Amcama (Şahinler Diyarı) filminden bahsediyorum. Amcam biraz dinledikten sonra: (Antep harbinde bende ölümle karşılaştım; fakat kurtuldum.) Bunun üzerine: (Nasıl oldu anlatır mısın?) diye sordum. Amcam başından geçenleri şöyle anlattı:

Antep harbi sıralarında ben bostancık köyünde yaşardım. Köyün kuzeyinde yarım saat kadar ilerisinde bir bahçem vardı. Bahçemde çalışır, içindeki küçük kulübemde de yatardım. Bazen köye de gelirdim. İşte bir gün akşama doğru köye geldim. Köyde kimseyi göremedim. Evime geldim; Domatesle biberle bir parça ekmek yedim. Fakat halkın köyden gitmesinin sebebi ne olabilir diye düşündüm. Daha evvelce köyde: Düşman Kilis’e gelmiş daha buralara da gelecekmiş diye bir söz işitmiştim. Bu söz hatırıma geldi. Eğer onun için köy halkı köyü terkettiseler gittikleri yeri biliyordum. Köyden çıkıp o yere doğru giderken birde ne göreyim düşman süvarileri köyü ablukaya almışlardı. Hemen beni yakaladılar. Gördüler ki sağ taraflarında 3-4 aylık bir inek yavrusu otluyor. İçlerinden biri tabancasiyle o yavruyu vurdu; öldürdü. Vuran galiba çavuştu. Kolunda sarı renkli işareti vardı. Yavruyu aldı iple üzerime sardı; marş diye tüfeğile beni itti. Bende yürümeye başladım. Yürüdüm yürüdüm fakat yoruldum ve durdum. Çavuş yine marş diye tüfeğile bana vurdu. Yine yürümeğe devam ettim. Çok yorulmuştum ve fakat canımı dişime alarak bir müddet daha yürüdüm. Gittikçe adımlarım yavaşlıyordu. Bunu gören düşman çavuşu Fransızca bir şeyler söylüyerek, bana tüfeğile tekrar vurdu. Canım çok acımıştı. Bende ona dönerek Türkçe (köpek herifler siz şimdi yapacağınızı yapın, fakat bu gün size kalmayacak. Biz Türkler sizi bu vatandan er geç atacağız) dedim. Çavuş Türkçe bilmiyordu. Bir şey anlamadı ve bana yine marş diyerek tüfeğile tekrar vurdu. Yeniden yürümeye başladım. Zor güç köyün 2 km kadar güneyinde şose yolu üzerinde bir büyük ağacın altında bulunan karargahlarına geldik. Çavuş beni kumandanlarına götürdü. Orada bir şeyler konuştular. Birde tercümanları vardı. Kumandan, tercümana bir şeyler söyledi. Tercümanda bana:

- Senin adın ne? Dedi.

- Ali, dedim.

- Ali, bütün köy halkı kaçmış sen niye kaçmadın? diye sordu.

- Ben köyden biraz uzakta bahçede çalışıyordum. Hiç bir şeyden haberim yoktu. Köye geldim. Köyde kimseyi göremedim. Yalnız sizin askerleriniz köyün etrafını sarmışlardı. Köyde onlardan başka hiç kimse yoktu. Sizin askerlerde beni buraya getirdiler. Dedim. Tercüman bunları kumandana anlattı. Kumandan başını sallıyarak no! no! no! diye bağırdı. Birde baktım on tane kadar düşman askeri benim tanıdığım Mehmed’i getirdiler. Mehmet, Beşgöz köyünde yaşardı, hem de çok gençti. 20-25 yaşlarındaydı. Kumandan bu genci görünce askerlere bir şeyler söyledi. Askerlerde Mehmed’in ellerinden iple bağlıyarak ağaca astılar, Kırbaçladılar. Mehmed’e soruyorlar Mehmet konuşmuyordu sonra Mehmed’e çok kızdılar kulağını, burnunu ve dilini kestiler. Ben Mehmed’e bakıp bakıp ağlıyordum. Ona yapılan işkence sanki bana yapılıyordu. O Ah! diye kıvrandıkça bende beraber kıvranıyordum. Zaten ondan sonra sıranın bana geleceğini biliyordum. Kumandan ve askerler Mehmed’in etrafına toplandılar. Düşman askerlerinden birisi Mehmed’in koltuklarının altına bıçakla vurdu. Mehmet Aman Allah’ım, diye bağırdı. Fransız askerlerinin içinde Tunuslu Müslüman Arap askerleri de vardı. Mehmed’in (aman Allah’ım) demesinden Müslüman olduğumuzu hatırlıyarak bize acımış olacaklar ki yanımıza gizlice geldiler. Bana elleriyle kaçmamı işaret ettiler. Kaçmanın da sırasıydı. Bütün askerler ve kumandan Mehmet’le meşguldü. Havada iyice kararmıştı. Ben kertenkele gibi oradan uzaklaşmağa başladım. Tunuslularda bana yardım ettiler. Bir kaçı ayakta durdular bende onların aralarından sürünerek kaçtım. Biraz uzaklaşınca oturduğum halde yürümeğe başladım. Yürüyordum ama bunların bana yaptıklarının bir hile olmasından da korkuyordum. Böylece epey uzaklaştıktan sonra ayağa kalkıp koşmağa başladım. Bir yürüdüm, bir koştum. Nihayet mağaraya yetiştim. Kapısına geldim dinledim. İçerden uyku horultuları geliyordu. İçeri girdim. Baktım ki bütün köylüler oraya gelmişlerdi. Bende onlara katıldım. Ve böylelikle canımı zor güç kurtarabildim.

Hasan BEYDİLİ

Gaziantep Lisesi

Not: Bu yazı Gaziantep Kültür Derneğinin 1959 yılında tertip ettiği (Gaziantep savaşına iştirak eden bir tanıdığınızın hatıralarını yazınız) isimli yarışmada 6’ncı gelmiştir.