Gaziantep, teşekkülâtı arziye itibariyle Miyosen devrine ait olup bu teşekkülât arasında yer yer volkanik teşekkülât ta görülür.

Toprak

Toprak: Toprakları miyosen teşekkülât arzeden kısımlarda ekseriyetle kireçli boz topraklar ve yahut türabı fevkanisi derinliği 20-25 cm. arasında tehallüf eden kuvvetli killi ve türa­bı tahtanisi kireçli oaln topraklardır. Volkanik ve bu indifaatm serpinti ve itikâlinden husule gelen topraklarda türabı fevkani killi ve derin, türabı tahtan! kezalik kireçli tabaka arzeder.

Kıymeti ziraiye itibarile, türabı fevkanisi derin olan ve kil miktarı nisbeten fazla olan (öz içi yerler) birinci derece ve bazaltik arazi ikinci derecededir.

Taribi kadimdenberi buralarının meskûn olması ve galebelik nüfusu beslemiş bulunması, binaenaleyh asırlardanberi zeredimiş olması, teşekkülâtı arziyenin bu fakirliğini birkat da­ha artırmış, senelik ve yazlık mahsulât noktai nazarından çok fazla emek verme ve gübreleme mecburiyetini doğurmuştur.

İklim

İklim: Akdeniz iklimine tabidir. Merbut haritada işaret edildiği veçhile İskenderun körfezinden esen Akdeniz meltemleri muhtelif kollardan vilâyetimize gelir:

1-Kilisin oldukça cenubunda (Acir okları) tabir edilen itim takalardan, Azezden ve Kilisten geçerek Çobanbey nahiyesi mıntakasından Silsile dağlarına ve Silsile boğazından geçen bu rüzgârlar Akçakoyunlu istikametinden çöle doğru eserek Garp rüzgârlarını meydana getirirler, ve önünde yalnız Amanos dağından başka hail olmadığı için rutubetli olan bu rüzgâr bilhassa yazın, yazlık mahsulâtın büyümesine çok büyük yardım eder.

2-Amanos dağlarını aşarak Fevzipaşa mıntakasında yazın şiddetini artıran Garp meltemleri muhtelif arızalara çarparak rutubetinden ehemmiyetli miktarda terk ettikten sonra (Antep) in (Garp) rüzgârını verir. Bu sebeple Antep’i Garp rüzgârı, Akçakoyunlu ve Çobanbeyden esen Garp rüzgârından rutubetçe fakir ve çiy terk etmek noktai nazarından kıymeti de o derece azdır.

3-Bundan başka Amanosten geçen rüzgârlar, Ahır dağının arkasından, budağı ve onun cenubuna tesadüf eden Nacar ve Pazarcık dağları ile Kara bıyıklı dağlarını ve daha ufak arızalan aşarak kuru bir poyraz rüzgârı halinde cenuba doğru eser.

Binaenaleyh Antep-Akçakoyunlu mıntakası, müstesna olmak üzere-iklim itibariyle kuru ve serin rüzgârlara tabi bir Dimtaka arz eder. Akdeniz meltemlerine tabi fakat yabis bir iklimi vardır.

Antep ikliminin serin olmasına rakımının tesiri vardır; Yabis olmasının da umum dünya iklimine sureti intibakı şöylece izah edilebilir:

Yazın Akdeniz mıntakasında barometre yüksek kalmak­ta binaenaleyh bu mevsimde daima mütebait rüzgârlar hakim olup hava yabis kalmaktadır. Kışın ise Akdeniz havzasında barometre irtifamm düşmesi ve Bahri muhiti atiasîde işbu irtifam yüksek kalması ratıp rüzgârları cezbetmekte ve yağmurun mebzulen düşmesine sebebiyet vermektedir. Vilâyetin bilhassa İslahiye mıntakası bu rejime tabi olarak fazla yağmur celpeder. Halbuki dahili dağlar ve arızalar sebebiyle Antep mıntakası bu rüzgârı alamayarak yabis bir mıntaka teşkil etmektedir.

