Bayaz ve abani sarıkların halis Müslümanlığa alamet, yani bu sınıf mutedildir. Mutasavvıffadan değildir Çünkü o zamanlar hocalar, her hangi bir tarıkat salıkine Zindik nazar ile bakarlardı. Çenber de zaten cabiller tarafından sarılırdı. Bayaz veya ahmediye saran birisi sanki lisan-i hal ile: ( İşte ben ne cahal cimriyim. Ne tarikatçiyim. Halis muhlis kendi işinde gücünde bir Müslümanım) demek isterdi. Bunun ticaret hayatında da büyük rolü vardı.

3-Yeşil sarık. Bunu Kadiri, Rufai ve diğer bazı tarikat salikleri sarınırlar.Bu dervişlik alametidir. Fakat derviş olmayan cahiller de halkı aldatmak için bunu sarınırlar. Bu yeşil sarıklar daha ziyade külah üzerine sarılır.

4-Poşu sarık. Buda bildiğimiz poşuların, külah üzerine sarılmasıyla olur Bunu da daha ziyade köylüler, mekkareciler, Hayvanlarla yola gidenler sarınırlar. Fakat bu, bizde Antep- Fransız harbinin bir sembolü olarak ebediyen yaşayacaktır.

5-Kuşak sarık. Bu da bele sarılan şalların bazen başa sarılmasıyla meydana gelen bir sarık nevidir. İbrahim Baba isminde bir deli vardı Kuşağı başına sarardı. Bir gün kendisine sordum:

-Baba bele sarılacak kuşağı niçin başına sarıyorsun? O cevap vermedi:

-Böyle daha münasip.

İbrahim baba 4 rekat farz namazları 3 rekat kılardı bunu soranlara şöyle derdi:

Dünyanızın işi üç kaat kaldı ki ahiretinizdeki. Antep halk dilinde uydurma, gereksiz şeyler hakkında “Üç kaat” tabiri kullanılır Yani “ bu, hileli ve aldatıcıdır demektir.

6- Çember. Çemberler cahil tabaka tarafından sarınılan bir sarıktır. Buna yazma derler. Bu oyalar siyah, kahverengi, mavi , ve sair renklerde olurlar. İnce tülbent üzerine tahta kalıplarla basılmış çiçek dallarından yapılmıştır. Asma yaprağı şeklindeki bu resimler ya 12 yahut, 18,veya 24 kerttir 12 lisine(12 kertli) 18 lisine (18 kertli) 24 lüsüne (24 kertli) derler. Yani her dal bir ( kert) tir 24 lü yazmalar 1 metre kare, 12 liler yarım metre kare büyüklüğündedirler 24 kertlilerini daha çok (Agit) ler sarınır. Bunu biraz da salkım saçak yapmak suretiyle azgı ve şerir oluklarını ifade etmek isterlerdi. Yazmacılık Antep’te önemli bir sanattı. Tülbentin kaşarlanması, yıkanması, boyanması dallar basılması gibi işlerle uraşan bir çok aileler bu sanat yüzünden geçinirlerdi.

Mevleviler başlarına uzun bir külah giyerler ve bunun üstüne bir şey sarmazlardı. Ancak Tekye camilerinde imamlık vazifesi gören veya mesnevi-i şerif okumak suretile vazeden Mevleviler, bu külahların üstüne ince ve yeşil sarık sararlardı.

5- Vücuda giyilenler Mevievilerin giyimleri:

Mevlevilerin başlarına giydikleri külahın adı (sikke) dir Halk buna (Zigge) derler.

Sırtlarına kolsuz bir (Hayderi) onun üzerine bir (Deste gül), onun üzerinden de hırka giyerler Bu hırkaların yenleri, yanı kol ağızları geniş olur. Bacaklarına (Çakşır) deikleri Şalvar giyerler. Ayaklarına ökçesiz sarı pabuç giyerler Sırtlarına en üstten de boz veya siyah renkte bol bir cübbe giyerler.

Nakşi Şeyhleri- Bunlar da Renkli bir şam hırkası, önü açık bir entari, ayaklarınıda kundura veya yemeni giyerler.

