1) Caminin yapılışı hakkındaki rivayet:

Bilindiği gibi Ortaçağ derebeylik idaresiyle meşhurdur. O zamanda dünyanın birçok yerlerinde bazı kimseler kuvvetleri sayesinde kendi başlarına buyruk olarak etrafına bir çok kimseler toplıyarak bir takım derebeylikler kurmuşlardır. Fakat zamanla bunların idarelerine karşı halktan bazı kimseler isyan ederek kendine bağlı kimseler isyan ederek kendine bağlı kimseler çeteler kurmuş, derebeylerle çarpışmışlardır. İşte Anadoluda da derebeylerine karşı çeteler kuranlara halk tarafından eşkiya denilmiştir. Bu eşkiyaların içinde halkta iyilik yapan oldupu gibi fenalık yapanlarda olmuştur.

Boyacı camisinin yapılmasında sebep olan adam da bu eşkiyalardan birisidir. (Şimdi camiin muezzin Hanifi Genç tarafından dinlediğim rivayeti anlatayım.) O zamanda (Şimdi de olduğu gibi) kız kaçırma, kan gütme vb. yüzünden köyler arasında kavga eksik olmazmış. Birgün bir köyde köylüler gelin getiriyorlarmış. Bu duyan kıza göz koyan başka köyden bir eşkiya adamları ile beraber bunların yolunu keserek gelini zorla köylülerin elinden alıp kaçırmışlar. O sırada şimdiki kavaklık tarafındda outran (Kadı Kemaleddin) Kemaleddin adında bir eşkiya varmış. Bu kaçırılış olayını duyunca adamlarıyla gelini kaçıran eşkiyanın peşine düşmüş. Epey onunla çarpışmış ve neticede onu tepeliyerek gelini iffeti bozulmadan almış kınalı gelin (eli kınalıymış) adındaki bu gelinin hangi köyden kime ait olduğunu öğrenerek geline bir zarar getirmeden köyüne götürmüş ve onu kocasına teslim etmiş.

Aradan yıllar geçmiş, Kemalleddin adındaki bu eşkiya reisi, işlediği bir suçtan dolayı hükümetin adamları tarafından yakalanmış padişahın emriyle idama makhum edilmiş. Neticede kendisini şimdiki caminin mihrap yerine bir darağacı kurarak asmışlar. Fakat o anda Allah tarafından bir kınalı el gelerek boynuna geçen kendiri tutmuş. Böylece adamın boğulmasına mani olmuş. Eşkiyayı asanlar bunu görmeden adamın öldüğüne kanaat getirerek onu bırakıp gitmişle. Eşkiyanın öldüğünü ve bu cenazeyi kaldırması için orada ikamet eden Boyacı Mehmede (Bir rivayete göre adı Boyacı Yusuf) haber vermişler. Boyacı gelmiş cenazeyi indirdi de vakit bakmışki adamın vücudu hala sıcak, kalbi atıyor. Hemen adamı kucaklıyarak darağcından indirmiş. Evine getirerek bayılan adamı su ile ayılttıktan sora yemeğini yedirmiş. O gün kendisini evinde misafir ederek saklamış. Ertesi gün ona kimseye görünmeden bu diyardan kaçmasını söyliyerek yollamış.

Aradan yine yıllar geçmiş Antep’ten kaçan bu eşkiya İstanbul v.b gibi büyük şehirlere giderek tahsil yapmış ve nihayet kadılığa yükselerek Antep kadılığına tayin edilmiş. Kadı Kemaleddin Antebe geldikten sonra kendisinin bu mevkie gelmesine sebeb olan Boyacıya iyilik borcunu ödemek üzere /şimdiki Boyacı Mahallesine oturan) Boyacı Mehmedi yanına çağırtıyor. Boyacı, kadının kendisini çağırtmasından korkarak ailesi ilesi ile helalleşmiş ve kadının yanına gitmiş. Boyacı huzura girinte kadı birden ayağa kalkmış ve kendisine hoş beşten edip yer göstermiş. Boyacı şaşırarak alık alık kadının yüzüne bakmaya başlamış. Nihayet kadı dayanamıyak “beni tanımadınız mı?” diye sormuş. Boyatı “hayır” deyince kadı başından geçen olayları anlatarak kendisini tanıtmış. Bundan sonra boyacıya iyiliğinin karşılığı olarakvbir çok keselerle altın vererek “Git benim asıldığım yere öyle bir cami yaptır ki Antepteki başka camilere benzemesin ve şekli kabeye benzesin” demiş.

