“Çitçi” ve ‘'Arsan” Ailelerinden yetişen on fikir ve iş adamı hakkındaki birinci yazımı, dergimizin 10 Nisan 1965 tarih ve 88 sayısında okurlarıma sunmuştum. Bu yazımla da yine on adamdan “iki Hacı Mustafa” ya ait elde ettiğim yeni bilgilerimi arzediyorum.

1— Gazyağı Lambası “Petrol Lambası”

Beyrut’tan çit (Basma) getirip kayın biraderi Hacı Ömer Ağa ile beraber satan ve bu sebeple “Çitçi” lâkabı ile anılan Çitçi ailesinin yüksek atası Hacı Mustafa Ağa: “Hac Farizesi Tanrıya İbadetdir; fakat ibadet için yapılan seyahatta görülen yenilikler memlekete getirilmeli» rastlanan şeyler anlatılmalı ki Hac tamam olsun.” dermiş. Hacca gitmekten maksadın çok veciz bir ifadesidir bu.

İşte Çitçi Hacı Mustafa Ağa bu düşünce sonucu Beyrut’tan Anteb’e çit getirip tanıttığı gibi, şehrimize ilk defa olarak Petrol Lambasını da getirmiş. Herkes bunu görmeye gelmiş O zamana kadar aydınlatma aracı olarak çıra ve kandil kullanılırmış. Kandilin ölgün ve çıranın titrek ışığında ancak birbirlerinin siluetini gören kimseler, petrol’a gazyağı dediklerinden, (Gazyağı Lambası ile geceleri gündüz oldu) demişler.

İlk Petrol Lambası kullanılmaya başlandığı zaman halk lambayı (Patlarda bizi yakar) diye evin içinde oturdukları yerden uzağa koyarlarmış.

Gaziantep elektriğe kavuşuncaya kadar kandil bazı cami ve minarelerde kullanılıyordu. Çıra ise Birinci Cihan Harbi sırasında petrolün bulunmaması yüzünden birçok evlerde kullanılmıştır.

2— Kırmızı Domates (Frenk Patlıcanı)

Çitçi Hacı Mustafa Ağa Beyrut’ta Domatesin kırmızı olanlarının yendiğini görmüş. O zamanlar Antep’te Kırmızı domatesi yemezlermiş. Yeşilinden bazı yemekler yaparlar kızaranları tohumluk olarak kullanırlarmış, toplandıktan sonra kızaranları (bozuldu) diye atarlarmış.

Antep’te Hacı Mustafa Ağa, Kırmızı Domatesi hem de çiy olarak yiyince herkes “Hacı Ağa yeme ölürsün” demişler. Ölecek diye beklemişler. Daha sonra bu güzel sebzeye alışmışlar.

Yeşil Domatese “Frenk patlıcanı” derlermiş. Halen Gaziantep’te bu adı kullananlar vardır.

3— Gaziantep’e getirilen motorsikletin hikâyesi

Hacı Osman Çitçi’nin oğlu Hacı Mustafa Çitçi’nin Antep’e ilk defa olarak motosiklet getirdiği evvelki yazıda belirtilmişti. Bunun bir hikâyesi vardır:

Fotoğraf:Hacı Osman Çitçi’nin oğlu Hacı Mustafa Çitçi

Hacı Abdullah Çitçinin Haraf bahçesinde kuyudan motorla çıkarılan su (Haft) denilen büyük bir havuzda toplanır, burada bahçeler sulanırdı. Yaz günleri serinlemek isteyen kimseler bu geniş havuza girer yüzerlerdi. Bir gün bisikletle bir ermeni gelerek havuza girmek istiyor. Amcasının bahçesinde bulunan Hacı Mustafa Çitçi Ermeniye: “Sen beni bisiklete bindir. Ben de havuza girmene müsaade edeyim.” diyor. Ermeni: “Türkler bisiklete binemez.” diyerek bisikleti vermiyor. Ermeninin sözüne çok üzülen Hacı Mustafa Çitçi ertesi gün yola çıkarak Halep’e gidiyor. Bisiklet değil Ermenilerin binemiyeceği motosikleti alıyor.

Bu motosikletin, Gaziantep—Fransız savaşında cephe arkasında, ekzoz borusu çıkarılarak çalıştırılıp makineli tüfenk sesi gibi ses çıkartılıyor bu suretle düşman maneviyatı üzerine tesir yapılıyor.

Getirilişindeki özellik ve harb’de kullanılış şekli sebebile bu motosikleti, Hacı Mustafa Çitçinin oğlu makina yüksek mühendisi Ömer Çitçi, bir köşesine konmak özere, Gaziantep müzesine hediye etmiştir, işte bu harb’de Türklerin modern kurusıkı silâhlarından biriside budur.

