Bundan önceki yazımda da belirtmiştim: Araştırmacı hemşerimiz Ömer Özbaş Allebenin ilkbaharda ekinler arasında açan kırmızı şıhıklı (Gelincikli) manzarasına bakmış, bakmış bu gelincik tarlalarını bir güzelim al yanaklı yüzüne, bu bostanlar arasında bir sene ekilmeyip de soluklanmaya bırakılan kara topraklı bostanları da bu güzel yüzdeki siyah (ben) lere benzetmiş, bu güzel mesiremize arapçadan bozma Alleben değil de, su katılmamış türkçe bir sözcük olan (Allıben) adını vermiş ve çok güzel bir buluş olmuştu bu ad. Onun için ben de bu adı benimsedim ve yazımda Allebeni hep (allıben) diye yazdım.

Eski Alli Ben’in Punarları

Gaziantep İl merkezinin ve hemen şehrin kuzeyinden şehre bitişik bir durumda batıdan doğuya doğru allıben deresinin iki kıyısında şu punarlar var idi:

1- Hacı Ahmet punarı: Annacar (Aliyyün Nacar) camii güneyinde, çimenli bir alanda çok güzel bir punardı. Cemaat buradan da abdest alırdı.

2- Isıtma Punarı: Hacı Ahmet punarının 300 metre kadar batısındaki Kara dayının bostanının bitişiğinde derin ve güzel bir punardı. Sıtma hastalığına tutulanların şifa umudu ile bu punarda çimmeleri (yıkanmaları) bir gelenekti. Kış yaz sıtmalılar burada yıkanırlardı.

3- Kumlu Punar: Halkın Debbo dedikleri eski askerî kışlanın önündeki halkın (gazana) dedikleri söğüt ağaçlar ile örtülü yazlık kahvenin içinden dereye akardı. Bu berrak sulu punarın beyaz kumları gönül çekici olduğundan buraya Kumlu Punar denmişti.

4- (Cuma) dayının punarı: Bu punar da derenin güney kıyısında ve kumlu punarın biraz yukarı karşısında idi. Şimdi burası yol olmuş, punar da yok olmuştur.

5- Değirmen Boğazı Punarı: Bu punar derenin 400 metre kadar kuzeyindeki bir su değirmeninin suyunun değirmeni işletikten sonra döküldüğü boğazda idi. Bu punar da şifalı sulardandı. Sinir hastası kadınlar, anaları ya da kaynanaları tarafından götürülür burada çimdirilirdi. Şimdi bu değirmen biriket imalathanesidir.

6- Debbo punarı: Yukarıda adı geçen kumlu punarın karşısındaki eski askeri kışlanın avlusundaki ulu çınar ağacının altında derin bir punardı. Ve kışlanın ihata duvarının dibinde idi.

Gazianteb’in Çitçi Çayırı denen ve bir kaç punarı içine alan bir piknik yeri vardı. Her pazar burası ailelerle tıklım tıklım dolardı. Bu alan, elektrik santralinin ve Mehmet Saki Beyin kır kahvesinin ve bi iki bina arasındaki boşluğun kapladığı çok güzel alan idi. Vaktiyle burada iki devlip vardı, Yazın, şehrin hemen yarısının bulgurları bu sulu sumaklı yerde kaynatılır, kurutulur, dövdürülür, çektirilirdi.

7- Kasarcı Punarı: Burada kasarcı esnafı tülbentlerini kasarlar, yıkarlar, sererler kuruturlardı.

8- Köse Kiya Punarı: Bu da suyu bol, geniş bir punardı. Yanılmıyorsam şimdi bu pınarın üstü kapatılmış suyu elektrik santralına alınmıştır.

9- Bu alanda şimdiki elektrik fabrikası binası dibinde ve Mehmet Hayri efendinin bostanlının bitişiğinde suyu boru içine alınmış, Allıben deresinin altından geçirilerek Annacar camiine götürülmüş, camiin avlusuna etrafı musluklu güzel bir havuz yapılmış, su bu havuza akıtılmıştı. Cemaat buradan abdest alırdı. Camiin avlusundan akan ve abdest alınan eski akarsu pek temiz sayılmadığı için bu punarın suyu oraya götürülmüştü. O zaman Gaziantep içme suyu daha boru içine alınmamıştı.

10- Ali Punarı: Bu punar şimdi Mehmet Saki beyin kır kahvesinin karşısında ve derenin kuzey kenarındadır. Rivayete göre Antep Hazreti Ömer orduları tarafından fethedildiği zaman Hazreti Alinin Düldülü Mübarek denilen o meşhur atı kaleden bir sıçramış, şimdiki Punarın bulunduğu yere düşmüş, buradan hemen güzel bir su kaynamış bunun adına Ali Punarı demişler.

11- İncili Punar: Bu punarın yukarısındaki kayalar arasında küçük bir incir ağacı bittiği için halk bu punara (İncirli Pınar) derler. Bu punar Antebin en meşhur punarıdır. Suyu çok hafiftir. Antep zenginleri içme sularını bu punardan getirirlerdi.

Nükteci şairimiz Hasırcı zade Hafız Mehmet Ağa, bu punar hakkında şöyle bir muamma, yani bilmece söylemiş:

“Başı daz, yönü poyraz, kumu beyaz”

Başı daz demek, suyun çıktığı deliğin dört metre kadar yukarısı yani üstü kalabalık olduğu için merhum burasını daz kafaya benzetmiştir. Punarın kumları da gerçekten iç açıcı bir beyazlık taşır.

Not: Gazianteb’in Allıben deresi kenarındaki bu punarların hepsinin suları dereye akar. Şimdi şehirle kucak kucağa akan bu derenin sağlı sollu kenarlarında doğudan batıya doğru sıralanan ve hepsinin suları dereye akan bu on bir punarın kaçının şimdi akmakta olduğunu, kaçının kuruyup tarihe karıştığını, romatizmam dolayısıyla, bu iki kilometre kadar yolu yaya yürüyüp tesbit etmek olanağını bulamadığım için bunu yazımda belirtemedim.

Yalnız bu dere kenarındaki onbir punardan başka, şu iki punarımızı da sırası gelmişken yazayım:

1- Balıklı Punar: Bu punar da şehrin Küçük Tabakhane semtinde, Emindede mahallesindedir. Bu punarın bulunduğu semtin bir adı da (Kara Maraş) tır. Bu adın nereden geldiğini bilemedim. Karamaraş semti sakinleri bu punarda: Yün, kilim, cicim gibi şeyler yıkarlar. Kuyusu olmayanlar içme sularını da buradan taşırlar.

2- Humanız Punarı: Bu da şehir dışında, Humanız denen bir yerdedir.

Allıbenin piknik yerlerini başka bir yazımda ele aldım.

BİR RİCA: Ben yirmi yıldan beri Ankara’da oturuyorum. Her yıl Anteb’e ancak bir ay kadar gelip gidiyorum. Eğer unuttuğum punar varsa yazmalarını okurlarımdan rica ederim.

Gaziantep, 15-10-970