Gaziantep Üzüm, Pekmez, bastık, [1]sucuk, tarhana, samsa, diyarı olmasına rağmen halk balı sever, arıya husisi bir itina gösterir. Arıcılık bu havalide öteden beri yerleşmiş bir san’at isede kovanlar kısben bakımsız bir haldedir. Yaylıma götürülmedikleri takdirde her kovanda 2-4 kilodan fazla bal alınamaz. Atalar sözü olarak sık, sık tekrarlanan (Bal merkebin sırtında) tabiri bu günkü şeriat ve vesait için pek doğru ve yerinde bir sözdür. Gereken itina ve tedbirde kusur edilmiyen, mevsim icabı yaylımdan yaylıma nakledilen kovanlardan yılda iki defa ve tatmin edici miktarda bal alınır. Arıcılar geçmiş arıların yerine, merkez kazaya bağlı Araban mıntıkasından temin edecekleri kovanlarla ihtiyaçlarını kapatırlar. Araban; Araban Antep’e nazaran münhat, sulu mahsüldar, sıcak bir mıntıkadır. Bahar erken geldiği ve arılar yaylıma erken bırakıldıklarından, kuluçka devreleri bir hatta, bir buçuk ay ileri düşer. Arıcılığın kesafet peyda ettiği Araban’dan Nisan ortaları veya sonlarına doğru satın alınarak merkeze yakın köylere nakledilen kovanlar, tam kuluçka devresindedir. Yeni muhite nakledilen arılar Antep’in bol çiçekli baharına kavuşmuş olacaklarından, gerek kuluçkalarını çıkartmak ve gerekse peteklerini doldurmak için çalışırlar.

Pek kısa bir zamanda hem çoğalır ve hemde kovanlarına bolca çiçek balı naklederler. Antep’in en meşhur arıcıları: Küllü, Göreniz, Sazgın ve evvelce adı geçen araban (Arı-Bal olması kuvvetle muhtemeldir.) Arıl, Batal, Buruç, vs. mıntıkalarıdır. Güneydoğu Anadolu’nun iklim ve erelojik faktörleri kendisine has bir karakter arzeder. Kuzeyi yüksek dağ silsilerile kapatlmış bu geniş mintakasının tabii zenginlikleri yanına arıcılığı da ithal edebiliriz. Yazları kurak isede, yağış yekûnu ortalama 450-500 milimetreden noksan değildir. Bazı seneler serge yağmuru adı verilen ve üzüm kurutma mevsiminde dökülen yağmurlar, bitkiler üzerinde büyük bir tesir vücude getirilmez. Daha ziyade sağnak halinde ve kısa bir zaman zarfında yağar ve akar gider. Bazen ve nadir olarak dolu düşerse, arılara büyük zarar ika edecek derecede mühim değildir. Yazlar her ne kadar yağışsız geçersede Garbi [2]devamlı olarak estiğinden, Akdeniz havasını içerlere kadar ulaştırır ve rutubet durumunu ayar eder. Bu münasebetle hisbi rutubet düşük sayılmaz.

Bölgenin yazları fazla sıcak olmadığı gibi, kışlarıda mülâyim geçer. Bora fırtınalar görülmez. Bu itibarla, muhit arıcılığa gerek iklim ve gerekse yaylım bakımından müsait bir durum arzeder.

Evvelce temas edildiği vehicle meraklı arıcılar, mevsime tabi olarak arı kovanlarını yaylımdan yaylıma nakletmek suretile tatmin edici bal almağa gayret ederler. Bu mıntıkada randımanlı çalışmak ve az miktarda emek sarfı sayesinde ekonomik bir arıcılık yapmak kabildir.

Antep balını karakterize etmek lâzım gelirse:

1- Zahter balı (Kekik balı)

2- Sütleğen balı

3- Sakız balı

Yukarıdaki isimler verilirken arıların yalnız bu bitki çiçeklerinden bal aldıkları hatıra gelmemelidir. Zira bal alma mevsiminde mevcut her türlü çiçek ziyaret edilirsede hakim bitki zahder, sütleğen olduğu için bu isimlerle anılır.