Rüzgârlar

Rüzgârın şiddet ve istikameti Bir sene zarfında şu tarzda cereyan eder:

Antep’te rüzgâr cereyanının şiddeti kış sonları olan Şubat evahiri ve Mart başlangıcıdır. Nisan gayesine kadar devam eder. Bu zamanlarda (Yağan Yağmur esen Yele yetmez ) derler, Rüzgârın en sakin zamanı Eylül ayıdır; bu (aya) mahallî tabirce (Sağır Ayı), denir. Ziraatın harman savurum işlerinde bu ay da büyük müşkülât görülür.

İstikameti: Bahar ortalarına doğru çöl kızmağa başlayınca İskenderun körfezinin meltemden ibaret soğuk rüzgârları buraya hücum etmeğe başlar. Ve sağır aya kadar ekseriyetle Garp rüzgârı hakimdir. Eylül ayında tevazünü hararet husule gelir. Bundan sonra ekseriyetle poyraz hükmünü icra etmeğe başlar. Vilâyetin şark ve cenubu şarkîsini teşkil eden ovanın takasında rüzgâr hadisesi böyle cereyan ederken yayla mıntıkasında Garp tarafı İslahiye ve Fevzipaşa’dan gelen meltemlerin tesirine, şimal tarafları da Ahır dağından esen serin poyraz rüzgârlarının tesirine ve nihayet Antep kasabası Garbi şimalî, hazan Şimali garbî, pak az garp ve poyraz rüzgârına maruz kalır.

Bir de bu Akdeniz tarizlerinden maada umumî şimal rüzgârları yani poyraz depresyonları hakim olduğu senelerde umumî ve hakim rüzgâr poyrazdır. Ve Antep ziraat hayatı ve su mesleşi poyrazın hakim olduğu senelerde müşkül bir devreye girmiş olur.

931 senesinin Temmuzundan itibaren 933 senesinin son­larına doğru takriben iki buçuk sene süren poyraz rüzgârının hakimiyeti Antep ziraat ve su meselesi üzerinde çok fena tesir bırakmıştır. Bu hadisenin bundan 66 sene evvel vuku bulduğunu ve o zamandaki susuzluk ve bereketsizliği atalar hikâye ederler. Poyrazın bu menfi tesirini anlatmak için eski çiftçilerimiz:

(Poyraz hace gidince çoluk çocuk ekinci oldu)

demişlerdi.

Hulâsa Antep umumî mahiyette Akdeniz iklimine tabi ve umumî şimal rüzgârının tesiri altında; kısmi azami itibari ile vabis rüzgârlara maliktir.

Havanın hali, maî tekasüfler

Teressübatı havaîye

1-Antep muhitinde sis nadiren vaki olur; vaki olursa kış ortasında ve ilkbahar iptidalarında görünür. Kesif değildir.

2-Bulutları: takriben üç yaz ayında sema, berrak ve bazen Sirostratüs görürler. Güz aylarında Sirüs, sirokümülüs, ara sıra Nembüs bulutlar müşahede edilir. Nembüs bulutları mev­simin ortasında ilk ve son aylarında daha çok olur. Bu bulutlar Antep bulgurcuları, şirecilerinin işlerini işkâl eden yağmurlar yapar.

3-Kışın bulut tipleri: ekseriyetle kümülüs, nembüs, sitratüs, Sıronembüs, Sirokümül üştür.

4- Bahar bulutları: ekseriyetle Sirüs, Sironembüs, Siro kümülüstür. Bulut hareketleri geceleri seri ve ekseriyetle şark­tan garbe veya garpten şarka doğrudur.

Yağmur: Gaziantep’in vasatı yağmur miktarı 450, asgarî 150, azamî 750 milimetredir. Yağmurun rejimi, yani senevi tevezzüat coktai nazarından Antep havalisinde kış teressübatı fazla, son bahar ve ilkbahar teressübatı azdır. Bu miktarın alelekesr takriben 50 milimetresi sonbaharda ve fasılalı olarak 100 milimetresi (normal senelerde) ilkbaharda nüzul, mütebaki 300 mii- metresi üç ay zarfında yağar, bu en büyük yağış ayi.ırı da Kânunuevvel, Kânunusani Şubat, aylarıdır. Yağmur ve kar va­satı olarak 50 gün yağar. Bu itibarla da Antep iklimi yabistir. Hatta bazen son baharda ancak (20), ilkbaharda 20-50 milimet­re yağarak büsbütün ziraat nokta nazarından yabis seneler cereyan etmektedir.

