“Gaziantep hakkında inceleme eseriyle tanınmış emekli öğretmen sayın Şakir Sabri Yener, bir yıldan beri Gaziantep’ten uzakta bulunmaktadır. Yazmış olduğu bir mektubun suretini şehrimiz Kültür Derneği arşivinden almış bulunuyoruz. İşbu mektup Ömer Özbaş’a değil, sanki bütün Gazianteplilere hitaben yazılmış olduğu için, mektubu aynen sütunlarımıza almış bulunuyoruz.”

H.Y.

Çok Sevgili Ömer’im:

Ramazan bayramında bana yazdığınız tebrik kartında (Alleben’in suları çağlamaya başladı, artık gel!) cümlenizin tatlı çağıltısı hâlâ içimi coştururken, bu kurban bayramındaki tebrikinizde yazdığınız;

(Ey üstadım yeter; artık bu ayrılık bu melâl,

Ya siz gelin Gaziyurda, ya sen bizi ora al!) beytiniz de o kadar hoşuma gitti ve Antep’e hasret hislerimi o kadar coşturdu. O cümle ile bu beyit bana en güzel bayram hediyeniz oldu; sağ ol Özbaşım!

Eğer bayram hediyesi olarak bir kutu baklava veya fıstık, yahutda bir şişe kolanya gibi fani ve maddi şeyler olaydı şimdiye istihlak edilmiş gitmişti. Fakat ülkü daşların birbirlerine ithaf ettikleri fikir armağanları, hayatın sonuna kadar fikir ve hafızalarda kutsal yerlerini muhafaza ederler.

Şimdi size bu mektubu yazarken bile Alleben’in suyu içimde nasıl çağlıyor Ömer bey size tarif edemem. Alleben’deki iğde çiçeklerinin kokusu burnuma geliyor; yeşil ekinler arasında açan kırmızı gelinciklerin Değirmiçem’deki sarı güllerin büyüleyici renk ve güzelliklerini içim alıyor oh benim güzel beldem! Senin vasfında büyük evladın Münif Paşa:

(Bu şehrin vasfında lisan kasırdır) diyor. Senin baharın hakknda yazdığı müsebbade Gami mahlaslı şair;

(Cenneti Firdevs’e dönmüştür bu günler Ayıntab) diyor Niyazi’nin:

(Vahdeti hakkı duyanın dili laldır, aklı mat) diye bir mısraı vardır. Bende bunlara uyarak: (Antep güzelliğini görenlerin, duyanların dili lâl, aklı mattır.) diyorum. Bunu tatmıyan bilmez.

Ömer beyciğim! Geçmişte bir gün sizinle ve arkadaşlarla (cennet köşesi Kırkayak)’ta otururken siz, bir gazetede mi, yahut bir dergide mi bilemem: Antep için yazılmış çok güzel bir şiir okudunuz bitirdikten sonra:

(Bu adam Antep’i Şakir Bey kadar severmiş.) dediniz ve Kurtuluş Destanı’ndan (Benziyorsun Bozkurda) ilah parçasını okumak suretiyle bana iltifatta bulunmuştunuz. Bu cümlenizle de Antep hakkındaki hislerime ne güzel tercümen olmuştunuz hiç unutmam. Bu cümle aynı zamanda bana olan sevginizin bir burhanı, bir miyarı, bir kıstasıydı.

Şimdi bu kadar sevdiğimiz sizin de takdir ettiğiniz bu yurttan, siz sevgili dostlarımdan uzun zaman ayrı kalmanın verdiği ıstırap içinde nasıl kıvrandığımı artık takdir buyurunuz. Fakat on temmuz da toplanacak dokuzuncu dil kurultayını beklemek mecburiyetindeyim. Gidip geri gelmek benim için çok külfetli olacak. İnşallah 20 Temmuz’a kadar Antep’teyim.

Hayri, Tevfik, Arif Güzelhan, Yahya Abdülkadir Tümer, Turgut Ergin beylere selâmımın iblağını diler sevgi ve saygı ile gözlerinizden öper, tatlı sohbetlerinizle ölmüş ruhumun dirileceği mesut günleri dört gözle beklerim.

Şakir Sabri YENER

Ankara 14 Haziran 1960