Darabil

Çocuklar eşleşirler, iki küme olurlar. Bu oyunlarda her kümenin bir ebesi bulunmak gayet tabidir. Oyuna başlamak da bu oyunlara mahsus kura usule tayin edilir. Kurada oyuna evvelâ başlamak fırsatını kazanan kümenin ebesi, komutası altındaki çocuklardan birine gidip karşı taraf çocuklarından birini öldürmesi için emir ve işaret verir. Bu çocuk seke sıçraya gider; karşıki duvarın önünde duran çoçuklar hep birden bunun üzerine atılmak ve bunu tutup kendilerinin ölmemesi ve bunun öldürülmesi için aralarında bir boğuşma başlar. Bu giden çocuk karşıdakilerin birine veya birkaçına parmak ucuyla da dokunmuş olsa bile onlar ölmüş olurlar ve oyun dışı edilirler. Yok, kaçıp kurtulabilir de geri eşlerinin yanına dönmeye muvaffak olursa kendisi kurtulur ve o taraftaki dokunduğu çocukların hepside ölür. Böyle böyle iki taraftan biri öteki tarafı yir bitirir. Bir tarafın hepsi de ölünce yerlerini deniştirirler, yani beriki küme ötekinin yerine gider, ötekiler de berikilerin yerine gelirler. Oyun tekrar başlar. Hayat mücadelesine hazırlanmanın ve bu mücadelede muvaffak olmasını öğrenme yollarını sembolize eden çok güzel bir oyun.

Eşlerim Eş

Yukarıki (Darabil) oyununda olduğu gibi iki taraf çocukları, yerin müsaadesine göre, sesleri biribirine eşidilecek kadar bir aralıkla dururlar.

Oyuna evvel başlamak hakkını kazanan tarafın ebesi bağırır:

- Eşlerimeeeş.

karşı taraf hep birden cevap verirler:

Lebbeeyş!...(Bu kelime Arap çadan bozmadır, aslı Lebbeyktir. Buyur, emret! Anlamındadır. Minarelerden!

Memlekette mevcut cami minarelerinden kalbinde tuttuğu bir minare adının söylenmesini karşıdan ister. Hatta karşı taraf bu minare adını daha kolay bilebilmesi için sorarlar:

-Aşağıdan mı, yukarıdan mı?

O da:

- Aşağıdan, veya yukarıdan, diye kısmen açıklamada bulunur. Ebenin içinde tuttuğu minare ismi bilinirse, soran tarafın hepsi doğru cevap veren tarafın ayağına kadar giderler, onları arkalarına bindirirler, kendi durdukları yere kadar götürüp bırakırlar ve kendileri gidip onların yerlerine dururlar. Yani yerlerini deniştirmiş olurlar. Yok eğer sorulan şey ismi bilinemezse, sormak sırası öte tarafındır. Bu sefer onlar sorarlar ve oyun böylece devam eder, gider. Bu oyunda, içindekini doğru söylemenin, zarara dahi olsa bir fazilet olduğunu gösteren sembolik bir oyundur ve aynı zamanda da karşıdakinin ne düşündüğünü bilmek melekesini kazandıran bir oyundur.

Tahıdım Hacı

iki taraf eşleşirler. Oyuna başlanır: iptida binmek hakkını kurada kazanan taraf ötekilerin üstüne binerler. Altta yatanların yatış şekli, namazda rükûa yatış şeklidir. Binen tarafın ebesi ile diğer bütün biniciler arasında şöyle bir konuşuk başlar:

- Atlarınıza bindiniz mi?

- Bindik.

- Yemlerini, sularını verdiniz mi?

- Verdik.

- Çaylarınızı içtiniz mi?

- İçtik.

Sonra el avuçlarını atların sırtlarına vurarak hep bir ağızdan şunları söylerler:

- Tahıdım hacı tahıdım. Yirik İsmaili dokudum.

Bunu bir kere nağmesiyle terennüm ettikten sonra binixilerin ebesi emir verir:

- Göz bağlamaç!

Hepsi birden altlarındaki atların gözlerini elleri ile iyice kapatırlar.

(Şunu antiparantez söyleyeyim ki: oyun başlarken iki ebe birleşmiş ve aralarında gizli anlaşma ile herkes kendi arkadaşlarından her birine birer ad vermişler. Mesela meyve adları veyahut hayvan adları. Bu gizli isimler yine gizli olarak her ad sahibinin kulağına söylenmek suretiyle sahiplerine tebliğ edilmiş bulunmaktadır.)

Ebe binicilerden birini evvelce verilen müstaar adıyla çağrır. Mesela :

- Patlıcan!

- Aslan!

Adı çağrılan çocuk yavaşca atından iner, binilen tarafın ebesinin yakınında iki taştan birini alır ve ( tak tak tak) diye birbirine bir kaç defa vurur ve yine ayak sesini duyurmadan atına biner gider. Ebe emir verir:

- Atlar nahıra!

Herkes atından iner, atlar selamet bir yere giderler. Üstteki binenlerin hepsi ebenin başına toplanır. Binen ebe binilen ebeye sorar :

- Kim vurdu?

Ebe kimin vurduğunu bilirse bu sefer öteki at olanlarda gelirler birleşirler. Eski binekler at olur, eski bineklerde at olur. Oyun yeniden başlar ve devam eder.

Gizli şeyleri meydana çıkarmanın sembolü ne güzel bir oyun.

Yazan: Şakir Sabri YENER