Dört yüz on yıl evveldi. Şehrimize altı Türk beyi gelmişti: 1- Keyvan Bey, 2- Handan Bey, 3 Sungur Bey, 4- Mihail Bey, Zülkadir Bey, Alaiddin Bey,

Bu altı Türk beyi, Osmanlı hüküme­tinin söğüt ve Tomaniç kasabalarından etrafa taşmaları ve civara dal kol salmaları neticesi birçok eski Sulçuki Türk beylerinde sindirmişlerdi. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, Osmanlı devleti Selçuk Türk imparatorluğunun enkazı üzerine kurulmuştu.

İşte yukarda adlan geçen Türk beyleri de bu sindirmelerden usanarak yurtlarını terk etmek mecburiyetinde kalmışlardır. Ve dolayısıyla da kendilerine başka bir yurt aramak zorunda kalmışlardı. Bu suretle de şehrimize kadar uzanmışlar, burayı da çok beğenmiş olduklarından şehrimizde kalmışlardı.

Şimdi sırayla sizlerle bu beyleri inceleyelim:

Keyvan Bey

Şer’i mahkeme sicillerine göre Keyvan Bey buraya Emir olarak gelmiştir. Ve ilk defa şimdiki Maarif kahvesinin bulunduğu yer şehir dışında boş bir yer olduğundan buraya konmuştu. Kendisine hoşgeldine gelen ve niçin içeri girmediğini soran zavata da:

“Görüyorsunuz ki benim develerim, keçilerim, koyunlarım, tavuklarım ve çadırım var içeri giripte kimi taciz edeyim hiç olmazsa burada kimseye zararım dokunmaz” cevabını vermişti.

Maarif kahvesinin etrafındaki bulunan yere ise o zaman boklu bostan derlerdi. Keyvan bey buraları satın alarak vakfetmiştir.

Bir de hamam yaptırmıştır. Hamam ise Gaziler caddesini Aleybey’e doğru inerken oradadır. Bunlardan başka Keyvan Bey birçok daha başka vakıf da bırakmıştır.

Kemal bayramlarla Keyvan beyin ilgisi ise şöyledir:

Keyvan bey vakfiyesinde Erşet evlâdı kalmadığı takdirde kız evlâdına oda olmadığı takdirde kölesine ve kölesinin evladına kalmak sureti iledir.

İşte bayramlarda (Yalnız burada Talat bayram ailesi, hariç) bu köleden bir kız almaları neticesi bu vakfa sahip olmuşlardır. Bu gelen beylerin içerisinde en zengini ise Keyvan beydi.

Handan bey

Beyler içinde en fukarası idi bu da şimdiki kale altına giderken gördüğünüz camii ilk defa Handaniye mescidi Olarak yaptırdı. Ve yanma dahi birkaç medrese yaptırdı ve burada ders vermeye başladı Ayrıca kalan parası ile şimdiki demirli kane tarafında 40 maşara bostan alarak mescide vakfetmişti.

Bu suretle Handan Bey camide imamet eder, medresede ders verir geçimini temin ederdi. Bu mescit sonradan harap olduğundan Hasırcı (Tüzün) ailesinden Ahmet Muhlis efendinin babası bu mescidi büyüterek cami haline yeniden yapmışçasına yaptırdı.

Sungur bey

Bugün şehrimizin karagöz mahalle­sinde Çamurcu sokakta 30 nolu evlerin yerinde bir medrese ile bir de mescit yaptırır. İçerisine bir kaçta hücre ilave ettirir. Bu hücrelerde yatıp kalkmakla beraber camide imamet eder. Medrese de talaba okutur. Bu medreseyi tanıyanlar iyi hatırlarlar, havuzun suyu ise şimdiki kale altındaki büyük paşa hamamına giden sudandı. Sungur bey Handan beyden epeyce hallıcadır. Oğuzeli’ne bağlı Telbaşar köyünde birçok sulu tarla alarak bu mescide vakfediyor. Hâlâ son zamanla a kadar bu medresenin vakıf işlerine şimdiki emekli nikâh memurlarından Bekir Göğüş’ün babası Ahmet Göğüş bakardı. Bu zattan sonrada onun kardeşlerinden Mahmut Göğüş bu vakıf işlerine bakardı. (Mahmut Göğüş şimdi maarif vekâletinde talim ve terbiye heyetinde bulunan Beşir Göğüş’ün babasıdır.) Bu iki kardeşin niçin bu vakıf işleri ile uğraştığını araştırdık. Dedeleri Haci Mahmut Efendi bir zamanlar Antep evkaf müdürü (O zaman nazır) olması dolayısı iledir. Çünkü evladı olmayan vakıflara şimdi olduğu gibi yine vakıflar idaresi bakardı.

(DEVAMI VAR)