Dil inkilabımızı gerektiren sebepleri anlatmadan önce bir noktaya işaret edeceğim. İçtimai hayatta her olay kendisinden önceki olayla ilgili bulunur. Tabidirki her inkilap işi de bu esastan ayrılamaz. Binaenaleyih dil inkılabımızda da bir çok olayların tesiri görülmektedir.

Osmanlı imparatorluğu Türkün ana dilinden faydalanmasına imkân vermemişti, Çünkü o zaman devlet, halkı böcek sayardı ve okuduğu şeyin manasını anlamasını hiç istemezdi

Halk da anlıyamadığı bir yazı dilini benimsemiyor ve kullanmakta olduğu dilini bu yazı diline uydurmaktan çekiniyordu. Bu suretle halkla devlet bir türlü anlaşamıyordu.

Bu işde dikkati çeken cihet ise halkın konuştuğu dili yazı diline uyduramayışının ana dilin korunması bakımında ona iyiliği dokunmasındadır. Eğer kullandığı dili yazı diline uydurmağa ve onu benimsemiye çalışsaydı bugün anadilin izlerini bulmakta çok güçlük çekecektik.

Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasının bir sebebi de dildeki bu ikilikti. Halkı böcek sayan tabii ondan hiç faydalanamazdı ve faydalanamıordu. Halbuki en büyük kuvvet halkta idi, halkla devlet arasında müthiş bir uçurum vardı. Sonra bir milletin en kuvvetli varlığı olan dilinde halk dili olması lâzımdı. Bu dilin en kuvvetli bir varlık olması sebebiyledir ki, içerisinde ayrılık bulunan dil bir milleti içinden yıkmağa yetişir. Dildeki yabancılık bir nevi kapitülasyondur.

Acaba yabancı dillerin dilimize girmesi anadilimizin yetersizliği dolayısile mi olmuştu Şüphesizki hayır... Büyük bir millet olan Türkün tarihi gibi dilinin de büyük olması tabiî bir şeydir. Hatta dilimiz kendi öz varlıklarıdır. Geniş ve zengin bir dilin sahibi olan Türk milleti eski çağlardaa büyük bir medeniyete de malik idiler. Fakat sonraları Osmanlı Türkçesi Osmanlı Türkiyesi gibi olmuştur. Osmanlı Türkiyesinde nasıl ki yabancılar iş başına geçmişlerse, Osmanlı Türkçesinde de yalancı sözler, yabancı konular ana Türkçeyi geride bırakmıştır. Halbuki Türk dilinin bütün dillerin en cana yakını olduğundan bütün dünya dilbilginleri ittifak etmektedirler. Ve bugün o acayip dille konuşan soydaşlarımızın hallerine acıyoruz. Geriye dönüp bakmağa bile dayanamıyoruz. İşte bu hale sebebiyet veren şey dilimize giren arapça, farsça kelimelerin oynadığı (türeme) yani iştikak rolleri idi.

Dil İnkilâbımız Nasıl Başladı

Dil inkılâbı her inkılâba esas olması gereken bir inkılâptır. Bunun tarihçesini aşağıda kısaca arzedeceğim:

Ancak bir noktaya daha işaret edeceğim; tanzimattan itibaren yaptığımız her yarım yenilik fikir inkılabını takip etmediği için hiç bir netice vermemiştir.

Cumhuriyet hükûmeti halkın bilgisizliği üzerine kurulmuş olan imparatorluğu çökertti ve halkı okutmayı esas olarak kabul etti. Atatürkün izmir zaferinin ferdasında: Memlekette maarif vekili olarak çalışmak isterim demesi bu husustaki önemi göstermektedir.

Halbuki halkın okuması için ne harfimiz ne de dillimiz müsait değildi. Cumhuriyet hükûmeti ilk önce yazı ve harf inkılabını yaptı. 1928de evvelâ rakamlar değiştirildi ve Millet Meclisi bir millî alfabenin kabulünü ileri sürdü. Maarif Vekâleti de bu hususta bir encümen teşkil etti.

Atatürk, 1928 de (Arkadaşlar bizim ahenkte zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir.) diye başlıyan nutkunu irad etti, bu nutuk “Milletimiz yazısıyla, kafasıyla bütün âlemi medeniyetin yanında olduğunu gösterecektir.) Cümlesiyle sona eriyordu 29 ağustos 1928 de Dolmabahçede toplanan Kurultay yeni harflerin kabulüne karar verdi.

Matbaada mürettipler önlerindeki kasanın azaldığını gördüler, Bu bir esas idi. Dil kurumu her yıl çalışmasına devam etmektedir. Millî Şefimiz İnönünün bugün ele aldıkları ilköğretim davası da Dil inkılabımızın önemini göstermektedir. Birbirlerinden ayrılamıyan iki meselenin de inkılabımızın kökleşmesi ve yayılması için en büyük âmil olduğuna hiç şüphe yoktur, yazıma şu mısralarla son veriyorum.

Bugün yürekten bir ses gürlüyor bütün soya

O sesten hız alıyor Türk dili doya doya

Oniki sene evvel kurulunca kurultay

Başladı dil ordusu söküne alay alay.

İlk dil kurultayıyla dile temel atıldı,

Arapçaya Farsçaya karşı savaş açıldı.

Ne kadar borçlanmıştık bu yabancı dillere,

Her dili doyurmuşken öz dilden vere vere.

Düşman tabyalarını bulduk bu savaşta da,

Baş kaldıramaz oldu yabancı dil bir daha.

Ellerdeki tüfekler Türk dilinin kökleri,

Eklentiler kurşundur koşacağız ileri.

Yaşa Ey millî başkan büyük dilbilgin başkan,

Sana borç heceliyor damarda dolaşan kan...

Ey inkılâp yolunda koşan yurt çocukları,

İlham kaynağı olsun öz dilin başpınarı.

Yadırğılar atıldı öz dilden uzaklara,

Yabancı dil ordusu tutuldu duzaklara...

Türk dilinin göğünde Güneşler yaratıldı.

Karanlıklar, güçlükler geçmişlere katıldı.

Sabri GÜZEL