(İsmi Zekeriya, 17-18 yaşlarında bir delikanlıdır. Bir eli şalvarının cebinde Gaziantep’lilere has bir secaatla içeri girer. Kıyafeti tam bir esnafı andıracaktır. Mesela şalvar, üstüne çizgili ve en üst düğmesinin dahi iliklendiği bir gömlek, onun üstüne ceket başında öne eğilmiş kasket ayağında kırmızı bir Yemeni, boynuna atılmış askısı).

(Seyircilere samimi bir gülümseme ile bakmaktadır. Mikrofona gelince durur, yine Gaziantep’lilere selam verir. Yani hafif eğilecek ve eğilirken de sağ elini sol göğüsüne getirecektir.

- Selamınaleyküm millet. Maşallah, naderde varmışız yav. Gorkman gorkman saymam başızı gaşımaya hacat yok.

Lâ yorum, ben bizim olanlara annadamadım. Beni çıkarman o âdar milletin önüne, gonuşdurman şu aporloda, irezil olursuuz sona.

(Bu son cümlesinde elinin parmaklarını birleştirip, dudaklarına dokunarak “ısrar” ifadesi vermektedir).

- Yoğ aam dinnemediler. Nen der sez. Yorum, heç böyle galabalık önünde gonuşmadım. Hem okumuş insanların garşısında ne haddimize gardaşım. Kakarık, ayıp hanek ederik, yannış söz çıkar azımızdan, eyi olmaz Amma ne dedimse annatamadım yerenlere.

“Yok Zekeriya’’ dediler. “Sen çıkmalısın, gonuşmalısın, millet de gülmeli”.

Nedek aam, kime haber annadırsın çıkdık baalım. Enkevvel adımı sööleym. Ben Zekeriya, Şekerci kalfasiyim Almacı pazarında şekercilik yapıym. Şükrü Usda varya, Hacinin oolu derler. İşde onun düveninde iş görürüm. Üç de şeerdimiz var. Eh işde, geçinir giderik. Gapalı yerde imanımız gevrer. Hele ocak yandıı kimi, bi kese alıp keselenmedeemiz galır. Onun uçun pazar oldoonal sahreden başga bi yer paklemez bizi. Haa gündü, hatırlemeyim Urfa’dan dezemin oolu gelmişdi.

“Ağa garpızatanı göresim geldi, acı bu pazar bizi götür, yerif” dedi.

“Ey aam, Allah heyrini vere. Bundan goley navar. Gedek mi gedek. Devlisi gün de ahatdi zaten. Anam da Hayce bacımlara gediciydi o gün. Ne vakten belli hasteymiş masim.

Sahriye gederken fazla bi şey almadık, iki dene garpız, pendir, üzüm hayir, yumurta, somun. Hee, az galsın unuduydum. Ayyuş deyzenin güççük çaydanlıına biraz çaynan, kaada sarılı toz şeker goyduk. Çaysız alemi goyultmazık aam. Çayı içmeliyk, keyfimize bakmalıyk.

Garpızatanı biliyseez, deel mi? Hanı Sacırın yolu üsdünde Oğuzeli, Hacar, Bebirge filan varya işde oralarda acı biraz Oğuzeline yakın güzel bi pınar.

Oboov yorum, bi suyu var, büngül büngül gaynar. Bi set yapıklar yolan eydeel üstünden belim galınlında su ener. Bellur kimi de suyu var mübareen.

Ya hafezenallah, suya bi balıklama enmen mi gardaşım, öölen sıçandan bilokma galırmı? Dört bi yanı yalangozlarnan, çınarlarnan gaplı. Tam sahre yeri canım...

Efendim, başınızı argıtmaym, yanı eyle bi yere getmiye garar verdik. Kim kim gediyk onu da sayıym. Eldeemi yorum? Peykemizin ihvanlarını bilmesseez olur mu?

Bi ben, dezemin olu Ali ihsan, benim küçük kardeşim Mamet, usdamın oolu Hökkeş, en büyükleri benim amma Ali İhsanın da yaşı çok yırak deel benden. Taydaş sayılırık yanı.

Hacarlı Abdo’nun makinesine bindik. Verelini Oğuzeli.

Haa, onu deyciydim, o gün biraz sakarlık üstümüzdeydi. Soldan mı kaktık nettik. Aslı esasında benim ortancıl Hayri de geliciydi amma seklavi bizim hayattaki arişin üstüne çıkmaya bakıy. Biz içerde daha ne giycik, ne eleticik davasındeyk. Aanca küüt diye bises. Gedek bi bakak ki, oolan yerde. Biz başına geldemiz kimi hali yeenledi, alamıya başladı. Babam da gizdi gendine. Düvene eletti, biznen bırakmadı.

Neyse haarda galmışdım. Hah Abdo’nun makinesindeydik, deelmi? Oğzuzeline gadeni bişey yok. Neen, ben gorkuym böön bi sakarlık var başımda dey. Her vakit dönmıye bi bokluk bekleym.

