(Geçen sayıdan devam)

Mihail Bey

Bu zatta eski postane dibindeki sokaktan Kâhya oğlu sokağına girince sağ taraftaki Kireççi Hasan’ın evinin yeri Mihailiye medresesi idi. Bu medreseyi kendisi yaptırmıştır. Medresenin içerisinde birde mescit vardı. Kendisi de içinde hem imamet hem de müderrislik yapmakta idi. Şimdi Ankara’da oturmakta olan emekli Yargıtay Üyesi Ali Kemal Göğüş ve öğretmen Şakir Sabri Yener bu medreseden mezun olmuşlardır.

Burayı sonradan evkaf idaresi satmış olduğundan halk tarafından ev Hâline getirilmiştir.

Zülkadir Bey

Gaziantep tarihinde her ne kadar Zülkadir oğullarına çok rastlanmakta ise de bu Zülkadir beyin Maraş’taki Zülkadir Oğulları ile ilgililerinin ne dereceye kadar olduğunun bilmiyoruz.

Akla ilk gelen şey ise Maraş Zülkadir Beyin de oradan yanı tomaniç ve Sögütcük kasabasından geldiğidir. Yalnız bir bildiğimiz varsa, o da konumuz olan Zülkadir Beyin şehrimize gelen bu beylerden birisi olduğudur.

Bu zatta şimdiki şehir sinemasının yerini medrese, öndeki gazeteci dükkânlarını da mescit olarak yaptırmıştır.

Şehrimizin meşhur ulemalarından Bülbül zade Hacı Abdullah Edip Efendi sonradan burada bir kütüphane kurarak içerisinde müderrislik yapmıştır. Halen Bursa Karaca beyinde Savcı bulunan Ekrem Göğüş’ün babası Ömer Göğüş’le kardeşi bila velet ölen Abdurrahman Göğüş burada okumuşlar ve mezun olmuşlardır.

Şehrimiz ailelerinden Hacihanifioğlu Yarbaylıktan emekli Ali Kemal’in de babası Arif Hacihanifioğlu da yine bu medreseden mezun olmuştur.

Alaiddin Bey

Şimdiki Alaiddevle camiinin ilk yapıcısıdır. Camiinin kubbesi sonradan çökmüş olduğundan tamiri yoluna gidilmiş ve şimdiki mescit ile aradaki yoldan taraf köşede çökmüş olduğundan esaslı bir tamire ihtiyaç hissetmişti. Bunun içinden halktan yardım istenmişti. Padişah ile halkın yardımları da birleştiğinde eski adının Alaiddevle olması kararlaştırılmıştı.

Camiin minaresi hala eskiden kalmadır. Mescit ile Aralık yol üstündeki köşenin yapılması sırasında buradan bir su kaynamıştı. Bu suyun kurutulması için o zamanlar motopomp gibi su çekecek araçlar bulunmadığından halkında gayreti ile su kovalar ile çekilmiş, ise de bir türlü mümkün olamamıştır. Hatta bütün Antep halkı irisinden ufağına kadar bu su çekme işine koşmuş ise de yine imkânı olmamıştır. Neticede büyük tut bedenlerini bu suyun İçine atmak suretiyle bu bedenlerin de üzerlerine kireçli harçlar dökmek suretiyle suyun kurutulması mümkün olmuştur.

Bundan sonradır ki bu köşe bağlanarak camiin tamiri ile büyütülmesi ve bugünkü duruma kavuşmuştur.

Not: Yukardaki notlar Hasırcı zade Mahmut Fehim efendin 89 yıl önce el yazısı ile yazmış olduğu hatıra defterlerinden ve şer’i mahkeme sicillerinden derlenip tamamlandıktan sonradır ki yayımına muvaffak olunmuştur.