Şakir Sabri Yenerden Mektuplar

5.4.1962 Ankara

İki gözüm Hulûsi bey

(Gaziantep’te Derlenen Halk Masalları) nı aldım. Teşekkür ederim. İyi emek vermişsiniz ömrünüze berekât.

Bu kitap hakkında söyliyecek bir iki sözüm var.

Ben Diyarbakırda 2 yıl önce (Diyarbakır Masalları) adlı, tam bizimki boyda ve bizimki sayfa sayısında bir kitap okudum.

Bu kitapta yazar, evvela Diyarbakır ağzının özelliklerini bir gramer kurallarına bağlıyarak 20 sayfalık bir tanıtma yapmış. Bu tanıtma yazılarını okuyan kimse Diyarbakır şivesini tamamen kavruyor ve masalları anlıyarak okuyor.

Şimdi bizim kitapta da bunun böyle olması şart idi. Bu olmayınca kitap yalnız Anteplilerle, Antep ağzını bilenlere hitap ediyor demektir. Ya da Antepli olmıyanlar bu kitapçığı okurken (Gaziantep Ağzı) nın 3. cildini yanında bulundurması lâzım.

Kitabın başına böyle bir yazı koymak kolaydı. Ömer Asım beyin o dünya türkoluğlarınca tanınıp beğenilen ve fakat Antebin bir takım aklı ermeyenlerince alay konusu olan ölmez eseri (Gaziantep Ağzı) kitabının Gaziantep Ağzı gramerini özetleyip (Masallar) kitabına aktarmak pek âlâ mümkündü. Eğer Asım beyin kitabında: (Her hakkı mahfuzdur) ibaresi var ise-ki kitap yanımda olmadığı için bilemedim.- Tanıtma yazısı yeniden de yazılabilir ve Antep ağzı özellikleri 5-10 sayfada kurallaştırılabilirdi. Bu yapılsaydı çok iyi olurdu. Yoksa kitap, Antep şivesile yazılmış ilk eser olduğu için bu alanda ve dilcilik ve folklor bakımından bir şaheserdir. Himmetiniz var olsun!.. Böyle bir kitap meydana getirmek, Diyarbakırdan sonra belki Hulûsi Yetkin’e nasip olmuş bir mazhariyettir, tebrik ederim. Masalları Antep Ağzı ile yayınlamak çok büyük bir emek ve vukuf ister. Bunun ne demek olduğunu bölge dilleri özelliğile uğraşanlar iyi bilirler.

(Gaziantep Ağzı)nda, (Başpınar) da, (Kültür Dergisi)nde Antep ağzı ile yazılmış parçalar var. Hele Kilisli merhum Hüsnü efendi’nin:

<<Ayıpoğlu’nda geziydi düneyin bir dilber>> diye başlıyan manzum hikâyesi bu hususta yazılan yazıların şaheseridir. Belki Asım beye o 3 cild kitabı yazmak ilhamını veren de bu manzume olmuştur.

Kitabını, Gaziantep folklorunun bir eksiğini daha tamamladığı için biz folklorcuları da çok sevindirmiştir. Kâşki her il ve ilçeden bir babayiğit çıksa da, kendi çevresinin dil özelliklerini böyle belirtse ne büyük hizmet olur bu? Fakat buna herkesin gücü yetmez ki!..

Hulûsi bey! Vaktile Antep’te Pazar yerinde bir adam dut kurusu satıyordu; şöyle diyordu: “Alın, alın! Hemin karnınızı doyurur, hemin (hem) şirinliğinizi kandırır!,, Bende bu kitabı okuyunca, hem masal okumanın, hem de Antep şivesinin ki 10 aydır uzak kaldığım Antebimin güzel ve özel dilinin tadını tatmış oluyorum. Aman ne datlı hanekler var içinde. Beeee kele kadasını alıym ben bu dilin!

Uzun yıllar aklımdan geçti: “Antep dilinin, İstanbul diline üstünlüğü” adlı bir kitap yazayım ve bunu ilmî şekilde isbat edeyim, dedim ama nasip olmadı. Meselâ: “Alma kelimesi (elma) dan, (sabrı) sözü (sabri) den daha çok ses uyumu kuralına uygun düşmüyor mu? Buna benzer binlerce misallerim var idi elimde. O zaman İstanbul dilinde (gil) çoğul eki yoktu. “Teyzemlere gidiyoruz,, derlerdi. Bak şimdi nasıl girdi İstanbul diline? O zaman o dilde <<Göresim geldi>> yoktu. Bak şimdi nasıl girdi. Antepte (Ağzı urup) diye bir ata sözü var. Ben İstanbul diline bu adı veririm. Misal mı istersiniz? İstanbul seyyar satıcılarının dili işte. Ne sattıklarını anlayabilen Anadolu çocuklarına aşkolsun!

Başınızı ağrıttım. Sözlerime son verir, gözlerinden öperim.

Sizi çok seven

Şakir Sabri YENER