Boyacı altınları alarak Allaha şükürler ettikten sonra Camiyi yaptırıyor. Bundan böyle camiye “Boyacı Camii” ismi veriliyot. Sonradan Evkaf tarafından “Kadı Kemaleddin Camii” olarak adlandırılıyor. Caminin şekli tam kabeye benzemez ama dış avlusu ile birlikte bir dörtgene benzer. Camiinin yapılış tarihi ve kaç senelik olduğu kat’I olarak bilinmemektedir. Benim Boyacı Mahallesinden tanıdığım iki yetmişl,k ihtiyar caminin yapılışının 900 sene olduğunu söylüyorlar.

Camiyi 3 kısımda inceleyeceğiz.

1) Caminin dış avlusu (dış kapılar, hücreler, avlunun yapısı)

2) Caminin iç avlusu (sofalar, sütunlar, avlunun yapısı)

3) Caminin iç kısmı (Mihrap, Minber, Pencereler, Kubbe)

2) Caminin Tanıtılması:

a) Dış Avlu: Burası bir dik dörtgen şeklindedir. Camiinin 3 dış kapısı üzerinde bir kitabe vardır. Burada eski yazılarla şunlar yazılıdır. (Cedde de imarete hazek mekanil mübareki sahibi devleti vesseadeti Muhammed Paşa yesserellahü ma yeşa’tahriren fi rebiülevvel fi selasiy ve semannin vetisa mie) Tercümesi: (Bu mübarek yeri, devletlu saadetlu Muhammed Paşa (Allah her muradına kolaylık versin) yeniledi. Bu kitabe dokuz yüz seksen üç senesinde rebiülevvel ayında yazıldı. (983) Bu tarih tarihidir. Kapının 390 senelik oldupu tahöin edilmektedir. Avlunun doğusunda ve kuzeyinde bulunan kapıları 1959 senesinde tamir görmüştür. Hatta kuzey kapısı büstün yıkılarak yeniden yapılmıştır.

Eski şeklini kaybetmiştir. Doğu kapısında süs diye bir şey yoktur. Düzdür üstünde bir tamir tarihi kabartması vardır. Beyaz keymık taşından yapılmıştır. Kuzey kapısı bir tak-ı zafere benzer. Kara ve beyaz keymık taşından yapılmıştır. Kapının üstünde bir karataş üstünde (Allah) yazılıdır. Solunda kapının bitiş tarihi 1960 yazılır. İki yanında süs olarak çiçek kabartmaları bunun üstünde bir yanda Bismillah, bir yanda inna fetahnaleke fethan mübina ayeti kerimesi vardır. Yine kapının iki yanında birinde (Bismillah) diğerinde (Muhammed) yazını iki çini tabak vardır. Bu kapının sağında camiinin minaresi bulunmaktadır. Kapının yeniden yapılması dolayısıyla minaret dışarıda kalmıştır. Minare çok eskidir. Tarihi bilinmemektedir. 65 basamaklıdır. Tahminen 20-30 metre yüksekliğindedir. Şerefeesi düz olup tahta parmaklarla çevrilidir. Şerefenin üstü tudıya (teneke) bir kubbe ile örtülüdür. Şefefenin üstü tudıya (teneke) bir kubbe ile örtülüdür. Şerefenin hemen alt kısmında bir sıra mavi siniler bulunmaktadır. Bunların etrafı ise sülü röyleflerle kaplıdır. Avlunun kuzeyinde sağ tarafta camiye ait 3 küçük hücre, solunda yedek su depose ile yüz numaralar bulunmaktadır. Bunların ortasında kuzey kapısına çıkan 16 basamaklı iki taraflı taş merdiven vardır. Avlunun doğusunda müftülük binası caminin batı kapısı, bir hücre ile abdest alınacak (musluklu) yer vardır. Avlunun yapısısa gelince; Avlu, 1959 senesinde kapılar tamir götürken yeniden döşenmiştir. Taşları siyah ve beyaz keymıktır, dikdörtgen şeklindedir. Döşeniş tarzı; bir sıra beyaz, bir sıra siyah taşlarla içice geçmiş kareler şeklindedir. 3 göbek olmuştur. Avlunun güneyini ise bütünü ile iç avlu kaplamaktadır.

b) İç Avlu: Dış avlu ile 4 mermer sütun ve bunların arasında 1 m. yüksekliğinde taş duvarla ve demir parmaklık ile ayrılır. Bu 4 sütundan ortadaki 2 sütun arası iç avluya açılan kapıdır. Bu iki sütun beton bir kemerle bağlanmıştır. Avlunun doğusunda ve batısında kapıları yine iç avluya açılan (yalnız doğudaki sofanın bir kapısıda dış avluya açılır) iki sofa vardır. Burası hasırlarla döşelidir. Cematten namaza camiye yetişemiyenler kendi başların burada namazlarını kılarlar. Ramazanda kadınlar burada namaz kılıp vaiz dinliyorlar. Sofanın iç kapıları camisinin içine açılır. Tabanı tahta ile döşelidir. İç avlu kırmızı, siyah ve beyaz mermer taşıyla döşelidir. Şekli dış avlu gibidir.