4— İlmin Değeri

Hacı Mustafa Çitçinin elektrik motorunun da şöyle bir hatırası vardır:

Bir gün motorun ayarı bozuluyor, çalışmıyor. Hacı Mustafa Çitçi, Abdullah Arsan’la birlikte iki ay uğraşarak tasadüfen tamir ediyorlar, çünkü bu hususta ne kendilerinin nede o sırada Antep’te başka bir kimsenin teknik bilgisi yoktur. Bilinmeyen nokta şudur: Halk arasında (Platin) denilen enterüptör, açıldığı zaman buji çakar-Yani şerare çıkarır-motor çalışır. Halbuki onlar kapandığı zaman çakar zannediyorlar.

Aradan yıllar geçiyor Hacı Mustafa Çitçinin oğlu Hacı Ömer Çitçi İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesinde öğrencidir. Yaz tatilinde Gaziantep’e gelen Ömer Çitçi ayarı bozulmuş olan dinamoyu kendisi tamir etmek için babasından müsaade istiyor babası: “Yapabilir sen yap.” diyor. Ömer Çitçi kısa bir sürede dinamoyu yapıp çalıştırıyor. Babası hayret ederek: “Sen enterüptörün açıldığı zaman bujinin çakacağını nereden biliyorsun?” diye soruyor. Ömer Çitçi: “Fakültede bu yıl motor dersi okuduk. Laboratuarda da gördük.” diyor. Hacı Mustafa Çitçi bir an düşündükten sonra: “Senin bir anda yaptığın şeyi ben iki ayda ancak tesadüfen öğrendim, ilmin değerine bu bir delildir.” diyor.

5— Oğlunun Talebesi

İlmin değerini takdir eden Hacı Mustafa Çitçi, birgün oğlu Ömer Çitçi ve Ömer’in İlkokul öğretmeni ile birlikte yola giderlerken öğretmeninin öğretmenine rastlıyorlar. Öğretmen kendi hocasına kendisini ve yanındakileri göstererek: ‘‘Talebeniz, talebenizin talebesi ve onun babası.” diye tanıtıyor. Hacı Mustafa Çitçi: “ Ben de öğretmenin talebesinin, talebesiyim.” diyor. Meğer o yıl kabul edilen yeni Türk harflerini kendisine oğlu Ömer Çitçi öğretiyormuş.

6— Oksijen kaynak ve gazoz İmal Makineleri

Ataları gibi yurduna yeni şeyleri getirmekten zevk alan Hacı Mustafa Çitçi Gaziantep’e ilk oksijen kaynak makinesi getirmiş ve Dişçi Bekir Sıtkı ile beraber ilk olarak gazoz imâl etmiştir.

7— Ses Alma makinesi ve Zengin Ağa

Hacı Mustafa Çitçinin oğlu, makine yüksek mühendisi Ömer Çitçi ki halen Ankara’da serbest çalışmaktadır. 1949 yılında Gaziantep’e ilk defa olarak ses alma makinesi getirmiştir

Bunun da bir anısı vardır:

Ömer Çitçi ses alma makinesi ile Avukat Orhan Barlas’ın yazıhanesinde ses alırken yoldan geçen Gaziantep’in sevilen satıcısı Zengin Ağa, Tuzluca nohudu satarak sesleniyormuş: Zengin: “Sana bu kâr halâl” deyler.-Diyorlar bir alan bida bir daha aliyi alıyor-Doktor Hamil Bey de yiyor).

Zenginin sesi teybe alınıyor. Zengini çağırıyorlar kendisine kendi sesini dinletiyorlar. Zengin hayret ediyor. Satış için yoluna devam ettiği sırada tekrar bağırmaya başlıyor: (Zengin: sen de menşur meşhur oldun sesini plağa aliylar alıyorlar Tuzlucanı plakda söylediler Söylüyorlar.)

8— Camlı Kahve

Gaziantep savaşında Fransız otobüsleriyle harap olan Hacı Abdullah Çitçinin suburcundaki evi yerine harb’den sonra oğulları, halen Ankara’da tüccar olan Mustafa Çitçi ve Gaziantep’te tüccar olan Ali Zeynel Çitçi bir kahvehane yaptırıyorlar. Bu kahvehaneye kepenek yapılmayarak kapı ve geniş pencereleri, Gaziantep’te ilk defa cam olarak yapılıyor. İlk kepenksiz yapılan bu modern binaya halk: “Camlı kahve” adını takıyor.

Fotoğraf:Suburcu Caddesi ve Camlı kahveyi gösteren yukardaki fotoğrafta Camlı kahve soldaki binadır.

Gaziantep’in ilk orijinal binası bu tarihi kahve, bilahere 1964 yılında yıktırılıp kısmen yola katılmış ve İstasyon caddesi genişletilmiştir.

Bana bu yeni bilgileri ve bu fotoğrafları veren zatlara da candan teşekkür ederim.

Şakir Sabri YENER