞİ

Yemek konmadan evvel kız annesi aşçıya 10 veya 15 mecidiye bahşiş gönderir. Bunu göndermedikçe yemek konulmaz. Düğün kahvesi pişirene de , 5-10 mecidiye bahşiş verilir. Bu da kız annesi tarafından verilir.

21.GELİN ÖĞME

Gelinin karyolasının etrafını, şamdanlar, mumlar, allar pullarla bir acayip süslerler. Güveğinin namazdan gelmesi yaklaşır yaklaşmaz, bir takım kadın hocalar, karyolanın veya gelin yatağının başın da yüzü duvaklı gelini, bir ağızdan okudukları bir şarkı ile öğmeğe başlarlar. Şarkılardan biri şu dur:

Aç gözünü kıl tamaşa;

Yar oldun türlü kumaşa;

Ehlin ile koşa yaşa; (ilâh.)

Diğeri:

Anasının adı Fatma,

Kaşları var çatma çatma

Ne hoştur sarılıp yatmak... (ilâh)

Çok Küçükken bu gelin övmelerden biride de ben bulundum. Hakikaten, muhitin ve ahengin cazibesi insanı müthiş çekiyor. Bu şarkılar tabii tekke havasıyla söylenmektedir. O gece kalan ve kız evi tarafından gelen kadınlara: (Gece yengesi) derler. Gece yengelerine gece yarısı (Fekge) çıkar. Yani mevsimine göre şire, meyve, şeker, şekerleme, sütlü, tatlı vs, çıkar. Bu iş te masraflıdır. Gelin ve güveğiye de bunun gibi bir sini fekge hazırlanır ve yanlarına konur. Sabaha kadar gelin ve güveği muhabbet ede ede bu yemişlerden yirler. Bu yemiş tepsilerinin üzerine rengarenk mumlar yakılır. Düğün sahibinden, kız annesine katmerler ve şekerlemeler gönderilir. Bunu götürene kız annesi 2-3 mecidiye bahşiş verir.

22.KURBANLIK

Daha çiftler nişanlı iken kurban bayramı gelebilir. Bayramdan bir iki gün evvel bir boynuzlu koç süslenir üzerine atlas veya canfes bir örtü örtülür. Göğsüne altınlar veya beşi birlikler dizilir. Tüylerinden açıkta kalan kısımlar rengarenk boyanır. Ayaklarına da ziynet eşyaları bağlanır. Boynuzlar güzelce yaldızlanır. Birkaç adam tarafından kız evine gönderiler. Bu kurbanlık koç cidden görülecek şeydir.

23- İP ÇEKME

Kız evinden kına, çeyiz, ve gelin gelirken, o mahallenin cahil cimrileri yani bir takım gençleri veya mahallenin kahvecisi tarafından cemaatin önüne bir sicim gerilir ve geçmelerine müsaade edilmez. Ta ki bakışışlarını alıncıya kadar. Bunun bir manası da kız mahallesi gençlerinin oğlan mahallesi halkına içerlemeleridir. Neyin mahallerinden bir kız alıp götürüyorlar diye. Çünkü bura halk dilinde kız evi taraf halkına (Değirmenin alt tayı) derler. Ve gerdek gecesinin sabahında kız evi tarafından rastlanan birine, oğlan evi tarafından bir muzip: (Nasıl mahallenizi bu gün bizim mahalleden giden sel bastı mı) der. Hulâsa söylenmiş birçok yerli atalar sözünü hep bu izdivaç işleri üzerine söylenmiş görüyoruz.

Eski evlenmelerin, folklor bakımından daha birçok teferruatı varsa da ben ancak bu kadarını toplayabildim. Eksiklerimi memleket aydınlarının tamamlamasını dilerim.

Şakir Sabri Yener