Yukarıda menşei tafsil edilen poyraz rüzgârı hakim olduğu seneler hem yağmur miktarı az olur; hem de ziraat için büsbütün müşkül ve verimsiz seneler meydana gelir. Bu gibi senelerde Kânunuevvel son haftası veya evasıtında yağmur düşmeğe başlar, Şubatın son haftalarında nihayet bulur. Bütün baharda yağan ufak tefek yağmurlar ziraate mühim fayda temin edemez-

Bu suretle (güzlek) olmaması ve Baharda bile lüzumu derecede yağmaması burayı tamamı ile sahraî bir şekle koyar.

Yaz yağmuru hemen hiç yoktur; nadiren haziranın ilk haftasında yağarak yolmayı işkâl eder. Vilâyetin yağmurca en zengin mıntıkası İslâhiye ovasıdır; denize nispeten yakın olması yüzünden burada teressübat miktarı azamî 800, asgarî 300, vasati 550 yi bulur.

Kar: Bazen Teşrinisanide bile görülür, en ziyâde Kânunusâni, Şubat’ta yağar. Vasati irtifaı 15 santimdir. Pek fazla yağdığı seneler 30 santim kadar olur.

Karın devamı: Kar mesturiyeti bir hafta, dağlarda leke olarak 3 hafta devam eder. Karın bu irtifaı ile kar mesturiyetinin devamı Zemheride veya ondan sonra yağmasına göre tahallüf eder; Zemheride yağan karın, mesturiyet müddeti çok gün devam eder, onun için [Zemheride kar yağacağına kan yağsın] derler. Bu zamanda yağan kar hayvan telefatını mucip olur.

Zemheriden sonra yağarsa makbuldür. Tahtelarz su miktarını artırmağa yardım eder. Ve b j takdirde (Kar yılı var yılı) derler.

Bu mesturiyet müddeti Antep’in şimali şarkî, şarkı şimalî mıntakalarında uzundur. Halbuki cenubu şarkî, cenuba doğru gidilince buralar da sathı bahirden irtifa düşer, merkez Antep’in bulunduğu mıntıka farz edilirse buradan şarkı cenubî ve cenuba doğru beş saat gidilince artık kar meşrutiyetinin uzun devam etmediği, hele 6-8 saat ilerleyince karın bu mıntakalarda yağıp birkaç saat içinde hemen eridiği görülür. Akçakoyunlu nahiyesi, Nizip, Carabulus, Kilis t öyledir.

Vilâyetimize yeni iltihak eden Pazarcığın dağlarında kar mesturiyeti devamlıdır. Ve ovada poyraz rüzgârları kar eksibeleri yapar; İslâhiye ve Fevzipaşada ise kar yağsa bile erir. Burada kışılık, Akdeniz iklimi tamamı ile hakimdir.

Hararet: An tep İzoterm hatlarının (20) si üzerinde görü­lür; fakat Antep denizden (890) metre mürteîi olduğundan bu hattın geçtiği mıntakada bir yayladır. Kışın müstesna bazı günlerinde hararet (-17) dereceye kadar düştüğü gibi yazın (+39)za kadar çıkar; fakat vasati asgarî (—10) ve vasati azamî +25 harareti vasati seneviyesi (+12)dir. İklim hararet itibarı ile mutedildir.

Mutedil iklim nebatının hepsi yetişir; bilhassa yabis ve mutedil iklimi isteyen fıstık mükemmelen Antep ve havalisinde yetişmektedir.

Bu yaylanın şimal tarafı daha yüksek ve şimal poyrazlarına daha çok maruz olarak daha serin olduğu cihetle buralar­da yazlık buğday ve susuz mısır ziraatı de kabil olabilmektedir. Gücge nahiyesinde olduğu gibi.