Hocalar Yenleri bol bir cübbe bir entari, ayaklarına da kundura veya yemeni giyerler. Eskiden bunlarda sarı pabuç giyerlerdi. Hocaların cübbelerinin kolları genişliği ilimlerinin azlığına veya çokluğuna göre değişir. Mevleviler bu kolları günahları setremtek yolunda tefsir ederler. Bektaşiye (Senin yerlerin niçin geniş değildir?) diye sormuşlar. (Benim günahım yok ki!) cevabını vermiş. Halk dilinde

Entarinin bir adı da (zubun) dur. Bakkal esnafı, bezden yapılmış siyah veya maviye boyanmış (saya) denen bir ütecilik giyerler ki bu alttaki en entariyi kirden, pisten muhafaza eder. Bu aynen önü açık bir entaridir. Vücudu tamamen kaplar. Bunun üzerinden bele (saya kuşağı) denen bir ince kayış kuşak veya bir palıska bağlanır. Yapı usta ve ameleleri Aba, çintiyan, giyerler, ve aba üzerinden de bir renkli tarahulus kuşak sorarlar.

Diğer sanatkarlar da sanatlar göre bu iki üsteceliklere bir şeyler eklerler. Mesela demirciler önlerine boyundan geçirilen ve arkadan belden bağlanan, dizden aşağıya kadar sarkan bir kayış göğüslük geçirirler ki ateş kıvılcımları elbiselerini yakmasın diye.

Bektaşiler-Bunlar da sırtlarına kalın çulaki bir kumaştan yapılmış bir Hayderi, bunun altına acayip bir şekilde işlenmiş işlik: (Delme) giyerler. Bacaklarına da kıl veya yünden şalvar giyerler.

Göğüslerinde (Bektaşi taşı) denilen bir taş asılıdır.

Diğer tarikat mensupları, mesela Kadiriler, Rufailer mevsime göre aba veya hırka, bunların altlarına da ya entari veya mintanla şalvar giyerler.

Esnaf güveğiler: Başta yeni fes ve çember, sırtta bürümlü veya bürümsüz fermana, Şam zubun, bunun kırmızı çubuklularına (Kanlı çitari) derler. Yahutta telli zubun, göğüse sırma işlemeli ve sırına düğmeli, çizgileri yanfiri konarak, yani kırma metre gibi kırık hatlar şeklinde dikilmiş delme delmenin altından kolları ve yakası ipek işlemeli gömlek, bacaklara, gene ayak malakları ipek işlemesi ve sıktırmalı telli uçkurlu hasa veya meles tuman, ayaklara yaz ise ince çorap, kış ise suvaz (Sivas) çorabı, gül şeftali yimeni giyerler. Beherine Lahuri Acem şalı bağlarlar. Bunun arasına gümüş zinciri boyundan asma köstekti ve gümüş kapaklı saat konur, kırmızı veya yeşil kaytanlı, telli veya ipek işlemeli tütün kesesi ve bunun ucunda bağlı bıçak sokulurdu. Bu saat, göveği el öpmeye gittiği zaman, kayın baba tarafından hediye edilen saattir. Tütün kesesi ile bıçağı birbirine bağlayan ipek kaytan da, yukarıda yazdığımız gibi, göbekten aşağı kevısvari sarkıtılır. Güveğilerin geceliği ya hiç yoktur, yalnız don ve gömlekle yatar kalkar. Yahut ta adi bir gecelik zubundur.

Kışın göveği, güveğilik asbab üstünden ya çok süslü bir Şam meşlahı, yahut yakası sırma işlemeli bir ağır bahalı yerli meşlah giyer.

Ziraatçı güveğiler: Humus abası denen çok süslü bir aba, üstecelik olarak, giyerler. Bu abaya bakanlar bir renk meşheri seyrederler, o kadar güzel.

Mavi Çuha aba giyen güveğiler de az değildir.

Güveğilerin elleri mutlaka kınalıdır.

