Gaziantep İngiliz işgalinde iken İngilizlerin de gidip gördüğü ve birçok fotoğraflarını aldıkları bu evi, iki ay önce ben de folklorcu arkadaşım EMRAK’la gidip gördüm.
Elbeyli oğlunun evi demekle meşhur bu ev, Gaziantep’in Kurbu bostancı mahallesinde, Sıraçeşme sokağında 22 No. Dadır. Sahibi 1313 doğumlu Mustafa Elbeylidir.
Odanın iç kısmının uzunluğu: 7 metre 20 santim; genişliği, 3 metre 90 santim; yüksekliği de 3,5 metredir. Eşiği kırmızı ve siyah mermerle münakkaş döşemeli (yarma eşik)tir. Evin, eşikten girme, yanında bir de haznası (kileri) vardır. Bu haznanın üstü de yine kapısı eşiğin üst başına açılan ve Antep dilinde (Çıkma) tabir edilen bir odadır. Haznasının da, çıkmasının da birer hususiyetleri vardır.
Evin yönü Batıyadır. Odaya 12 merdiven ile çıkılır. Merdivenler taştır. Ev bir kapılı, üç pencerelidir. Pencereler eski sistem (oyma kapaklı)dır. Kapının enteresan bir kemeri vardır.
Bu kemer oyma ve çirtiklidir. Pencerelerin üstü karataş atlatmadır. Dış duvarın batıya bakan yüzü kabartma nakışlarla münakkaştır. Kapının ve orta pencerenin üstündeki, (kuş tağası) tabir olunan küçük birer pencerenin, birer biçme taşdan ibaret eski tarz oyma nakışlı manzarası pek gönül alıcı bir şey. Ev halâ damdır. Eski tarzda taş oluktur. Evin, yukarıda sözü geçen kileri ve bu kilerin üstündeki çıkması evin, yani bu şaheser odanın beşte üçü büyüklüğündedir. Evin alt kısmı, bir mutfak ile bir yer katı odadır. Kuyusu mutfaktadır. Helâsı, bahçede ve binadan 8 metre uzaktadır. Ev Mustafa Ağanın baba babasının yani dedesinin evidir. Mustafa Ağa dokumacılıkla uğraşmaktadır. Evin önü Belediye fidanlığıdır. An itibarla manzarası da pek latiftir.
Şimdi münakkaş odanın içine girelim:
Yanyana kanat açmış kuşu andırır şekilde oyma tahtadan yapılmış rafın altında sülüs ve güzel bir yazı ile çepeçevre (Hilyei Nebevî) yazılıdır. Tabii arabî ibaresile. Bunların altında ve yük yürlerinin üstünde birer hadisi şerif yazılıdır. Meselâ: (Azzemen kanaa’zellemen tamaa gibi. Manası: (kanaatkâr adam aziz oldu; tama’kar adam zelil oldu.) demektir. Odanın iç duvarının tahta ile kaplı olduğunu ayrıca arza hacet yoktur. Antepte böyle evlere (Nacarlı ev) derler. Bunlar iki kısma ayrılır: (Yarım naçar) (Bütün naçar) bu oda bütün nacarlıdır. Her iki tahta arasındaki tahtaya: (Deli beyt) denir ki, bu tahta iki tarafındaki tahtaların azar azar üstüne bildirilmiş olduğu için biraz yüksektedir.İşte bu delibetlerin yukarı kısmında çepe çevre (Esmâi Hüsnâ yazılıdır. Bütün naçar tahtalarının üzeri rengârenk nakuş ve resimlerle süslüdür. Meselâ: tabak tabak, tevir türlü meyvalar. Çiçeklerin her renk ve her nevide olanları. Ibrık, vesaire gibi ev eşyası resimleri. İnsan bu odanın içine girince kendini dünyanın en zinetli bir çiçek bahçesinde kurulmuş bir sofra başında zannediyor. İştihası kabarıyor, ruhu kepir lâlesi gibi açılıyor. Aradan 170 sene gibi iki asra yakın bir zaman geçtiği halde boyalar halâ terütaze sabit ve hiç solmamış. Adeta yüzünüze gülüyor. Hülâsa dil ile kalem ile tarif edilemeyecek kadar güzel.
Evin kapı ve pencere kapakları eski kübik zevkinin oyma birer şaheseridir. Odanın içinde üç adet yük yeri, iki tane bohça yeri, bir de döşek yeri vardır. Bohça yerlerinin altında ufak ufak çekmeceler ve bunların altında dar birer küçük anbar vardır.
Evin kapısının içkısmının üstünde şu şekilde, şu yazıları okuyoruz:
Yâmüfettihal’ebvab Mâşallah İftah lenâ heyrelbâb
Açıldıkça kapansın ayni â’dâ Lâkuvvete illâ billâh Bilhakkı surei innâ Fetahnâ
Evin diğer kitabelerinden bazı beytler:
1193
Kişi nacinse hemdem olsa nâgâh
Katı müşküldurur saklasun Allah
Yâ rab murabım sana zahir mi değil
Yâ Hazratın ol vergiye kadir mi değil
Ne hacet intizar ehli kemâle
Demişler arife yekfi-l işâre
Mâni mi var ihsanına te’hirinden
Yoksa feryadım sana sır mı değil
Şüphesiz nanparei huşke kanaat mümteni
Arzuyi nefs ile meyli haram etmekte güç
Geçmedi bu Feleğin (okunamamıştır) ni
Böyle eyyami gamin böyle olur nevruzu
Hayr eğer tevbe küned bâ deri köor
Harekât o sekenât o heme hayrane büved
Yazan: Şakir Sabri YENER