Halbuki cenup ve şarka doğru yürüdükçe rakım düşmekte olduğundan harareti vasatiye yükselmektedir. Kilis, Akçakoyun’lu nahiyesi, Carabulus Nizip havalisinde olduğu gibi. Buralarda kışlık mahsulat susuz olarak ekilebilir, fakat yazlık mahsulat umumiyetle suya muhtaçtır. Yalnız kavun karpuz ileride söyle­neceği veçhile mütemadiyen nadas sureti ile baran kaldırarak toprakta rutubeti toplayarak susuz da ekilebilir. İklimin bu itidali bilhassa bağcılık ve fıstıkçılığın inkişafını ileri götürmüştür.

TEŞEKKÜLÂTIN TEVEZZÜATI

Evvelce söylendiği veçhile Antep vilâyetinin kısmı mühimmi Miyosen devrine ait kalkerli arazidir. Sou mülkî teşkilâtta vilâyet Pazarcık ve İslâhiye’yi içerisine alınca Amanos dağları civarı bundan müştak olan dağlar ve civarı teşekkülât (Pigosen) devrine ait teşekkülâta malik olmuştur.

Her iki teşekkülât içinde toprak teşekkülünü yer yer değiştiren ikinci bazaltik ve indifai bir teşekküle de tesadüf olunur. Antebin cenubunda ve şarkı cenubî, şark köyleri ile gar­bi şimalî ve şimalinde yer yer tesadüf edilen bu teşekkülât mücavirindeki toprak flor ve ziraat itibari ile değişik manzaralar arz eder. Cenupta Karataş mevkii, Mazmahorun şimal kısımlarını geçtikten sonra bu teşekkül tevakkuf eder; ileride Uluma sarayı geçtikten sonra Bostancık, Körkün, Çapalı, Bevağır, Beş göz, Kozluca, Killik ilâh... köylerinde yine tevakkuf eder. Ve arada Miyosen tabakasını geçtikten sonra Alimantar, Telhabeş istikametinde bazaltik bir mıntıkaya daha girilir.

Ve bu mıntıka yer yer açık ve kapalı olarak Kilisin cenup hududuna kadar gider. Antep’in garp tarafında Hezek... Şark tarafında Karaburun, Yenice, Telharnup köylerini ihtiva eden tepeler bazaltik ve indifai bir teşekkül arz eder.

Şimali garbide: Acem hüyük, Dündarlı Sülüktü... köyleri ile şimalda Karabıyıklı dağları hep bazaltiktir.

Bu bazaltik sahrelerin ihtiva ettiği sahanın alt kısımları kâmilen indifaî değildir, bazalt sahrelerinin serpilmesinden ibaret olan sananın alt tarafları da umumiyetle tebaşirî ve Miyosen devrine ait teşekkülât göstermektedir.

Topraklar bu teşekkülâta nazaran umumiyetle fazla kireçlidir. Bilhassa turabi tahtanî kireçten ibarettir. Edvarı kadimede infisaha uğramış bir kısım killi kayalarla, bazalt enkazının türabı nebatideki tevezzüatı nazarı dikkati caliptir. Bazi itikâle uğramış açık tabakat yumuşak kalkerli suhur ve boz toprak arz eder. Antep’in ve Nizip’in bu teşekkülâtı ziyadedir. Yazı kıs­mındaki teşekkülât ayni ise de muhtelif kil ve Bazalt infisahından mütahassıl kırmızı derinliği 0.5-2 metre olan kırmızı kumlu killi kireçli topraklara malik bulunmaktadır.

Bazaltik sahaya yakın olan yerlerde toprak daha ziyade kırmızı ve lüzuciyeti de o nispette fazladır. Bu teşekkülâtın geniş hattı içtimalara yığılmasından mütahassıl daha derin ve münbit akşamına tesadüf edilir. Buralara (öz içi) tabir olunur. Böyle öz içleri ekseri köylerde vardır; fakat bazen ehemmiyetli bir saha işgal ettiği de görülmektedir.

