Antebin (Dülük dağı)[1]ndaki mağaralardan birinde bir (ikbal kuyusu) varmış. Burada her Anteplinin talii çalışırmış. Talii yatanlar züğürt olurlarmış. Zenginin biri taliinin her günkü çalışmalarından haberli olmak istemiş. Gündeliği on paraya bir adam tutmuş. Bu adam her gün Dülük babaya gider, kuyunun ağzına eğilir bağırırmış:

— Falancanın oğlu falancanın ikbalı ı ı ı ı !..

Kuyunun içinden bir ses oğuldarmış:

— Ey y y y y y !.. (Bu ses Antepte “buyur!” makamında kullanılır.)

— İşleyor musun, işleyor musun?..

— Evet, işleyorum, çalışıyorum. Yanımda şu kadar da çıraklarım var. Selâm söyle marak etmesin

Gidip gelmesi dört saat süren bu yola bu adam, Her gün sıcakta soğukta on para için taban döşermiş. Adamcağız bir gün burasının ikbal kuyusu olduğunu anlamış. Efendisinin işini yaptıktan sonra kendi kör taliine de seslenmiş:

— Falancanın oğlu falancanın ikbalı ı ı ı ı ı !.,

Cılız bir ses:

— Ey y y y ! demiş

— Çalışıyor musun, çalışıyor musun?..

— (Alay tarzında) ya çalışıyorum, demiş, kaç gündenberi bam teli kırıldı da o bir kaç parayı bir arada gördün. Hele bam telini bir yapayım da bak, başına neler getiririm.

Taliinin bu baykuş sesini işiden adamcağız on parayı da kaybedeğinden korkarak aklını zıvanadan çıkarmış, düzdiyvane olmuş. Ondan sonra artık bütün gün bu sözü tekrarlamış: (Bam telini kır! Bam telini kır!) Abdest alır duası bu, Namaz kılar Kur’an’ı bu, Konuşur bu. Susar bu. O sıralarda Padişah tebdili kıyafet sayahat edermiş. Antebe de uğramış, Veziri de yanında bir cuma günü ömeriye camiine namaza gelmiş. Bakmış bir adam boyuna (Bam telini kır! Bam telini kır!) deye söylenip duruyor:

— Lâlel demiş.

— Buyur Padişahım!

— Bu adamı senden isterim!

— Baş üstüne Hünkârım!

Padişah, İstanbula dönmüş. Ferman olmuş, çalyaka bu deliyi Antepten İstanbula götürmüşler Padişah, beraber giden Anteplilere sormuş. Onlar da işi olduğu gibi anlatmışlar.

— O halde, demiş, bunun akıllanması bol paraya kavuşmasile mümkündür. Ferman etmiş, bu adamı Padişahın haznasına sokmuşlar.

— Al alabildiğin kadar, demişler.

Haznada köme köme altınlar, mecideyeler, kelbeşlik üçlükleri, metelikler, mangırlar var imiş.

Herif hepsinden götürebildiği kadar almış, haznaya deli girmiş, akıllı çıkmış. Padişah, bunu güler yüzle görünce sormuş:

— Nasıl bam telini kırdın mı?

Adamcağız cevap vermis.

— Vallahi Padişahım; bam telini değil çanağını bile kırdım.. demiş yemiş içmiş hoşça geçmiş.

Yazan: Şakir Sabri YENER


[1] Antebin şimalinde, iki saat mesafede (500) metreden yüksek bir dağdır. Burası Hititlerin İdare Merkezi olmakla meşhur tarihi bir yerdir.