“Sanatsız kalan bir milletin kan damarlarından biri kopmuş demektir.”

Kemal ATATÜRK

Bu gün iftiharla övündüğümüz Gaziantebin sanatçılar cephesine şöyle bir göz atacak olursak: Yaptığımız hamlelerin attığımız adımların birbirinden üstün olduğunu açıkça ifade etmek ne tatlı bir şeydir.

Dün yalınız haritanın üzerinde görülüp kalan ve daha ileriye gidemiyen bu şehir bu gün bir nevi sanayi diyarı olmuş, Fakat Tanı manasiyle kendini tanıtamamıştır.

Bununda sebebini çeşitli yönlerden inceliyecek olursak, akla yakın olanı şudur: Zanaat ve sanaatçılara zaman zaman fırsatlar verilip kendilerile alâkadar olunamamıştır. Eğer zamanında zenaatçılarımızla tam manası ile ilgilenilse idi, bugün bu şehrin ismi hudutlar dışına çıkar hatta bazı emtiaları dünya piyasasında yer alır, benzerlerile boy ölçüşmekten kendilerini alamazlardı. Geçen günler bir Amerikalı dostumla şehrimizin sanai mıntıkasını şöyle bir kolaçan ettik. Adamcağız şöyle söylüyor. (Evet baklavanızın lezetini duymuş ve tatmıştım, fakat sanatkârlarınızın ellerindeki iptidai âletlerle bu kadar güzel eşyalar çıkaracaklarını hiç tahmin etmemiştim.) demekten kendini alamamıştır. Hele şu birkaç yıl için de inkişaf eden kasacılığımız dostumu pek ilgilendirip uzun uzun düşündürdükten sonra dediki: (Eğer yapıldığını görmeseydim pek inanmıyacaktım. Bu şehirin istikbali çok parlaktır. Yeterki fırsatlar verilip mallarını dış piyasaya tanıtma imkânı bulunsun.) Dostum Amerikalının fikirlerine ben de iştirak eder, şu üç beş cümleyi söylemekten kendimi alıkoyamam: Sanatçı ve zenaatkârlar kültürün en yüksek dallarına erişen kimselerdir. Onları her zaman tebrik edip san’at aşklarını yükselmek vazifemiz olmalıdır.

Mustafa Ünal SARIBAŞ