2— Kadın Kıyafetleri:

Esnaf kadınları umumiyetle çit ( Pamuklu veya basma pazen ) geyerler. Başlarına dolak veya keçik bağlarlar. Bu, yazma dediğimiz bir nevi oyadır. Namaz kılarlarken, Mevlid dinlerlerken, yani dinî merasim esnasında başa (Şeş) tabir edilen ince ve beyaz bir dolak dolamak adettir. Kadınlar yazın zıbınının altından bir beyaz gömlek, bir beyaz veya çit don kışın ise gömlek üzerine bir pamuklu mintan ( Hayderî biçiminde hırka gibi bir şey ) yahutta adî mitan giyerler. Ayaklarına sarı edik, yahutta sarı pabuç giyerler. Ev içinde köşker pabucu denen adî bir pabuç giyerler. Fukara sınıfı yemenide giyer. Yazın adakta çorap yoktur. Kışın ise kendi ellerile işledikleri bir yün çorap veyahutta Suvaz çorabı giyerler. Çoraplarda işlenişi bakımından iki cinstir. 1 — Bir zırhlı çorap 2 — Beş zırhlı çorap 5 zırhlısı daha zariftir. Har iki cins çorabı da kendileri örerler hatta yününü kendileri yıkarlar, tararlar, eğirirler ip ederler. Çorapların yırtıklarını da kendileri çitirler. Bu çorapları aynı zamanda erkeklerde giyebilirler. 5 zırhlının ipi ince olduğu için zariftir. Tek zırhlının ipi kaba ve çorabı da kabadır. Bunu, boğazından bir iple bacağa bağlamak gerek, yoksa ayak yüzüne düşer.

Antep kadınlarının işledikleri çoraplar içinde o kadar süslüleri vardır ki, iki sene önce Ankarada açılan (Etnoğrafya Sergisi) nde Antep’ten gönderilen 25 parça eski kıyafetler serisi içinde bir çift çorabımız çok takdir ve hayranlık kazanmıştır.

Kadınların rençper kısmı, başlarına siyah renkli bir dolak bağlarlar. Sırtlarına eski çaketimsi bir şey, veya kalın bir buluz, bunun altından eski bir entari giyerler.

Bacaklarına da ya kara bezden veya kırmızı bezden yapılmış bit uçkurlu çintiyan giyerler. Gençler kırmızı bezden olanı veya çitten yapılanı tercih ederler. Bu çintiyan tabi zubunun üstünden çekilir.

Antep’te bir kadının kaç kız çocuğu, varsa onların her birine, daha çocukken, çeyiz olarak ikişer veya, üçer adet büyük çit tuman diker, büyüklüklerine saklar. Bu; iş çintiyanları çuval gibi bir şey. Bunlarda, İliç terzilik bakımından sanat aranmaz. Ayaklarına iş zamanı ya yimeni veya takunya giyerler.

Esnaf kadınları bellerine kuşak yerine, entarileri örneğinden yapılmış ve zubunun arkasından dikilmiş, uçkur inceliğinde bir kuşak bağlarlar. Bazen da herhangi bir ip parçası bağlarlar. Genç kadınlar bazen etlerine, gömlek yerine, bir buluz giyerler ve bunu göğüste bir biri üzerine kavuşturarak çarprazlarlar.

ÇARŞAF: Çarşaflar çeşit çeşit ve renk renktir. Beyaz, Siyah, Mavi, Eflatun renkli, Kahverengi, bez çarşaf, Halep çarşafı, ipek çarşaf, büzgülü çarşaf büzgüsüz çarşaf' V.S.

Esnaf kadın çarşafları hemen hemen hepsi siyah bez veya Halep çarşafı denen ucuz cinsten ve büzgülüdür. Büzgüsüzü de çok kullanılır. Büzgülülerin bellerinde ince bir uçkur evi ve buraya geçirilmiş ince bir uçkur var. Ortadan bele bağlanır ve başa örtülür. Antebin kıymetli şairlerinden Merhum Hasib Dürrî Efendi bu çarşaf hakkın da şu beyti söylemiştir:

Büzme çarşafla salındıkça Sanevber kamet

Nev civânîn-i zamanın belin elbette büker

Kadınlar yüzlerine Siyah veya dallı yazmadan peçe örterler, ayağa sarı edik giyerler.

