Mimarî; teknik ve san’atın bir sonucu olmasının çok ötesinde sosyal bir belgedir. Bir toplumun geçmişini ve uygarlık derecesini ispatlayan en sağlam deliller, geçmiş nesillerin zamanımıza ulaşan yapı örnekleridir. Bütün bunların yanında bir memleketin veya bir şehrin en güzel tanımını kelimelerinden çok bu yerlerdeki yapı taşları yapar. Bir İstanbul Cami siluetleri ve Boğaz yalılarıyle, bir Atina Parthenon’un sütunlarıyle daha güzeldir. Mısır’ın geçmişini piramitleri, pilonları ve tanrı ölçeğindeki hipositilleri yaşatır. Paris denince Notre Dam, Londra anılınca sislerin arasında Parlemento binası, New York’tan bahsedilince de gökdelenler göz önüne gelir.

Gaziantep ise bir başka şehirdir özellikleri yönünden. Onu hatırlatan unsurlar bir başka enteresandır. Çiğköfteden patlıcanlı kebaba, Antep fıstığından baklavaya kadar temsilcisini bulan Antepli zevki; mimariyi yaşantısına sokabilmiş ve günlük aktivitelerini mimariyle anıtlaştırabilmiştir. Antepli soğuk yapıları ısıtmıştır bu zevkiyle.

Gaziantep mimarîsinin temel taşı içtenlik ve sadeliktir. Antepli; topraktan çıktıktan sonra geçen her zaman parçasında daha sertleşen «Topaktaş»ı sanki yuğurmuş ve «Parthenon’un mermerlerini» kıskandıran «Antep taşı»nı yapmıştır. Camisinden evine kadar her mimarî eseri bu taşın bir sonucu ve eseri olmuştur. Camilerde lüzumsuz dekorasyonu yerine hassas ve pürüzsüz taş işçiliğini görürüz. Plânların ve cephelerin sadeliği; minarelerde gittikçe gelişen Osmanlı zerafet ve proporsiyonu Antep mimarisinin karakterini kurmuştur. Dikdörtgenlerin direkt ifadesi ve kemer-tonoz mimarisinin eskimemiş hakimiyeti hemen her yapıda görülür. Camiye bağlı yapılar çok zengin ve ilgi çekici örneklerdir. Antep’e ait bir unsur olan «Kastel»ler; Anteplinin «Su hayattır» felsefesine ne kadar bağlı olduğunun sevimli delilleridir. Şehrin her yanını kaplıvan çeşitli hamamlar, bedestenler ve hanlar; her devirde ortanın üstünde bir refaha sahip olan halkın beldelerine armağanlarıdır

Antep evleri bir başka özellikler ve güzellikler kaynağıdır. İhtiyaçlarını en iyi karşılamak amacı Antepliyi kendi atmosferini yaratmaya öyle itmiştir ki; safi fonksiyoneli bir sistem dahi onu zenginleştirilmiş mekânlar ve serin ortamlar aramaktan ve bulmaktan alıkoymamıştır. Bunun şüphesiz ki en belli başlı sebebi; Anteplinin maddi ve ruhî yaşantısının hiç birini diğeri için feda etmemiş olmasıdır.

Eski Yunan evleri çoğunlukla gece hayatı için yapılmış ve bütün sosyal hayat agoralarda organize olmuştu. Anteplinin evi ise onun her şeyidir. Kadının bütün, erkeğin ise büyük bir zamanını geçirdiği bir ortam ancak müstesna bir teknik ve sanat emeğiyle gerçekleşebilirdi. Taşı kullanmaktaki ustalığına içten mekânlar yaratma zevki de ek lendi ve «Hayat»lı Antep evlerinin en güzel örnekleri zamanımıza ulaştı.

Dış dünyadan yüksek duvarlarla ayrılan Antep ailesi iç mekânını yaratmasını bilmiştir. Tabiattan ayrılmayan bu insanlar, hemen her ailenin sahip olduğu bağ veya bahçelere gidemedikleri zamanlarda; aşmalı, havuzlu ve eşşiz güzellikteki mermer döşemeli «Hayatlar»ında aile-içi sosyal hayatın en güzel saatlarını geçirmişlerdir. Gaziantep’teki mimarî eserlerin en ufağından en anıtsalına kadar hepsinin yapı taşları; asırların bu beldelerde yoğurduğu Antepli zevk ve ruhunun ta kendisidir.