Kaymak denilince... Her yerde bilinen, kaynamış sütün yüzünde toplanarak kalın tabakaların yerleşmiş şekli hatıra gelir. Bahsetmek istediğim kaymak bu değildir. Bahar gelince bütün Gaziantepliler bilâistisna kaymak yemek için kırlara dökülürler bir iki gün hatta bir hafta evvelinden sütçülerden randevu alınmıştır.

Sıraları hangi günse furundan batırmak için hususî yapılmış, halis yumuşak düz ekmekler alınır ve randevu alman sütçü evine götürülür. Geceden kablara konulmuş sütlerin yüzüne toplanan kaymaklara bu ekmekler batırılır; kalaylı âmadanlara “tepsilere’’ dizilir. Kaymak tepsileri; yemyeşil çimenlerin üzerinde outran sahiplerinin önüne gelince etrafına çevrilip üzerine şeker dökülerek kemali iştiha ile yenilir, işte bahsetmek istediğim ‘’Nişanlıya kaymak gönderme’’ bu şekilde sipariş edilmiş kaymaktır.

Nişanlı evinin kalabalığına ve erkek tarafının servetine göre en az 25 kaymak 100 kaymak hatta daha fazlası evvelce sipariş edilir. Ve kaymak gelmeden bir gün evvel nişanlı evine (Yarın kaymak göndereceğiz diye) haber verilir. Sabah erken erken henüz güneş doğarken pırıl pırıl âmadanlar içine konulmuş kaymaklar nişanlının kapısında arzı endam eder. Bu gelen kaymaktan âile efradına, konu komşuya, en yakın akraba ve dostlara da dağıtılır. Kaymak göndermek vesilesile nişanlılar birbirlerini görmiyerek hülûl eden ilkbaharı böylece tesit etmiş olurlar.

YAZAN: NEDİME ALP