Beyaz çarşaf, gelinci günü, baba evinden, yeni evine getirilirken, geline örtülür. Gelin getiren kadın kafilesinin içinde, gelin, bu çarşafla ayan beyan belli olur.

Büzgüsüz çarşaf giymek sevaptır. Çünkü büzgülü çarşaf, kadın, belini belirterek, kadın, vücudunu, namahrem erkeklere daha açık gösterdiğinden bunu giymek günahtır. Büzgüsüz çarşafların içine yel dolunca davul gibi şişer ve içindeki, kadını acayip bir mahluk yapar.

2. EŞRAF KIYAFETLERİ

Eşraf erkekler, Başa tek fes giyerler. Nadiren de bunun üstüne İnce bir . Ahmediye sarık saranları olur .Memur ve münevver sınıf fes üstüne; hiç bir şey sarmazlar.

Eşraf, sırtlarına yazın ince bir çaket, göğüs kısmı, omuzlardan çarprazlanmak suretile ve alt kısım etekler de birbiri üstüne binmek şeklinde kapalı Şam çitarisi veya bayaz ipekli, yahut ta melesten veya boblinden yapılmış zubun, veyahut kadınların geydiği gibi bir önü kapalı fistan giyerler. Bunun altından meles gömlek, malağı kemerli ve ipek işlemeli zarif bir don, ayaklarına ince ve zarif bir çorap, ve iskarpin veya potin ayakkabı giyerler.

Kışın ise, yaşlıları cübbe, gençleri ise palto veya pardösü, bunun altına ısıtıcı bir entari, onun da altından, yünlü bir şey giyerler. Antep’te (Kış, zengini hamal; züğürdü rezil eder) diye bir de alalar sözü var.

Ayaklarına da kalın çorap ve kaliçlı potin giyerler Bunların sabahlıkları ekseriya Rop döşemberdir Gecelikleri ise bir gecelik entarisidir. Yaşlı eşraf, sırtlarına her mevsimde mavi çuha cübbe giyerler,

başlarına ve bellerine enli Ahmediye kuşak sararlar, ayaklarına da yüzü düz, yani iskarpin şeklinde olmayan, kolay girer, çıkar merkup yimenilere benzer bir nevi kundura giyerler. Bu giyim tarzı artık kamillik alametidir.

Eşraf ve memurlardan büyük bir kısım, başa tek fes, vücuda da çaket, pantolon, yelek giyerler, kravat bağlarlar. Bu onlarca medeni bir kıyafettir. Orta yaşlı eşraf yaz kış, çaket yerine, dize kadar inen bir sâko giyerler. Bunun altından yine ya çeket pantolon, ya pantolona yakın bir dar şalvar, veyahut ta entari giyerler.

Bellerine ipekli tarahulus, veya zarif yünden işlenmiş beyaz kuşak, yahut ta yerli veya Avrupa mamulu kemer bağlarlar. Fistan giyenlerin kuşağı fistan renginden ve arkadan dikili bir kuşaktır. Eşraftan bazıları, başlarına sarık olarak ince bir çenber de bağlarlardı.

Eşraf güveğilere gelince, Bunlar başlarına tek fes sırtlarına ya çaket pantolon, veya çaket veya sakonun altından kanlı çitari, ve etekleri önden birbiri üstüne kavuşmuş, göksü kapalı kanlı çitari, veya ipekli entari, bacaklara meles ve ayak malakları zarif ipek işlemeli bir tuman, ayağa süslü bir kundura giyerler. Bele zarif bir acem şalı veya süslü bir kemer, yahut ta bayaz ipek bir kuşak bağlarlar. Tabii çorapları da ya ipektendir, yahut ta çok kıymetli. bir el işlemesidir. Ayaklarına yaz ise kırmızı gül şeftali yimeni giyenleri de olur.

Eşraf kadınlar; Yüzlerine bir ipek peçe örterler. Çarşafları en ağır, ipek çarşaftır. Bunu (Gövercin göğsü) denen çok zarif bir neyi vardır ki, geriden bakılınca meneviş biz renk arzeder, yanardöner bir renk taşır. Ayaklarına kaliçli potin giyerler.

