Dergimizin bundan önceki 41.sayısında Gaziantep Hattâtlarından 15’inin adlarını yazmış, ve 1.No’daki Hâcetçizade Hüseyin Aşkî’den bahsetmiştim. Şimdide 2.No’lu Münif Paşa’dan söz açıyorum.

Münif Paşa hakkında bir çok kitap, dergi, gazete ve broşürlerde şimdiye dek çok yazılar yayınlanmıştır. Benim burada yazacağım, paşa hakkında; Antep aydınlarından Ahmet Orhan Battal Bey’den dinlediğim ve hiç bir yerde yazılmamış bir bilgidir.

Ahmet Orhan Battal Bey’de, paşanın hal tercümesine ait bu malûmatı, vaktile Antep’in canlı tarih hazinelerinden, Hacıfazlı Ağa zade merhum Büyük Nuri Bey ile, mısrî zade merhum Arifi Paşa’dan dinlemiştir. Aynen yazıyorum:

Münif Paşa, Antep’in Tabakhane Semtindeki Annacar (Ali-yün-naccar>> Camii civarında bir mahallede doğmuş fakir bir âileye mensup olduğu için, artık iş tutabilecek bir çağa gelince marangozluğa intisap etmiş, ayni zamanda Hüsnü Hatta (Güzel yazı yazma sanatına) özenmiş ve çok güzel bir hattat olmuştur.

O zaman Antep’in en nüfuzlu adamlarından biri olan Battal Bey; Yeni yaptırdığı bir evini Münif’in ustasına nacarlatıyor, yan odaların iç duvarlarını, rütubete mâni olsun diye, tahta ile kaplatıyor, tavanını falan yaptırıyormuş.

Tavana bir takım yazılar ve tarihleri falan yazılmak icap ediyormuş.

Marangoz ustası, Battal Beye:

-Bizim Münif çok güzel yazar. Emrederseniz yazsın! demiş.

Battal Bey buyurmuş, Münif bir satır yazı yazmış. Bey yazıyı görünce hayran olmuş. Münif’e husûsi kâtipliğini yapmasını teklif etmiş; o da kabul etmiş.

Tahminen 5-6 yıl kadar bu vazifeyi yapmış.

Bir gün meçhul bir adam gelmiş. Battal Bey’in kardeşi Mahmut Bey’e; O günün gecesi, kardeşi Battal Bey tarafından öldürtüleceğini haber vermiş. Mahmut Bey de meseleyi Münif’e açmış. Münif’de kendi hayatından korkarak o gece Mahmut Bey ile beraber kaçıp. Mısır’a gitmişler. Mahmut orada sağ kaldıkça, Münif de beraber kalmış. Sonra Mahmut Bey ölünce Münif de oradan İstanbul’a geçmiş. Paşa’nın İstanbul hayatı bundan sonra başlar.

Gaziantep’in seçkin aydınlarından Rahmetli Ahmet Muhtar Göğüş’de, vaktiyle Antep eşrafından merhum Hacı Hanefi zade Abdürrahman Efendi’den, Münif Paşa hakkında dinlediği şu bilgiyi bana nakletmişti:

Münif ile Kadri (Paşa), Antep’te Kuzanlı medresesinde okurlarmış. Hatta Beyrut’tan bir de isevi Fransızca çalışmışlar, sonra da beraberce İstanbul’a gitmişler. Muhtar Bey; yakın zamana kadar, Kuzanlı medresesi yıkılmadan evvel Münif Paşa’nın, içinde okuduğu hücreyi bildiğini ve bunun içerisinde Münif’in el yazısı bir takım beytler falan yazılı olduğunu bana söylemişti.

Sırası gelmişken, vaktile, dostum Hikmet Turhan Dağlıoğlu’nun, benim (Gaziantep Büyükleri) Kitabıma yazdığı takrizde zikrettiği Münif Paşa’ya ait şu 3 beyti de burada yazmaktan geçemedim:

Geçtim hele çoktanberi pâşâ kapusundan.

Lâkin geçemem doğrusu mevlâ kapusundan.

Tâ mened i ikbâle kadar da yolu vardı;

Adem girecek olsa müdârâ kapusundan.

İnşaf çıkar pencereden artık o saat;

Rişvet girer ise Bey-ü pâşâ kapusunda.

Paşanın zamanına göre ne kadar sade dil bu.