Bundan başka topraklar böyle ince zerrat halinde (öz içi) denen yerlerde biriktiği gibi büyük dağlar arasında kalmış olan yerlerdeki teşekkülâtta çok müabittir. İslâhiye vadisi gibi.

Bazen bu teşekkülât münbit olmakla beraber tahdettürap çakıllıdır. Aşağı Pazarcık ovası gibi. Bu ovada bilhassa Aksu nehrinin yatağını değiştirmekte olmasından dolayı mühim bir sabada bu tesir daha çok mahsustur.

Hulâsa toprak umumiyetle kireçlidir. Yangındır; çok suya muhtaçtır. İklimin kuraklığına bir de toprağın bu tarzı teşekkülü inzimam ederek burada çok kuru bir ziraatin hüküm sürmesine sebebiyet vermiştir.

Öz yerler, kırmızı, türabı nebatîsi kalın olan yerler binnisbe serindir, mamafih buralarda da ancak fazla emekle, çift küvetiyle hasılat elde etmek mümkün olabilmektedir.

Sular, akarlar, göller

Sular; Umumî hayat için ve ziraat için pek elzem olan suların tevezzuatı şu şekildedir

Merkez kasasındaki sular.

Antep suyu: Bu suyun menbası kilsi teşekkülât üzerin de olması Antep suyunun miktar ve vaziyeti hakkında katî bir şey söylemeye manidir. Poyrazsız olmak şartı ile normal yağmur senelerinde Antep’in garp tarafındaki kayalarda biriken su bütün ziraat mevsiminde ihtiyaç olan miktarı verebilir.

Bu su ile Antep’in içme suyu da temin edilmektedir.

Merkez kazasındaki diğer ehemmiyetli sular, çokluğuna ve suladığı sahanın genişliğine göre şu sıra ile sayılabilir:

Cağdığın pınarı, sacur nehri, Aynifar, Hüyük sulan, Tüzel suyu, Balık suyu, Kırkgöz suyu, Burç. Nurgana, Kilisecik, Kürkün, Sazğın, Söğütlü, Çarpın, Erikçe, Başpınar, Sam, Dülük, Ani, Batal pınarları. Cingife nahiyesinde: Merzimen suyu, Ardıl çayı, Karasu.

Kilis kazasında.

Akpınar, Sinap, Afrin, Sabun suları-

Nizip Kazasında.

Keret, Hıyam, Çanakçı, Çardak, Kahtin, Oral suları ve kısmen Fırat nehri.

Pazarcık kazasında'.

Aksu, Gökpınar, Bağlama, Mizmili, Gâvur gölü... Pazarcık çayı.

İslahiye kazasında'.

İslâhiye (Göz) suyu, Karasu, Keferdiz pınarı, Aksu, Çer- çili suyu (bu su İslâhiyeniıı içme suyudur)...

Sacur üzerinde ve Cağdığm pınarından (Koveyk harkı) namile bir harktan kol ayrılır, ileride Kırkgöz ve Sazğm pınarlarından gelen sularla da beslenerek meydana gelen sudan Şiveydin, Zırambı, Karacaören, îkizkuyu ilâ... köyleri aledderecat istifade ederler.

Bunlardan çok mühim olan Sacur ve Aynifar Antep’in Dere ve Yazı köylerini ihya eder. Sulu ve susuz tarla arasında nispet kabul etmez bir fiyat farkı vardır. Sulu tarlanın bir dönümü 20-100 lira kıymetinde olduğu halde susuz tarla 5-10 lira arasındadır. İklimin kuraklığı, toprağın kireçli ve yangın olmasından dolayı suyun oynadığı rol çok mühimdir.

Göller

İslâhiye’de Emen gölü, Pazarcık’ta Gâvurgölü, Mizmili gölü vardır.

Dağlar ve ovalar

Antep vilâyeti arazisi oldukça arızalıdır. Teşa’übatiyle Antep’in en başlı dağı Amanostor.

