Bir milletin folklorik özellikleri o milletin en kıymetli varlığı ve temelidir. İşte bu sebepledir ki folklor çerçevesine giren her şey bir milletin kuvvetlenmesine, birleşmesine yardım eden asası sağlamaktadır. Folklorun temeli halk temeli olduğuna göre folklora dayanan ve bunun üzerine kurulmuş olan millet te en sağlam temel üzerine kurulmuş demek olur.

Folklorun tetkikini ve buna ait çalışmaları milli bir dava olarak ele alan Cumhuriyet Halk Partisinin halk bilgisi demek olan folklora önem vermesi ve onun kültür kurumları olan halkevlerini bu yolda çalışmalara sürüklemesi çok yerinde bir iş olmakla beraber Gazi ilimizin folklorunu gerek yurdun her tarafına, gerekse bütün dünyaya tanıtması ve yayınlaması bakımından minnet ve şükran çeken bir hareket olmuştur. Bu gibi hamleler, geçmişte eşsiz medeniyetler yaratmış olan milletimize, büyük Türk devrimi karşısında lâyık olduğu şerefi kazandıracak ve onu durmadan ileri atışlarla olgunluk seviyesine sürükliyecektir.

Gazi yurdumuzun merkezce dikkat ve takdiri çeken folklorik özellikleri, kardeş Ankara, Ayvalık ve Trabzon halkevlerile elleşmek ve selâmlaşmak için folklor yoluna çıkınca şirinnar ekibi gül şeftali yemeniler ve çok itina ile ve bütün seyircilerin alkışları arasında sahnede göründüler. Oyun arasında alkış arasız devam ediyordu. Oyun bitti, alkış bitmiyordu. Hem konuşan ve konuştukça şahlanan bir alkış. ‘’yaşa, bravo’’ sesleriyle birleşmiş bir alkış tufanı.

Oyunların büyüklerimizi hıçkırıklı heyecanlara sürükleyişinin sebebi, Gazi şehrin kurtuluş destanlarıyla birleşişidi. Kahramanlık abidesi şeklinde sıçrayanların ayak sesleri, ahenginin ilhamını kurtuluş savaşı alanının ateşinden alıyor gibiydi. Ekibin gözlerinden fışkıran ışık bedii zevk güneşiyle yiğitlik alevinden yaratılmış projektöre benziyordu, sürekli alkışlar vücutlarını abideleştiriyordu, ruhlarını elektrikleştiriyordu, dans edenlerden akan kudret okuyanların aynı zamanda onu yaratanlar almasındandı. Savaş zikzaklarından birer kurtuluş anıtı halinde temsil sahnesine atılmış gibi görünen bu kahramanlar, buraya atladıkları kapılardan o devrin hamaset havasını da beraber getirmiş gibiydiler. Evet bunlar o sahnede yarattıkları destanı terennüm eden, sanat dokuyan ve sahneyi eleğim sağma renkleriyle kuşatan bir folklor sembolü, heyecan fışkırtan ve sıçrayan bir zafer takı idiler…

Gaziantep’in şirin bulvarını kar yağa yağa terk eden Şirinnar ekibi beyaz nar taneleri gibi düşen kar tanelerine Şirinnar oyunu oynata oynata Adana istasyonuna gece yarısında yetişti. Fakat tüneller vagonların kar tozlarını fırçalamışlardı, ağaçlar da bizi yeşil elbiseleriyle karşıladılar. Burada yayla çocuklarını, uzaktan gülerek bakan ak saçlı Toroslardan başka tanıyan yoktu.

Tren hareket ettikten sonra tünellerden geçerken vagonlar kardan elbiselerini giydiler. Ertesi günün akşamında Ankara’nın muhteşem garı, sayın üstat ve kıymetli şairimiz Behçet Kemal’in kılavuzluğuyla bizi teslim aldı. Fakat burada kompartımanlarda iken bizi hırpalamak için ufak bir kapı yarığı veya çatlak bir cam deliği arayan kış. Artık sinsiliğinden vazgeçmiş arkadan veya yandan vurmayı bırakmış şimdi cepheden geliyordu. Fakat bu kuru sıkı hücum karşısında temkinli ve uyanık bulunuşumuz, sertçe olmasına rağmen aylanın tabiatından bizi ürkütmedi. Mesela Çukurova’da bir perde arkasına sine sine gelen soğuk, burada maskesiz elini kolunu salıya sallıya geliyordu, fakat yüzü, gözü tırmalamıyordu. Alışanlar için bu belki okşayıştı bile. Yataklarımıza uzanıncaya kadar bu hava ile iyice kucaklaşmadan onunla iyice arkadaş olduk. Hele konukseverliğine hiç diyecek yoktu. Bize geldiğimiz yerin havasını iki saatte bir tattırıyordu. Biz gurbet duygusuna dalar dalmaz hemen bir kar levhası yarılarak güney yaylasını canlandırıyor, birden kıyafet değiştirerek kardan elbiselerini eritiyor, kendi iklimine ait özelliklerini yaşatıyordu.

Bu gezinin neticesi alkış toplama ile kalamazdı, güllü baklava kutusunu konuklarına açık bulunduran şehrin, gül şeftali yemenili Şirinnar tanelerinin yarış alanına dökülüp saçılması gerekti. Bunu sağlamak için de Partimizin bizi çağırışı ne kadar derinde olmuştu. Bu hareket iki yayla çocuğunun bir ülkü kapısında el sıkışıydı. Bu seyahat Başkent’i süsleyen toprağın Başpınar kaynağını kucaklayışıydı. Sokaklarında gezerken tıpkı Gazi şehirde esen zafer havasını kokluyor. Burada koşan tarih seslerini duyuyorduk. Alleben rengini Solfasoldan almıştı. Ufukları çerçeveleyen dağlara bakıp ta şu beyitleri okumamak kabil değildi:

Güneye kar saçıyor şu karşıdaki tepe,

Selâm göndermek ister gibi Gaziantep’e,

Bu yerler ki oldular Türklüğe milli Kâbe

Süslediler tarihin en parlak sayfasını.

Evet her iki yer de, Türklüğe milli Kâbe ve kale olmuşlardı. Bütün memleket kalelerinin kilitlerindeki çeliklere şu, bu iki Kâbe’nin ocakların örslerinde dövülmüştü.

Sayın Milli Şefimizin kahramanlıkta örnek olarak göstermiş olduğu Gazi şehir çocuklarının, bu en büyüğümüz tarafından ayakta alkışlanması meseleyi tamamile halletmiş oluyordu. (*) Önce iltifat etmek üzere sayın Başbakanımız Ferit Ginol’la beni çağırdılar. Biraz sonra yukarıda ekibimize verilen çayda oyunu seyreden sayın başkanımızın mendilini çıkartarak heyecanla ağladığını, sayın Genel sekreterimiz bay Nafi Atuf Kansu, bana anlattı. Ve göstermiş olduğu büyük başarıdan dolayı ekibi okşadı.

Törende bulunmuş olan İngiliz Kültür heyeti, kültürlü bir milletinn milli oyunları ancak bu kadar güzel olabilir. Diye samimi duygularını ifade etmiştir.

Bir hafta evvel trenden ekibi teslim almış olan gar bir gün sonra halkevleri Bürosu adına lokantasında verilen çok güzel bir öğle yemeğiyle misafirlerini ağırladıktan sonra trene teslim etti.

(*) Kahramanlık, kanın fıtraten haiz olduğu kudretten gelir. Irkımızın kahramanlığına Gaziantep güzel bir numune olmuştur.

İSMET İNÖNÜ