DOĞULU VE TENKİT ZEKÂSI

Doğulunun en büyük eksiklerinden biri, hiç şüphesiz, tenkit zekasından mahrum bulunmasıdır. Övdüğü zaman da ölçüsüzdür, yerdiği zamanda. Beğendiğini göklere çıkarır, beğenmediğini yerin dibine geçirir. Bu tabiatiyle sübjektiftir. Bu sebeple Doğulu, tenkide giriştiği andan itibaren tehlikeli bir oyuna başlamış sayılır; çünkü, sonunda muhakkak şahsiyete ilişecektir. Hatta tenkidin doğurduğu tartışmaların, karşılıklı suçlandırmalarla sonuçlanması ve bunun aslı esası olmayan isnatlara kadar uzanması olağan şeylerdir. Mesela, siz “artık gazelin modası geçmiştir” dersiniz; bundan daha tabii ve gerçeğe uygun hüküm olabilir mi? Fakat bu hükmünüzü bilimsel ilklere dayanarak isbatlamağa bile vakit bulamazsınız; sizi derhal “milli hisleri rencide eder şeklinde konuşmakla suçlandırırlar!..”

Doğulu, ya mutlaka kendi fikrini empoze etmek istediğinden veyahut ta size olan antipatisinin etkisinden bir türlü kendisini kurtaramadığından, işi hemen demagojiye döker, ortada hiç bir sebep yok iken, meselâ, milliyetçiliği ileri sürerek, susturmağa kalkışır: Toplumun saygı gösterilen mefhumları bir silâh gibi kullanarak aklın bilginin karşısına çıkmak, demagokların başlıca taktiklerinden biridir. Bu ne acı gerçektir ki, size bu yolda karşılık verenler, cahil kimseler de değildir. Gelgelelim, bunlar, ya bazı düşünce kalıplarından, önceden edinilmiş fikir ve kanaatlerden kendilerini kurtaramıyacak kadar skolastik inançların kölesidirler veya, dünyanın ölmez eserlerini kavrayamayacak kadar kültürden mahrum ve dar kafalıdırlar veyahutta sadece, kötü niyetlidirler. Her ne olursa olsun bunun neticesi Doğuda serbest ve pozitif tenkit fikrinin bir türlü yerleşememesidir. Başkalarının kendimizden başka türlü düşünebileceklerini kabul ettiğimiz ândan itibaren demokrasinin ilkelerinden bin olan müsamaha fikrine saygı göstermiş ve gerçekten demokrat ruhlu bir yurttaş olmaya başlamış bulunuruz.

Varlık Dergisinden

Suat ERGİNER