Gaziantep’in düşman işgalinden kurtulduğu ilk yıllarda okullar yaz tatiline girince geceleri Şehreküstü semtindeki öğretmen arkadaşlarla, Şehreküstü kahvehanelerinden birinin yazlığında toplanır, sohbet ederdik.

O zaman Gaziantep-Fransız harbi şehitleri, bugünkü Şehreküstü kütüphanesinin bahçesindeki şehitlikte yattığı için Şehreküstü caddesinin adı Ulucanlar caddesi idi. Bu caddenin her iki tarafında sıra kahveler vardı. Yazın bunların önlerindeki küçük yazlıkları gölge basınca kahve çırakları tarafından buralar sıralanır, süpürülür, küçük hasır iskemleler ve tahta kanepeler atılır, kahvenin gündüz müşterileri de uykuları gelene kadar küme küme otururlar, dinlenirler sohbet ederlerdi.

O zaman şehirde elektrik yoktu. Ulucanlar caddesinin sağlı sollu yazlık kahveleri lüks lambaları ve fanuslarla aydınlatılır; Cadde baştan sona kadar, bugünkü şehirlerarası yollardaki benzin istasyonlarının gece manzarasına benzerdi. Bu geniş ve işlek caddenin havası da çok güzel. Burada her zaman püfür püfür yeller eser. İşte biz, geceleri bu serin havada, bu güzel caddede meslektaşlarla oturur tatlı tatlı konuşuklar yapardık. Bizim evimiz suburcu semtinde olduğu halde, ben her gece 700 metre yolu yürüyerek giderdim. O zaman motorlu taşıtlarda yoktu. Şehreküstü semti, Gaziantep’te en meşhur kişilerin yetiştiği ilk akla gelen semtlerden biridir.