Yollar kıvrım kıvrım

Düşman yılan gibi

Süzülüyor içimize

Kel dağlar ardında düşman

Yapmışta hazırlığını ilerliyor.

Aman dostlar! canmı dayanır buna

Toplar, tüfekler, mitralyözler

Daha bilmem neler?

Elmalı sırtları!..

Toprak, topak karataşların bekleştiği sırtlar…

Daha ne kara günler göreceksiniz!

Elmalı köprüsü!

Ne yeminlere şahit olacaksın

Ne imanlı vucütler üzerinde

Ne imansız çizmeler geçireceksin.

Ya sen dokurcum değirmeni

Daima buğdaymı öğüteceksin?

Daima karınmı doyuracaksın?

Gönlün yok bilirim dediğim işe,

İnsan oğlu bu!...

Daima sevdiği işi yaptırtmaz adama

Ne şehit kanları karışacak,

Ne kemikler öğünecek,

O dişlerin arasında

Sen bunlardan habersiz, sakin sakin

Dön bakalım.

Martın sarı ayazı

Yazı

Sessiz

Sessizlik çıldırtıyor insanı

Şahin konuşuyor.

İdare lambasının aydınlattığı değirmende

On kişiler,

Titrek ışığın duvarlarda yarattığı

Korkunç gölgeler!

Şahinde aralarında

Gönül yaralarında

Fıstık renkli abalarında

Bir hüzün var bu gün.

Şahin devleşiyor duvarlarda

Şahin kıvılcımlaşıyor yüreklerde

Şahin tarih oluyor

Tarih şahin oluyor

Uçuyor.

Uçuyorda gönülleri alıyor.

Çanakkale

Romanya

Yemen

Filistin

Demedim

Dolaştım cephe cephe

Düşman dediler

Görüşürüz dedim

Fakat bu gün, benim son günüm

Vatan, anamız oldukça

Sevgisi, kalbimize doldukça

Biz evlâtları ölsekde

Daha niceleri yetiştirir.

Yeterki sağ olsun vatan anamız”

İşte benim yeminim

“Düşman geçerse buradan

Ancak cesedim üzerinden geçecektir.

Birden yağız çehrelerde

Şimşekler çekti

“Hepimiz bu toğrağın hamurundanız,

Anamız yani ocakta pişirdi bizi

Saçıu üstünde ayni evirgeçle çevirdiler

Nasıl ayrılırız birbirimizden

Hiç ayrılırmı tırnak etten”.

Ölüm bile, manasını kaybediyor

Bu yağız çehrelerde,

Fıstık renkli abaların

Tatlı pembeliğini

Düşürüyor yanaklara

Güneş ayni yerden doğuyor

O da düşmanla birlik bu gün.

O ışıklarını,

Düşmanda kurşunlarını

Yağdırmaya başladı

Etraf kurşuni güneş oldu

Sağ ve sol cenahların çözülmesi

Şahinin kanadını kırdı

O zaten kararlıydı

Tekde kalsa çapışacaktı.

Değirmenden yokuş aşağı

Kurşunlar aldı solu sağı.

Şahin koşuyor,

Düşmana karşı

Kahr nedir bilene,

Şahin gösteriyor haliyle

Yemin yemindir,

Dönemem dönemem

Ölmem

Daha iyidir dönmekten

Sarı bıyıkların gölgelediği

Kırmızı çehresinde

Alev alev ortud yanıyor

Yolu gösteren bu yangından

Başka bir şey yok çevresinde

İşte köprü

Sanki düşman cüce

Şahin dev

Son merhale

“Gavur kurşunu geçmiyor adama”

Geçmiyorda süngüyle öldürüyorlar

“Şahini sorarsan otuz yaşında

Süngüyle delindi Köprü başında.

Otuz yaş,

Köprü başı

Gözyaşı

Dökülseniz boşa

Şahine ulaşamazsınız

Aşamazsınız ufukları

Giremezsiniz gönüllere

O şimdi rüzgarlarla

Ufuklarda dolaşıyor

Kızıl elmaya ulaşıyor.