c) Caminin iç kısmı: İç avlunun güneyinde 3 büyük kapı ile içeri girilir. Kapılar çok eski olup kalın ve sağlamdır. Hafif oymalarla süslüdür. Orta kapının sağ kanadında geçme (oyma içine geçirilmiş) yazı ile (lailahe illellah Muhammedün Resulülhah) yazılıdır. Yine bu kadda 3 tane bozulmuş anahtar deliği vardır. Bunlar laşk olduğundan kullanılmaktadır. Sol kanadda kapınının yapılış tarihi vardır. Müezzininin okuyup çözdüğüne boyanmıştır. Kapıların üstünde caminin tahtına açılan yarım daire şeklinde pencereler vardır. Caminin içine gerilince kapların üstü boyunca uzanan ve hemen caminin yazısını kaplıyan tahtı görülür. That camiden çok sonra yapılmıştır. Caminin içi 5 nefe ayrılmıştır. Dolayısıyla 4 kare prizma şeklinde tavanı tutan ayaklar vardır. Bunlar kemerle duvara ve birbirine bağlanmıştır. Tavanın ortasında bir büyük kubbe vardır. Kubbenin ortasında bir zincir sarkmakta ve buna 5 kollu bir vize bağlanmaktadır. (elektrik yokken oraya lükse benzer bir lamba asılırmış) Kubbenin sanat bakımından bir süsü yoktur. Tavanda başka bir kubbe yoktur. Nef ayaklarına bağlı hafif kemerler vardır. Caminin doğusunda ve batısında ikişer pencere vardır. Bunlardan yukarı kısımdaki pencereler iç içe geçmiş iki pencere gibidir. Maksat ışığı içeriye yaymak içindir. Caminin kibble duvarına gelince burada 6 pencere vardır. Üçü mıhrabın sağında, üçü de solundadır. İlk baştaki pencereler demin söylenildiği gibi iç içe geçmiş pencereler yapılış bakımından içeri dönüktür. Yine maksat ışığın içeri gen ölçüde girmesini sağlamaktır. Mihraba gelince; yapılış itibariyle pek süslü değildir. Ancak etrafı rölyeflerle süslenmiştir. Mihrabın iki yanında birer çıkıntı vardır. Buralarda beyaz balon gibi büyük elektrikler vardır. Zaten gerek mihrabın, üstünde, gerek minberin veya pencerelerin üstünde kavis şeklinde küçük renkli elektrik dizileri vardır. Mihrabın içi ve dışı çeşitli desenlerle boyanmış süslenmiştir. Mihrabın küçük bir odacık ve bunun yanında duvara çakıldı, seyyar bir merdivenle çıkıp inilen bir vaiz kürsüsü vardır. Bu da oldukça eskidir. Çevresi çeşitli parmaklık ve oymalarla süslenmiştir. Şimdi üstü yeşil boyanmıştır. Mihrabın sağında caminin bir sanat şaheseri olan minberi vardır. Minberin en original tarafı sabit durmayışıdır. Minber altında olan bir rayla bir çekmece gibi duvarın içine girip çıkar. Cuma günü minber dışarı çekilir. Hutbeden sonra yerine itilir. Minberin kitabesinde eski yazıyla şunlar yazılıdır. “Lailahe illellah Muhammedün Resulüllah sellellahu aleyhi ve sellem Nüccire fiy seihi cemaziyelahir senete tisa ve hamsin sepa mie (759 Cemaziyelahir) Tercümesi: Allahtan başka ilah yoktur. Muhammed onun elçisidir. Yediyüz elli dokuz yılı cemaziyel ahirinin son günlerinde son günlerinde nacarlandr ve minber bitti. Buna göre minber 618 seneliktir. Gaziantepteki eserlerin en eskisidir. Minberin önü, iki yanı ve üstü çok süslüdür. İçiçe geçmiş geometric ve baklava dilimi şeklinde kabartma ve oymalarla süslenmiştir. Bunun Selçuk üslüba olduğu zannedilmektedir. Minber koyu kahve renklidir. Beyaz keymık taşlarındadır. Caminin batı duvarı ise (burada caminin mezarlığı bulunmaktadır) beyaz keymık taşlarındandır. Caminin iç kısmı da beyaz keymıktandır. Fakat zaman zaman badana ve sıvanmadan taşlar biraz kapanmıştır. Caminin üstü kiremitlerle örtülüdür.

Halkevi broşürünün 83. Sayfasında Boyacı camisinin 603 te beşinci tamirini gördüğü yazılmakdır.

Not: Bu yazı, Gaziantep Kültür Derneğinin yarışmasında derece almıştır.