Bölgenin nefis kalite balı zahterden alınarak depo edilen bal olup fevkalâde hoş rayihası vardır. Petekler kalın ve biraz esmer olmamış bulunsa, Ankara balından tefrik edilmiyecek kalitededir. Bu havalide Kekiğe Zahter denilmektedir. Bir çok hastalıklara karşı zahter ruhu deva olarak kulanıldığından her evde gerek kurutulmuşa, gerekse menkuu vardır. Bu itibarla zahter çiçeklerinden toplanan bal şifa hassasile kuvvetli bir besi maddesidir de. Arıların birinci bal toplayıp depo etme faaliyetleri takriben yaz ortalarına kadar devam eder. Gerek mevsime uyularak yüksek ve çiçeği bol köylere götürülmüş ve gerekse bir mahalde sabit tutulmuş kovanların balları Haziran sonlarında alınarak kovanlar sulu yazı köylerine nakledilir.

Yazı köylerinde hakim nebat sütleğendir. Garbinin yumuşattığı nektarından faydalanan arılar sonbahara kadar yine peteklerini doldurabilirler. Bunada sütleğen balı derler.

Sütleğen balında güzel koku ve aroma mevcut değildir. Mumlar kalın, sert, siyahımsı renktedir. Ancak süzme olarak sarfedilebilir. Zahter ile sütleğen balı arasında kalitede olduğu gibi fiat hususunda da mühim farklar mevcuttur.

Gaziantep’in yazları umumiyetle kurak geçtiği hususuna evvelce temas edilmiş rutubet durumunu garp rüzgarlarının ayar ettiğide belirtilmiştir. Garbının bazı yıllar esmemesi bu alanda büyük buhranlar doğurur. Bu takdirde her bitki kendi hesabına zarar görür. Haddi zatında pek kısa olan bahar daha ziyade küçülür. Kuraklık tesiri ile çiçekler açılıp kısa zamanda kuruduktan sonra arıların besinine tek bir bitki bulmak kabil olmaz. Bütün canlılar için vahim olan bu durum karşısında fıstıklar arıların imdadına koşar. Bu gibi ahvalde tabiatın fıstıklara büyük bir felaket olarak gönderdiği idiocerus Stali (şirai zenk) haşeresinin hortüm mahallerinden çıkan bala benzer sakızla ifrazat arıların yaşamasında büyük faydalar sağlar yani kudret helvası denen fıstığın sakızlı ifrazatından arılar azami derecede faydalanarak mahvolma tehlikesinden kurtuldukları gibi kovanlarına yeteri kadar bal ithal ederlerki buna da sakız balı ismi verilir. İsminden de anlaşılacağı veçhile bu gibi ballar sakız kadar renk ve kalite itibarile evvelkilerden düşük isede arıların ölmemesini sağlaması bakımından mühimdir.

NETİCE:

Güneydoğu ve bilhassa Antep arıcılığı, az emek karşılığı büyük kazanç sağlar. Halkın arıcılığı hevesleri her ne kadar fazla isede bu isle meşgul olan, yani yüzlerce kovanı bulunan arı sahipleri pek azdır.

İklim faktörlerinde olduğu kadar arazi durumununda müsait bulunması arıcılığı teşvik eder mahiyettedir. Kovanların küçük olmaları hesabile verim azdır. Fenni kovanla arıcılık yapıldığı takdirde bir çok çiftçi ailelerinin geçim imkânlarını kolaylaştırır. İstihsal edilecek bal kadar tatlı bir yaşayış sağlar.

(Başpınar’dan)

Rahmi IĞDIR


[1] Taze üzüm suyuna nişasta kırma ilâvesile yapılan mamuller olup (Şira) namı altında anılır.

[2] Yazın Antep’in hakim rüzgârları garpten eser. Akdenizin ratıp havasını içerlere kadar ulaştırır. Buna sadece (Garbi) denilmektedir. Çiğde bu isimle anılır.