Bu dağ garpte İntilli, Cebelibereket dağlarını teşkil eder, şarkı şimaliye doğru uzanarak Maraş vilâyetinin Ahurdağlariyle birleşir. Garbi cenubîye doğru uzanarak Amik ovası, İskenderun, Antakyayı tahdit ederek Cebeli Lübenana kadar iner; bu kol üzerinde İskenderun’a nazır en yüksek tepe (Mıgır) dağıdır. Hasa nahiyesinde t ulunan bu Dağ hem sarp hem de sema görünmeyecek kadar kesif Ihlamur ağaçları ile muhattır. Bu itibarla da Mısır tepesi mühim bir hususiyet arz eder. Bu silsileden Antep’in garbini tahdit eden Sof dağı ayrılır. Bu dağ havasının ciyadeti, sularının bolluğu ve güzelliği ile eski zamanlardan beri Antep’ten birçok erbabı zevk ve servetin mesiresidir. Fevzipaşa boğazı ile hali ittisalda bulunan Pazarcık ve İslâhiye ovalarından İslahiye’nin garbi şimalîsini ihata eden Amanos silsilesi, muhtelif irtifalarla arızalar yaparak Pazarcık’ın şimalini sarar ve Nacırdağı, Belsalan Amanoson devamı ve Ahur dağının sekili gibi kabul olunur.

Nacardağı sert ve serin rüzgârları ile, bol suları ile Pazarcık’ın sayfiyesidir. Belsalan ve Nacardağları’ndan şarka doğru ayrılan tepeler yukarı Pazarcık’ı yani dağlık olan Pazarcık köylerini teşkil eder. Binaların abii havası çok iyidir. Ziraatı bilnisbe mahdut olan bu yerlerin en büyük işi fıstıkçılık ve davarcılıktır.

Bu araziler muhtelif meyililerle ve irtifalarla Antep’in bir saat şimaline kadar teselsül ve devam eder.

Şimaldan bu suretle sarılan Antep, şarkından da Sof dağlarının sekileri ile yine muhtelif meyi ve irtifalarla keza bir saatlik şarkına kadar gelir.

Şarktan Sof dağlarından cenuba doğru devam eden kollar Antep’in Çarpın, Burç, Kilisin Musabeyli nahiyelerini içine alır.

Yukarı Pazarcık’ın şarkından imtidat eden ve Malatya vilâyeti ile Antep vilâyeti hududunu teşkil eden kızı) dağ buna muvazi olan ve daha cenupta bulunan Karadağ silsileleri de çok mühimdir. Karadağ şarka doğru uzanarak Fırat’a dayanır ve cenuba doğru muhtelif sekilerle Antep’in Binamlı, Küştam. Hıyam, Keret, Arıl, İbrahimşehir, Kertişe, Tılfar, Orul dağlarını ve sekilerini teşkil ederek Barak ovasında nihayet bulur.

Antep’in dağlarının ve sekilerinin hepsi de ziraat ve iktisat noktai nazarından çok mühimdir. Bu arızalı yerlerde gerçi ekilip biçilmek kabil değildir; ekseri yerlerinde ekilse bile bir şey almak mümkün olamayacaktır. Fakat tabiat bu dağlara, hava ve suyu güzel olan bu yerlere iyi bir servet definesi de bağışlamıştır: Sakız ağacı. Bütün Amanos silsilesi, ondan ayrılan kollar, onun sekileri üzerinde bu ağaca kesretle tesadüf edilir.

Bu civar halkı sakızın kıymetini tanımış, ondan istifade etmiş ve ede gelmekte bulunmuştur: İslâhiye’deki yeni teşebbüsatı da göz önüne alırsak bütün vilâyet dahilinde sakız aşılayarak fıstık istihsal etmek gayreti günden güne ilerlemektedir. Yukarı Pazarcık, Maraş-Pazarcık arası, Karabıyıklı dağlarının sağa, sola uzanan arızalan üzerinde bu işe germi verildiği gibi vilâyetin Küştam, Arıl, Bata), Cidet, Kefercebel, Cağut, Çanakçı, Kertişe, Zergil, Çardak, Kilisecik.... gibi bütün arızalı köylerinde ekiciliğin en başta gelen işi fıstıkçılık olmuştur.