Garpızları sırtımıza vurduk yeriye yeriye dosdooru Garpızatana. Yeridikçe vakit geçiy, vakit geçtikçe sıcak yeenney, sıcak yennedikçe, biz ata şımızdan Allah yırageyliye kebap oluyk.

Herneyse uzatmıyak. Geldik garpızları suya attık. Garaltıy 30-35 m. ilerde ki gozun altına gerdik. Tam daha mintanları çıkarmıya galmadı, anca irelde bi tarlanın içinde gızılca gıyamet gopdu. Bizim Memet yanı yanı benim güççük gardaşım bizden his tarlıya girmiş balcan goparmıya. Onu da tarlanın saapleri görmüşler.

Ya fattah ya rezzak ya Allah ya kerim, Mamet’e mi gızarsın? Sakı babalarını öldürmüşün kimi kükreyp gelen oolanlara mı gızarsın.

Bi bakdık, suya soosun diye attımız garpızlar gayip. Gene o köölüler galdırmışlar.

“Yorum, garpızımızı siz mi aldınız, acı gayirmez verin” dedik bi alay oldular üstümüze yeridiler.

“Biz mi aldık lan” dey bide yiitlendiler. Bi bakdım, herifler çok, sumamıza barabar kötee yiyicik. Acı gabahati bizde buldum eyileenen gonuşdum, hösdürdüm gendilerini de, sulh olduk.

Sayın misafirlerim, acı gabahat de bizde. Mahallede cıncık gülle oynayken haamızın güllesini birisi alsa oncaazın başına çöküp dövmeden beter ederik. Güccümüze saabolmalıydık.

Yav, habirini sölemeliyim size, sahre deel bi irezillik yav. Hökkeşin ayaana tiken battı. Zornan çıkardık. Bi bu yetmeymiş kimi hayırnen, yumurtaların da yok oldoonu görmiyek mi? işde şimdi pıçaa yedik dinime Allahıma kenna acı bi sahre edip gafa dinneyciydik. Geliyken Hökkeşdeydi onnar.

— Taman aam sana tenbehlemişdik elinden bi yere goma diye, deym hösüy mart buzası kimi yüzümüze bakıy...

— Necettin ağam gözünü seviym bizi avara etme, deym, aalamıya başley.

Soonadan belledıkkine oolan makinede unutmuş. Niidim can sağolsun needek?

Yok, oncasına o adar möhöm bişey deel amma.. Yav işde sahre deysin daha ne deysin. Adam bi acıkıy bi acıkıy ki, ağaç gabu bulsa yok demeye!.

Neyse, ya sabır deyp biz çimmemize devam ettik. Hele Allah sizi inandırsın, gıymetli misafirlerim; o buz kimi suyun içine bi tumuym, dibinde bi gözümü açıym, aynen galeylı bi dünyaya gelmiş kimi görüym dört bi yanı. Yerde gumların oynaşmasından punar gözlerinin gaynadıını anneym.

Aha beyle çınarın depesine çıkıp da suya atlamazmıyk adamın yüree “hırrr’’ diye eriy düşerkene..

Öölene dorgu Mamedi garaltınm başında bırakıp punarın meydana getirdee derede yeriyişe çıkdık. Paçalarımız çemleyip, cumhur cumbur suyun içinde yeri bobam yeri. Booo yalangoz ağaçlarının gapattıı, güneşin şavkını bile geçirmedee derenin içinde yerimesi ne de datlı oluy. Bi bakıyk, suda balıklar. Bi bakıyk bi ilengeç, bi bakıyk rengerenk uçuşan boyacı böcükleri.

Çok neşeliydi canım.

Ammaa. De baalım yimek vakdi geldi, nedicin? Üstelik Aydın sakarı bizim Mamet çaydanlığı da devirmiş çayları ziyan etmiş. Bereket versin, şekeri kaada sarmışdık, ona bişey olmamış.

— Ağa Hökkeş kötü yere gomuş deycek oldu.

— Guzzul gurt, lan diye zavırladım. Seni bi da sahreye eletirsem baa da Zekeriye demesinler.

La neredeyse pendir ekmekden başka bi şeyimiz galmadı guru guru. Babeyzin aneyzin sinine, gırk yılın başında bi sahre edersin onuda burnundan fitil fitil getirirler.

Sayın misafirlerim, benim asıl davam o deel. Biraz evvel dööş ettemiz oolannara eyle bi sinirlenmişdim ki, artık yüzden bişey edemeyk, gözlerimiznen birbirimize haymlık ediydik. Şimdiki biz guru guru pendir ekmek yiyp boynumuzu bükersek o olanlara keyf vermiş olurduk. Ne münasebet, efendim? Neen biz o adar gözü küllümüyk kine? Oncasına Allah yokloonu gösdermesin pendir ekmek kimi varmı kine dünyada, amma bi defa o eşşoleşşeklere huylanmışdım. Hemin, aslı esasında, Anteplioolu anasından doğma aşçıdır. En ehven malzemeynen en nezzetli yimekleri yapabilir. “De baalım Zekeriya dedim gendi gendime, yekin, balım!

