Müttefiklerimizle birlikte dört yıl düşmanlarla cephelerde kanlı boğuşmalardan sonra harp talihimiz bize yarolmadı. Silah arkadaşımız üç devletten sonra biz de yenildik. Ordularımız dağıldı, silahlarımız elimizden alındı.

Silahları bırakma koşullarına göre, galip devletler oldukları yerlerde duracaklar, yenilmiş devletlerin topraklarında ilerleyemeyeceklerdi. Kahpe düşmanlar sözlerinde durmadılar, ilerlediler. 15 Kanunusani (Ocak) 1919’da İngilizler Anteb’i işgal ettiler. 5 teşrinsani (Kasım) tarihine kadar 10 ay 20 gün birçok ahkam yürüttüler. Silahlarımızı toplattılar. Dükkanlarımızı kapattılar. Geceleri bizi dışarıya çıkartmadılar. Daha neler neler...

5 Teşrinisani (Kasım) 1919 da ingilizler çekildiler. Antep Ermenileri’nin yah’ları, zılgıtları, çiçek yağmurları arasında Fransız işgal kuvveleri ve onların kuyrukalarında Ellik Ermenileri silahlı kuvvetleri Antep’i işgal ettiler. Fakat Türk tarihi esaret kaydetmemiştir. Biz Türk ve müslüman Antpeliler bu işgal kuvvetleriyle harbe ve bunları Antep’ten atmaya, karar verdik, hazırlığa başladık.

Haklı her davanın kazanılması için propagandalar yapılır bilirsiniz, işte biz de Müslüman kardeşlerimizin dinsel duygularını harekete getirmek için ortalığa şöyle bir söz attık:

‘’İslamın şartı altı oldu. Altıncısı da beş fişek, bir tüfek’’ Eee artık bu altıncı şartı da hangi Türk ve müslüman yerine getirmez. Millet harıl harıl silâh ve cephane tedarikine koyuldu.

Kur’an-ı Kerim’de İslamlık beş şartla sınırlandırılmıştır. Bunun altıncısı olmazdı ama, bu propaganda da yine kitaba uyuyordu.

Cenabı Allah Kur’an-ı Kerim’in ENFAL suresinin 59. ayetinde: "Kâfirle mukatele için (harp etmek için) elinizden geldiği, gücünüzün yettiği kadar kuvvet, silah ve at hazırlayın."diye harbe hazırlanmayı emir buyurmamış mı idi? İşte bu propaganda ile eli silah tutan Türk ve müslümanlara bu ilahi emir duyuruluyor ve onlar harbe hazırlanmaya çağrılıyordu.

Fişek Hikâyesi

Bu fişek almanın hikâyesi de hazindir. Mütarekede Gazze cephesindeki ordularımızın ellerinden alman silahları Suriye sınırları içinde ve çoğu bize en yakın olan Halep’te kalmıştı. Biz silahları ucuz, pahalı, gizli gizli Halep’ten ve Cebellilerden alıyorduk. Her mavzer fişeği bir çeyreğe alınıyordu.

Bugün bir Reşat altınının kâğıt para ile değeri 270 Iiradır. 1920 yıllarında bir Reşat altınının gümüş para karşılığı beş mecidiye idi. Mecidiyenin ufaklıkları da yarım Mecidiye urup, yüzlük, ellilik adlı gümüş ufaklıklardı. Ellilik, bir kuruş, yüzlük 25 kuruş, çeyrek beş kuruş, çürük para 25 kuruş idi.

Bugünkü rayice göre bir mecidiye 54 lira, bir mecidiye çeyreği de 13.5 liraya, beş fişeği 67.5 liraya alıyorduk. Bu beş fişeğin de en azından 133.5 liradır. Demek biz bir fişeği 2’si bozuk, kovanının içine barut yerine toprak doldurulmuş olurdu. Şu halde üç fişeği 67.5 liraya alıyorduk ki, her fişek 22.5 liraya maloluyordu. Mavzerlerden de bozuk çıkanlar, çakaralmazlar vardı.

Bu kalleşliği yapanlar da Halebe sürgün edilmiş Ellik Ermenileri idi. Bu hareketleri ile Türklerin harp hazırlıkları hareketlerini sabote etmek Ermeni ve Fransız işgal kuvvetlerini desteklemek istiyorlardı kendi sivri akıllarınca.

Neyse öyle oldu, böyle oldu, 10 ay 9 gün de galip bir devletin, donanmış ordusunun işgal kuvvetleri birlikleri ile çok çetin şartlar içinde ve kendi imkanlarımızla, kanlı harpler yaptıktan sonra, açlık iflahımızı kesti. 9 Şubat 1921 Çarşamba günü düşmanla teslim mazbatası imza edildi. Ankara’da 20 Teşrinisani (Kasım) 1921’de hariciye vekilimiz Yusuf Kemal Bey ile Fransız Murahhası Franklen Boyyon arasında imzalanan Ankara itilafnamesi gereğince bu itilafnamenin 8’nci maddesi şimdiki Türkiye-Suriye hududunu kabul ediyor, Kilikya, Antep ve Kilis’i Türk hudutları içinde bırakılıyordu.

Antep 10 ay 9 gün de düşman işgalinde kaldıktan sonra 25 Kanunu evvel (Aralık) 1921’de anavatana tekrar kavuştu. Bize bugünü bağışlayan Allaha bin hamdü sena. Gazanız mübarek, ruhlarınız şadolsun şanlı şehitlerimiz. Ve hepinizin bayramı kutlu olsun kahraman mücahit gazilerim, kahraman eski muhariplerim ve Gazi hemşehrilerim.