Askın, Usgun, Keçebaş oğlu Miskin, Babam ve ben bir gün ava getdik. Birez sona bir davşan gördük. Asgın atdı vuramadı, Usgun atdı vuramadı, Keçebaş oğlu Misgin atdı vuramadı, babam atdı yanından geçdi, ben atdım vurdum. Sıra bişirmiye geldi. Öyle bir mağaraya geldikki marada bir garı vardı, maranın daşı garının başı yok. Nene dedik bize bir gazan ver, oğlum dedi iki gazanım var birinin dibi yok birinin yöresi yok, hasını istiysez veriym. Hele şu yöresi olmıyanı ver Davşanı bişirip yedik, eyle bir yağlıydıki elim bir kat yağ tutmuştu Yağı postallara sürttüm, biraz sonra aşam oldu yatdık. Bir hargürnen uyandım bakdımki bizim postallar dövüşüyler, ulan niye dövüşüysüz dedim. Biri dediki baa yağı az sürttün, ona çok sürttün. Sabah sanada çok sürterim diye gulanın dibine bir sille attım, geri yatmıya gettim. Sabahleyin kakdımki benim postal küsüp getmiş. İnnenin delinden bakdımki Hindistanda çüt sürüy. Bir gaç gün sona haber salmışki gelsinler ben burda bir tarla buğday ekdim. Bizde yola düşdük Hindistana vardık. Vardıkki ucu bucağı görünmiyen bir tarla buğday ekili. Birer orak alıp düşünmüye başladık biz bunu nasıl yolacak diye, tam bu anda tarlanın içine bir domuz girdi. Ulan ekini batırdı diye bağırdılar, tarladan çıksın diye ellerindeki orakları Asgın atdı vuramadı, Usgun atdı vuramadı, Keçebaş oğlu Misgin atdı vuramadı, Babam atdı yanından geçirdi, ben atdım tam omasına saplandı. Domuz talladan gaçtıkca orak yoldu, domuz kaçdı orak yoldu. Bütün ekinler yolundu. Sıra harman yapmıya geldi. Hemen bir Buruk geldi hepsini topladı topladı tallanın ortasına yığdı. İş bunu dövmüye geldi bakdıkki bir tusbağa bir kösnü yuvalana yuvalana geliyler: Arkalarından bir kaç çüt daha geldi, harmanın etrafında cercere koşuldular. Aşama doğru dövülüp bitti. Bir yel gelip buğdayı samandan ayırdı. Şimdi bunu nasıl daşımalı derken biraz öteden bir garınca gatarı geldi, buğdaları bunlara yükledik yasine doğru bir goz ağacının altında yükleri indirdik. Sabetten köye gitmek için biraz rahat edek diyi ben arkamüstü yatdım. Bakdımki goz ağacının başında bir goz var, gelin bunu düşürek dedim. Birer daş aldık Asgın atdı vuramadı Usgun atdı vuramadı, Keçebaş oğlu Misgin atdı vuramadı, babam atdı yanından geçdi, ben atdım gozu vurdum. Ağacın başında bir tarla oldu. Tarlıya ne ekek diye düşündük, Asgın dedi Darı ekek, Usgun dedi arpa ekek, Keçebaş oğlu Misgin dedi Küncü ekek, babam dedi gavun ekek, ben dedim garpız ekek, sona tallıya garpız ekdik. Sabetten bakdıkki öyle garpızlar olmuş her biri benim boyumda, gönnümüz bir garpız istedi. Asgın getdi koparamadı, Usgun getdi koparamadı, Keçebaş oğlu Misgin getdi koparamadı, babam getdi kopardı, emme getiremedi, ben getdim koltuyma çalıp getirdim. Bunu nasıl kesek dedim, Asgın aldı kesemedi. Usgun aldı kesemedi. Keçebaş oğlu Misgin aldı kesemedi, Babam aldı ancak çöpünü kesebildi, Ben aldım pıça sokar sokmaz pıçak içine getdi. Piça aramak için garpızm içine girdim. İçinde bir ihtiyarnan karşılaşdım. İhtiyar ne arıyn oğlum dedi pıçak arıyn dedim. Ulan eşolu eşek ben bir gatar deveyi kaybetdin, bulamıymda sen bir pıçamı bulacan diye kulamın tözüne bir sille çekdiki daa çigiliy daa çigiliy.

Not: Bu masalı 1960 yılında Şevki Akbayramdan tesbit eden Gaziantep Lisesi Orta kısım 3 D. öğrencilerinden Mehmet Güneştir.