En kuvvetli yimek düzeni gürdüm. Eyle bi şey olmalıydı ki, o erzi gırıklar bizim yidiklerimize bakıp aaz larının sularını akıtmalıydılar.

Neyse, gafaazı daha fazla argıtmeym: Hemen uşakları topladım. Üstüne bi miltan geçiren geldi.

— Mamet, Hökkeş! yerin aam.. Siz ateşlik odun toplan. Aliihsan; sen eyi meramını annadım, yeri get de şu bosdanm saabi ammiden veriyse bi bağ bahdeniznen birez soğan al. Al şu elli guruşu, ne veriyse o ader versin.

Den babam, acı gımıldan. Yok, bana heç bişey sorman acı, siz benim dedeemi yapın gerisine garışman.

Abooov yorum sahi bi gala fethediciymiş kimi heyecanlıydım. Yok aam bu döyyüslere bi ders vermezsem olmazdı. Zaten gayretimizden meraklanmış bakışıp duruyorlardı.

Ben de yalaneydel, sööt dallarırnıydı, çınar dallarımıydı, geçmiş gün aklımda deel, ince uzun çöp yapıp yapıp diziydim.

İki güççük geldi. Elleri bi alay guru dal dolu onnar ataşı gaymıya çalışırkana Ali İhsan da geldi. Elinde soğan var, bahdeniz var, temetos var, iki dutamda pirpirim almış, soğolasıca.

Neyse, sayın misafirlerim, ben iki somunu galdırdıım kimine suya batırdım. Ali İhsan masimi dapdiri sıçradı:

-Dinini dapdını… La tek garın doyraçak yimemizide mundar ettin, diye üstüme yeridi.

Ben mi? Ben sakı heykelim, Ciddiii, Arakıllı, beni gören Uzunçarşıdaki İmam usdanın book kalfesi sanar.

Ben pendirleri dorgarken Ali İhsan’a da iş verdim. Fukara guzu güzü soğannarı, bahdenizleri, pirpirimleri yudu dorgadı. Ben Bahdenizlernen soğanların yarısını aldım dorgadıım pendirlerin içine attım. Üsdüne de toz şekeri silkeledim. Dost düşman alaycının gözleri bereldi. Sokur sokur sokranıyorlardı.

Ben mi öff…Daşda ses var bende yok. Ben elimdekileri eyice garışdırır ken ataşın bi an evvel gayilmesi ucun Ali İhsanı Hökkeşlere yardıma goşdurdum. Yekindi yetti. Zatilem olanın ba bakdıkca yüree eriydi. Heç olmaza benim hareketlerimi görmezde rahatlardı orda.

Suda yumuşamış ekmee aldım, bi gözel yoordum. Meydana gelen hamurdan parça parça alıp içlerine biraz evvel yaptıım pendirli, şekerli, bahdenizli, soğanlı içi doldurmaya açıkçası börek yapmaya başladım.

Marifetli marifetli yapışımdan bizim ağaların keyfi geldi. Etrafıma dizilip Höttübüs Hoca kimi seyretmiye başladılar, Ba güvenleri artmışdı artık. Bu arada ataş da gor halina gelmişdi. Börekleri çöplere saplıyarak düzdüm, sona da başladım kebap kimi gızartmıya.

Yorum, size annadamadım, birey hası yayıldı etrafa, lale kimi öyle bi güzel bişdilerki, azııza lâyık. Böreen içindeki pendir ataşın tesiriynen eriy; yağı, şekeri birbirine garışıy, ondan soona bi cazırdamadır etrafa yayılıy. De dayanabilirsen dayan artık.

Bu sırada benim halfam Ali İhsan pirpirim piybazını da yaptı. Dorganmış pirpirimnen temetos, soğan eyle gözel olduki yimen de yanında yatın.

Vurun gaşınızı uşaklar...

Amma nasıl yiyk...

Mübarek nadar da nezzetli olurmuş. Ey yaradan Allah yi babam yi..

Hee, onu da söleym. Eyilee unudurmuyk neen kine. Götürüp o bosdancı ammiye de ikram ettik. Mamet götürdü. İhtiyar adam nader de duva etmiş.

“Aman Allah razı olsun, ne nezzetli yapmışıız” demiş.

Bizim döşdöömüz tarlanın saap- lerinin olanlarına gelincee. Bi ara bi otarafa dönüp de bakalım deycek oldum. Ula o ne?.. Heç bi denecee galmamış. süyüm süyüm çekilip gitmişler.

(Burada biraz nefes alım)

Yorum daha nedeym? Acı beni azat etseez de goyup getsem..

Hepezin neşesi bol, günü aydın olsun!

Haydin, eyvallah millet!.

(Yine Gaziantep’li usülü selâm ve huzurdan ayrılış)

Atilla BÜYÜKMURAT