Bu, dışarı kıyafetidir.

Kızların dışarı kıyafetleri de meşefe örtünmektir. Bunlar çok süslü Avrupa işidir. Çok küçüklere bir şey örtmeğe lüzum yoktur. Fukara kızların meşefesi adi,- yerli dokumalardır. Bu meşefe azami 5—6 yaşlarındaki kızlar içindir. Ondan yukarısı artık çarşafa girer;

Yaşlı , ve fakir kadınlar da bazan başlarına mavi bir bez parçasını meşefe yaparak yakın komşuya gitmek için sokağa çıkabilirlerdi. Meşefeler, vücudun yarısını örtecek büyüklükte ve kare şeklinde bir şeydir. Meşefesiz gezen kızlar çok ayıplanırdı.

Hamam kıyafetleri: Zenginlerin hususi hamam takımları vardır. Fakirlerinki ise bir meşefe ve bir mezeden ibaret iki parça adi basmadır.

İhtiyar fakir adi bir siyah çarşafla ve yüzleri açık olarak sokağa çıkarlar. Evde ise sırtlarına, küpüme bir hırka, bunun altından alaca bir zubun giyerler. Bellerine de erkekler gibi iplik şal bağlarlar.

Eşraf kadınları ev içerisinde güzel basma veya ipekli rop, bunun üstüne sırmalı veya ipekli bir buluz veya çepken giyerler. İç çamaşırları da en ince hasa veya meles, veya ipekli şeylerdendir. Ayaklarına kundura pabucu giyerler. Çorapları da zarif el işlemesi çoraplardır.

Yazın zaten buna hic lüzum yoktur.

Eşraf gelinleri:

Entarileri: Telli, sırmalı, sevâî, üzeri sırma işlemeli kadife, veya sade kadife, elbiselerdir. İç çamaşırları da en zarif meles, ipekli, veya hasadandır. Yüzlerinde bürümcek, boyunlarında (Kılabden), kılabdenin altından (Dobur altınları) yani beşi bir yerdeler, altun veya gümüş saat kordunu, kollarda altın veya gümüş kol bağılar, köylü zenginler de, boyunda altından, gümüşten nüsha: (Mutlak), başta (Altun şegge), feste güzel gümüş (hışır), köylü ve şehirli zengin gelinlerde ayak ta gümüş halhal gümüş halhallı ve ya sadef kakmalı kapkap, yüzlerin de telli duvak, kollarında altun bilezikîerin envai, kulaklarında incili küpe, boyunlarında inci dizileri olur.

Yani eşraf gelinleri bir renk ziynet ve güzellik meşheridirler. Bellerde de gümüş veya altun kemer vardır.

Esnaf gelinleri:

Bunlar, tabii eşraf ve zenginler kadar giyinemezler. Başları çiçeklerle yani tabiat güzelliğiyle süslenir Antep’te gelin başı bağlamak özel bir sanattır. Bunu her kadın yapamaz bu sınıfın sırtında yine yabir kadife veya telli zubun bunun üstünden kadife işlemeli bir palto bel de gümüş bir kemer ama ayreti, kolda bir kaç çift bilezik kulakta bir çift küpe boyunlarında gümüş köstekti hamaylı parmaklarında gümüş veya altın yüzük vardır. Bu yüzüklerin daha çok kıymetlileri eşraf gelinlerindedir.

Evlenme işi ömürde bir kere olduğundan bunda herkes malî kudretine göre evladını sevindirmeye çalışır ve dosta, düşmana karşı hor görünmemeye uğraşır.

Kadınların giydikleri kumaşın adları;-'

Atlas, hara, dakkılmecid, yerde buz gökte yıldız, telli sevayi, dekkıl çiçek kutnu cilveli' kadife',Adana Harası sittik roze, pazen, basma,çit v.s.

Eski kıyafetlere ait derlemeler burada bitti. Bu çok geniş bir konuyu ancak bu kadar yapabildim. Daha mükemmelini yapmaya gücüm yetmedi. Bunuda etnoğrafya müzesi işleri ile uğraşan Sayın müze müdürümüzden beklemek en tabii hakkımızdır.