Hacı Abdullah Edip hicri 1272 senesinde Gaziantep’in çukur mahallesinde doğmuştur. Babası Hacı Mustafa Efendi’dir. 1290 senesine kadar memleketinde kaldıktan sonra bu tarihte memleket haricine çıkarak nerede tanınmış hocalar varsa oralara gitmiştir. Bu meyanda olmak üzere; İki sene Kilis’te merhum Hocazadenin medresesinde mantık tahsil etmiş, bilahare Urfalı Yokçeşim Mehmet Efendi’den usulü fıkıh tedris etmiştir. Daha sonra Kayseri’ye giderek dört sene Eski saray medresesinde oranın eski müftüsü ve mecelle nakili Ahmet Mesut Efendi’den icazet almıştır. 1299 senesinde İstanbul’a gitmiş ve Fatih medresesine yerleşerek orada zamanın meşhur Mualimlerinden Ayni vahit, Hafız Şakir Efendi’lerden ders almıştır. İstanbul’da Tarık kadılığı tabir edilen duhul imtihanına girerek bu imtihanı kazanmış ve bilaharede dersi ûm imtihanına girerek üçyüz namzetten ikinciliği kazanmıştır. Bu suretle imparatorluk merkezi İstanbul’da Fatih Molla camiinde ders okutmak şerefini kazanmıştır.

Abdullah Edip üçaylar münasebetiyle okulların tatil edilmesinden bilistifade memleketine geliyor. Babasının ve o zâman memleketin ileri gelenlerinin ısrarı üzerine Antep’te kalmaya karar veriyor. O zaman mevcut olan Zülkadiriye ve Mihaliye medreselerinde tedrisata başlıyor. Sarf Nahiv Maani usulü Fıkıh, Usulü-hadis, Buharı-Şerif Kâitefsici derslerini okutmuş ve yüzlerce talebe okutarak onlara icazet vermiştir.

Arapça Farsça ve Ermeniceyi mükemmel olarak biliyordu. Devrinde maarif komisyonu fahri üyeliğine ve maarif komisyonu reisliğinde bulunmuştur. Bilahare tedrisatındaki başarıdan dolayı kendisine Bursa müderrisliği payesi verilmiştir. 1916 senesinde Cemal Paşa tarafından Şam’a davet edilerek Gazze cephesindeki Ordunun moralini yükseltmek için hutbe vermesi istenmiş ve oradaki konuşmasından dolayı Cemal Paşa tarafından taltif edilmiştir. Güzel ve tesirli konuşmasından dolayı Bülzade diye tanınmıştır. Abdullah Edip’in aynı zamanda ediplik kadar şairlik yönü de kuvvetlidir. Bugün neşredilmemiş el yazması divanı mevcuttur. Divanı zamanın mühim hadiselerine ışık tutacak ve onları aydınlatacak özelliktedir. Abdullah Edip zamanın sosyal meselelerine seyirci kalmamış onlarla yakından ilgilenmiş bugün yaşayan bazı tarihi eserlerin meydana gelmesinde öncülük etmiştir. Bu mevanda olmak üzere Alaüddevle caminin yapılmasındaki emek ve gayretleri çok büyüktür.

1317 senesinde Zülkadiriye medresesindeki kütüphaneyi inşa ettirerek 600 ciltlik kitabını da buraya getirerek ilgililerin istifadesine arz etmiştir. Bugüne kadar birçok güçlüklerle muhafaza edilebilen bu çok kıymetli el yazması ve taş basması eserleri torunları tarafından şehrimiz imam Hatip okuluna hibe edilerek bu mevzuda tetkikat yapacaklara mehaz teşkil edebilecek çok kıymetli bir kütüphanenin kurulmasına vesile olmuştur.

Eserlerine gelince: Bunlardan bir kısmı neşredilmiş olup bir kısmı ise henüz neşredilmemiştir. Din yolunda, Usulu hadis dersleri neşredilmiş eserleridir. Sureli yusuf tercüme ve tefsiri, Sarf ve Nahiv dersleri, şiir divanı ise neşredilmemiş eserleridir.

Şehrimizin yetiştirdiği kıymetli alimlerden birisi olan Hacı Abdullah Edip 23 Ocak 1927 tarihinde bir suikaste kurban gitmiştir.

A. Refik BEÇENE