Pazarcık’ta bu noktai nazardan Antep’le hali münasebette olarak ilerlemekte ve oradaki şakız ağaçlarının daha büyük ve mevki itibari ile ağaç yetişmeğe elverişli olması az zamanda orasını pek ileri götüreceği bir hakikat olarak görülmektedir. İslâhiye’deki yeni teşebbüsler neticesi orada da bu işin ilerleyeceği ümidi çok kuvvetlidir.

Mıgır dağının ıhlamur ticareti için ehemmiyeti büyüktür.

Ovalar

Ovalar: Bu fıstıklı ve zengin dağların ortasında ve nihayetlerinde de muhtelif ovalara tesadüf edilir. Ziraat ve felâhat noktai nazarımda kıymetli olan bu ovaları da şimalden cenuba şöyle sıraladım:

1-Aşağı Pazarcık: Gökpınar, Bağlama ve Aksu ile su­lanan bu ovada Aksuyun mecrasını değiştirmesinden mütahassıl (Narlı-Gökpınar) istikametindeki sahada tahtelarz çakıl teraküraatı olmasından dolayı kısmen kuvvei inbatiyece fakir ise de diğer taraflar umumiyetle killi, kumlu ve çok münbittir.

Bu ovada en çok pirinç ile boz tahıl (arpa, buğday) ziraati icra edilmektedir.

Pirincin verimi bire yüzden bire on nispetine kadar, diğer hububat ise bire ondan otuz nispetine kadardır.

Bu ova hemen ekseriyetle sulanır. Ovanın şimal ve şimali garbisini Gökpınar’dan alınan Gökpınar arıkı ve Aksu, orta kısmını keza Aksudan alman (üst, orta ve alt arıklar), cenup ve cenubu garbisini Bağlama suyundan alman arıklar sulamak­tadır.

2-Keferdiz ovası: Bu ova küçüktür; fakat suyu bol ve ovada çalışan ekincilerin gayret ve sermayeleri ziyade oldu­ğundan mahsulü ehemmiyetlidir. Burada en ziyade ekilen pirinç ve boz tahıldır.

Bu ova Keferdiz pınarı ile ve aşağı Pazarcık’tan alman bazı arıklarla sulanır.

3-İslâhiye ovası: Bu ova senelerden, belki asırlardan beri ehemmiyetle üzerinde çalışılmamış, çok frak ir bir ovadır. Nüfus azlığı, sermayesizlik ve İçtimaî sebepler tesiri ile bakılmamış olan bu ovanın ziraî istikbali çok yüksektir. Bugün Karasudan alınan arıklarla ve İslâhiye civarındaki gözden alman ayakla pirinç ve boz tahıl ekilmektedir.

Toprak çok bakir olduktan maada evsafi tabiiye itibari ile de çok münbittir.

4-Araban ovası: bakir ve çok münbittir. Araban çayı ile oldukça mühim arazi sulanır.

5-Allanlaş ovası: münbit ve kısmı mühimmi sulaktır.

Karasu ayakları olan Ardıl çayı. Üç göl suyu, ziyaret suları ile ıska olunur.

6-Merzitnen ovası: Merzimen çayı ile sulanan çok bakir ve kıymetli bir ovadır. Buralarda bir taraftan ovanın kuvveti inbatiyesi, diğer taraftan dağların yakınlığı hasebile fıstıkçılık Cingife nahiyesini zengin ve istikbali gayet iyi bir mıntakai ziraat olarak göstermektedir,

7-Yazı köyleri: Burada arazi kısmen sulanır, kısmen susuzdur. Sacur, Tüzel, Aynifar suları ile ovanın tahminen yüzde ikisi sulanır. Arazi Çobanbey mıntıkası kadar kuvvetli değildir.

8-Kilis cenubu: Burası bugün bir saat kadar devam eder, şarkta Çobanbey mıntıkası mühimdir. Bu ova susuzdur; fakat müabittir.